Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın Twitter hesabının kapatılması, Türkiye’de bazı siyasetçilerin paylaşımlarının kaldırılması, aşı karşıtı hesapların askıya alınması… Sosyal medya şirketlerinin bu ve benzeri uygulamaları ifade özgürlüğüne halel getiriyor mu? ‘Bunu Düşünelim’ programında Mustafa Ali Aykol soruyor, siyaset bilimci Doç. Dr. Cennet Uslu cevaplıyor.
Anadolu Ajansı, aslî işlevinin ‘devletin sesi’ olduğunu hiçbir zaman unutmadı, her önemli gelişmede editoryal çizgisini bu temel gerçeği gözeterek belirledi. Fakat bu uyum Çin’in Uygur Türklerine uyguladığı asimilasyon politikaları konusunda bozuldu; devletle ajansı tam anlamıyla ayrı baş çekiyor.
Devletin iletişim stratejisini kendi editoryal çizgisi haline getiren meslektaşlarımız, sorsanız, mesleklerini “demokrasinin dördüncü kuvveti” olarak tarif edeceklerdir. Yani devletin üç temel kuvvetini denetleyen bir mesleğin mensupları olarak… Peki şu fotoğraftaki tablo bu tarife uyuyor mu?
Geçen hafta Anadolu Ajansı ve TRT World, Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin’in France 2 televizyonunda aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi lideri Marine Le Pen'i "yeteri kadar İslam karşıtı olmamak"la suçladığını haber yaptı. Videoda gerçekten de Darmanin Le Pen'e bu cümleleri söylemişti. Ama alaycı bir tonda. Fakat bu yanlış aktarıma rağmen Fransa’da 2022 seçimleri Marine Le Pen ve Macron arasında geçecek ve seçimin sonucunu buna benzer İslam ve laiklik tartışmaları belirleyecek. Meltem Marbois yorumluyor.
Sağlık Bakanı’nın dediği gibi, “istersek” günde 2 milyon aşılama yapabiliriz; fakat iste(ye)miyoruz, çünkü elde yeterince aşı yok. ‘Potansiyel’i kullansak eldeki aşılar birkaç gün içinde bitecek, bu durumda da aşı programları ilan edilemeyecek, “bugün 70 yarın 65 yaş” açıklamaları yapılamayacak.