Moskova’da bir metro istasyonunun girişine geçtiğimiz günlerde Josef Stalin’in yepyeni bir heykeli dikildi. Sovyet diktatörünün tartışmalı mirası hâlâ derin toplumsal yaralar ve siyasi gerilimler yaratırken, bu heykel yalnızca estetik bir tercih değil: Rusya’nın geçmişini yeniden yorumlama çabasının simgelerinden biri.
The Economist dergisi “Avrupa'nın Türkiye ile zorunlu yeniden başlangıcı” başlıklı makale yayınladı: “Bugün Avrupa’da mültecilerle ilgili endişeler yerini Rusya'yla ilgili endişelere bırakırken, Avrupa neredeyse Erdoğancayı (Erdoganese) akıcı bir şekilde konuşur hale geldi. Türkiye'nin üyelik teklifi derin dondurucuda bekliyor. Normlar dışarıda. Menfaatler ise içeride… Bu Ukrayna ve Avrupa'nın savunması için iyi bir haber olsa da, Türkiye demokrasisi için değil.”
New York Times, İmamoğlu protestolarına yayın kurulu imzalı başyazıyla destek verdi: “İmamoğlu laik bir ilerici, 71 yaşındaki Erdoğan ise dindar bir muhafazakar. İmamoğlu, Erdoğan'ın bir zamanlar olduğu gibi olma potansiyeline sahip: Orta Doğu'daki çatışmaları dizginlemeye yardımcı olurken yurtiçinde istikrar sağlayabilecek pragmatik ve popüler bir Türk lider olabilir. Dış ilişkilerdeki tutumu da ılımlı. 7 Ekim 2023'teki terörist saldırıları nedeniyle Hamas'ı kınadı ve o zamandan beri İsrail'i Gazze'ye yaptığı saldırı nedeniyle eleştirdi. Buna karşın Erdoğan ise Hamas'ı bir kurtuluş örgütü olarak övdü ve İsrail'in yok edilmesi çağrısında bulundu.”
Boston kentindeki Tufts Üniversitesi’nde doktora yapan 30 yaşındaki Rümeysa Öztürk, Filistin için üniversite rektörlüğüne yazdığı bir makale nedeniyle 25 Mart’ta kaldırımda yürürken maskeli Göç ve Gümrük Kurumu (ICE) ajanları tarafından gözaltına alındı. Bugün mahkeme karşısına çıkacak olan Öztürk, yazdığı dilekçede başından geçenleri anlattı: Hepsi sivil kıyafetler giyiyordu. Bunun garip bir durum olduğunu düşündüm ve beni öldüreceklerinden o an emindim. Dört kez astım krizi geçirdim. Somerville'deki evime ve doktorama dönmek için her gün dua ediyorum.”
Virginia Woolf'u Nazizmin kurbanlarından biri olarak düşünmek tuhaf görünebilir. Ne de olsa Hitler'in öfkeli konuşmalarının hiçbiri onu hedef almadı, hiçbir Luftwaffe saldırısı onu vurmadı. Ancak yine de Hitler ve Nazilerin yarattığı kaos ve sınırsız şiddet atmosferi, herhangi bir bombadan veya toplama kampından uzakta sakin bir İngiliz köyünde yaşayan ve de muhtemelen yirminci yüzyılın en büyük yazarı olan Virginia Woolf’un kırılgan zihnini mahvetmekten mesul tutulabilir.