Türkiye’nin geçtiğimiz Cuma günü (4 Haziran) Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi sınırları içerisinde yer alan Mahmur kampı civarına yaptığı saldırı ve saldırıdan birkaç saat önce beş Peşmerge’nin PKK’lılar tarafından öldürülmesi Kuzey Irak’taki PKK varlığını tekrardan tartışmaya açtı. Peki bundan sonra bölgede neler olabilir? Vahap Coşkun, SerbestPod’a değerlendirdi.
Sedat Peker’in videolarının tetiklediği yeni süreçte gazetecilere pek çok haberin ‘fısıldanacağını’ anlıyoruz. Devlet içindeki güç mücadelesinden bilgi sızıyor, sızdırılıyor. “Sızdırma” haber, kamuoyunda yaygınlaştırılan pejoratif anlamına rağmen gazetecilerin burun kıvıracağı bir imkân değil, utanılacak bir şey hiç değil. Fakat gazeteci, güç odağı içinde çatışan güçlerden birinin cephe yoldaşı haline gelirse, iş değişir.
Yargı Reformu kapsamındaki dördüncü pakette "soruşturmanın amacını tehlikeye düşürecek somut delillerin bulunması" halinde, avukatın müvekkiliyle görüşmesinin "bekletilmesi" öngörülüyor. Böyle bir şey, savunma hakkının ve dolayısıyla adil yargılanma hakkının tamamen yok sayılmasından başka bir anlama gelmez.
Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Saydam Marmara denizindeki müsilaj sorununun çözümünde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın katkısının hayati olduğunu yazdı. Ali Saydam konu hakkındaki görüşlerini bugünkü (3 Haziran) Yeni Şafak’ta yer alan “Bu işi Hanımefendi çözer” başlıklı yazısında şöyle izah etti:
Eski başbakan Ahmet Davutoğlu, birkaç gün önce Habertürk’teki söyleşide, başbakanlığı döneminde Mustafa Şentop’un kendisine Süleyman Soylu’yu şikâyet ettiğini, onun partiyi bambaşka bir yere götürdüğünü söylediğini anlatmıştı. Şentop’un Soylu’dan “Sedat Peker’den her ay 10 bin dolar alan siyasetçiyi açıklayın” talebi bu arka plan bilgisiyle okunduğunda daha da önemli hale geliyor.