Donald Trump’ın göreve başlayacak olması, Avrupa güvenlik düzeninin geleceğine ilişkin soru işaretlerini daha da belirginleştirirken, Türkiye’nin bu düzen içindeki yerini ve rolünü netleştirmesinin gerekliliğini de ön plana çıkarıyor. Bu açıdan Trump’ın dönüşü, Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye’nin nihayet Avrupa’nın güvenliği ve dış politika ile güvenlik alanlarında daha geniş bir işbirliği çerçevesinde, çok daha ciddi ve kapsamlı diyaloglar başlatması için gereken ivmeyi yaratabilir.
Elon Musk, 23 Şubat’ta seçimlerin yapılacağı Almanya’da, anketlerde ikinci sırada görünen aşırı sağcı AfD’ye destek için Die Welt'in pazar gazetesi Welt am Sonntag'a "Almanya'yı sadece AfD kurtarabilir” başlıklı yazı yazdı. Yazıya Alman siyasetçilerden büyük tepki var. Yazının çevirisini yayınlıyoruz.
8 Aralık’ta, Esad rejimi devrildiğinde Şam’da bulunan Suriyeli tarihçi Sami Moubayed yaşananları anlattı: “Esad uçağa bindi ve Moskova'ya uçtu. Yanına hiçbir yandaşını hatta küçük kardeşi Mahir'i bile almadı. Esad o kadar korkaktı ki ablası Büşra'nın ergenlik çağındaki çocuklarını bile geride bırakmış.”
Esad’ın devrilmesi ve İran’ın “direniş ekseni”nin zayıflaması, Rusya'nın bölgedeki gücünün azaltılması açısından 1972’de Mısır’ın Sovyet askeri personelini sınır dışı etmesi ve Sovyetler’in Afganistan’da yenilgiye uğramasıyla eşdeğer, hatta bundan daha ağır bir darbe olarak görülebilir.
Filistinli Suriyeli yazar Sari Hanafi yazdı: Suriye'deki şiddetin boyutlarından habersiz olan solculara karşı bir kin yahut garez beslemiyorum. Ancak, yaşananları bilip de sessiz kalanlara gerçekten sitem ediyorum. Bu dostum bunu “varil bombası solu” olarak adlandırmıştı. Direniş ideolojisiyle körleşmiş ve Suriye halkının çektiği acıları göremeyip Hizbullah'ı destekleyen arkadaşlarım beni özellikle yaralıyor. Milyonlarca insanın hayatına mal olsa bile, Esad ile olan ittifaklarını İsrail işgaline karşı olmak ile meşrulaştırıyorlar. Sömürgeciliğe karşı mücadele verirken zulmü görmezden gelme saplantısı bugün de devam ediyor.