Manşet

ANALİZ | Hükümete yakın medyada 10 büyükelçi olayı: Bir coşku ve tedirginlik potpurisi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 10 büyükelçiyi ‘istenmeyen adam’ ilan etme çıkışı hükümet medyasında farklı duygular ve pozisyonlar yarattı. Hükümete en yakın gazeteler Sabah, Yeni Şafak ve Akşam büyükelçileri sınır dışı etme konusunda heyecansız ve tedirgin bir görünüm çizdi. Aydınlık, Türkgün ve Akit’te heyecan doruktaydı. Mehmet Barlas ve Abdülkadir Selvi gibi hükümete yakın yazarlar ise “iyi olmaz, sakin kalalım” havasındaydı.

“Yunanistan’ı AİHM kararını uygulamaya çağıran Türkiye Yunanistan’ın iç işlerine mi karışmış oluyor”

EDAM Direktörü Sinan Ülgen: “AİHS hükümleri doğrultusunda Sözleşmeye taraf diğer ülkelere söz hakkı doğar. Türkiye de zaten bu anlayışla Yunanistan'ın AİHM ihlallerini gündeme taşımıştır…” Ülgen’in hatırlattığı ihlallerden birinde Türkiye, İskeçe Türk Birliği adını “AİHM kararlarını yok sayarak” tescil etmeyen Yunanistan’ı kınıyor, bu ülkeyi “uluslararası hukuka uygun hareket etmeye” davet ediyor.

Türkiye’nin Suriye’deki zor operasyonu

Gazeteci Levent Kemal bugün (25 Ekim) Perspektif’te kaleme aldığı yazıda Türkiye’nin Kuzey Suriye’de yapmayı planladığı yeni müdahalenin imkânlarını, özellikle Rusya’nın rızası perspektifinden değerlendiriyor. Levent Kemal’e göre “Ankara’nın Rusya’nın işaret ettiği alana ABD’ye rağmen bir operasyon düzenlemesi durumunda, Batı bloku ile bağları iyice zayıflatmaya karar verdiğini söylememiz mümkün olacak.”

ANALİZ | Ömer’in ‘İYİ’ yolu!

İYİ Parti’nin oy yükünü milliyetçi ve seküler hassasiyetleri yüksek seçmen kitleleri çekiyor, buna mukabil merkez sağ ve muhafazakâr-dindar seçmenler ise İYİ Parti’ye, en azından parti yöneticilerinin umdukları oranda bir katkı sunmuyorlar. Zannımca partinin dördüncü kuruluş yıldönümünde benimsenen “Ömer’in Yolu” sloganının (ve bunun için hazırlanan klibin) arka planında bu okuma yatıyor.
- Advertisement -

YAE düşmanlığı (4) Marx’tan demokrasi ve reform dersleri (hem de 1848 yılında)

1848’de monarşi ve aristokrasiyi devirmenin, 2000’li yılların başlarındaki karşılığı askerî-bürokratik vesayet rejiminden kurtulmaktı. Liberal burjuvaziyle koalisyon aramanın karşılığı, AK Parti’nin bütün demokratik adımlarını desteklemek. Almanya’nın Birliği tasavvuruna sırt çevirmemenin karşılığı da 2010’deki anayasa değişikliği önerilerini omuzlamak. O zaman, 19. yüzyıl ortalarının Weitling, Herwegh ve Gottschalk’larının zihniyetini, 2010’da ve bugün, hangi kafa temsil ediyor acaba?

En Son Çıkanlar