Üç günlük bu kısa yazı dizisi, iktidar ile muhalefet arasındaki büyük asimetriyi ortaya koymuş olmalı. Sadece zihniyet ve ideoloji açısından değil, hedeflerin ve stratejilerin berraklığı, siyasi tasarrufların ardına konmuş olan irade, büyük resmin değerlendirilmesi, gerçekçi yol haritaları açısından iktidar çok önde. İktidarın vasatlığı ve ‘yanlışlarına’ bakarak kaybedeceğini ummak, bununla yetinmek, herhalde makbul bir siyaset olamaz.
Fatih Altaylı’nın Öcalan’la Lübnan Barelias kasabasında yaptığı röportaj ilk kez yayınlandı. Röportajın tam tarihi 19 Aralık 1996. Yani Susurluk Kazası’ndan sonra, 28 Şubat’tan önceki ara bir dönemde yapılmış. Bu röportajla ilk kez Öcalan’ın ağzından Başbakanlıkları sırasında Mesut Yılmaz ve Necmettin Erbakan’ın Öcalan ve PKK ile kurdukları temasları duyuyoruz. Ama bizzat bu röportajın kendisi de bir başka devlet-PKK diyaloğunun parçasıydı. O anlamda tarihi bir belge var karşımızda.
Diktatörleri, hatta otoriter liderleri mihenge vururken sanat elde var bir. Rengi hemen ortaya çıkıyor. Sanatın imkânlarını da -ayıklaya ayıklaya- kullanıyorlar tabii. Hamaset dediğin kafiyeli, melodik, manzaralı, biraz da “sanat-sal” olmalı… “Sanat”ı, sanattan anladığı da başa dert. Bir bakıyorsun o “sanat”la ülkeyi donatmış! Kenan Evren misal. Onun resme dair vefasız, çapsız ânî hevesinin miladında ise maalesef Picasso var! Sebeb-i telifi oralardan.
Erdoğan, "Türkiye Yüzyılı Buluşmaları Kapanış Programı"nda konuştu: "Soğuk kanlı bir şekilde menzile yaklaşıyoruz. Süreci rayından çıkarmaya çalışan operasyonların artacağının elbette farkındayız. Annelerin ağlamadığı, barışın güvenliğin, istikrarın hüküm sürdüğü bir iklimi hakim kılmak istiyoruz."
Diyarbakır’da onbinlerce kişi efsanevi Kürt müziği grubu Koma Amed’in 30 yıl sonraki ilk konseri için meydanı doldurdu. Konser öncesinde Selahattin Demirtaş’ın mesajı da okundu.