ABD Başkanı Joe Biden dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin ekonomisini "saatli bomba" olarak nitelendirirken, Çin lideri Xi Jinping ise ekonominin "güçlü direncini, muazzam potansiyelini ve tükenmek bilmez zindeliğini" savunarak bu eleştirilere yanıt verdi. Peki kim haklı? BBC Asya Ekonomi Muhabiri Nick Marsh, bu sorunun cevabını aradı.
İçinde yaşadığımız şu günlerde, hem Rusya'da hem de İsrail olmak üzere toplumsal anlaşmalar, tarihin ağırlığı ve temel ilkeler ile ulusal kimlik konusundaki anlaşmazlıklar altında çatır çatır çatırdıyor. İnsanların en derin kaygı ve korkularına hitap eden bu koşullar, giderek daha absürt ve radikal söylemlere zemin hazırlamakta. Putin’in eski danışmanlarından Sergei Markov, Ukrayna'nın Rusya’ya karşı savaşmak üzere "gey süper askerler" yarattığı uyarısında bulundu. Spartaları örnek vererek! Rusya'nın Pskov bölgesindeki Velikiye Luki'de düzenlenen bir törende "Peder Anthony" olarak bilinen bir rahip, 26 metrelik Stalin heykeline kutsal su döktü. İsrail devleti tarafından finanse edilen Bnei David askeri hazırlık okulunda ise geleceğin İsrail ordusu subaylarına hahamlar tarafından şunlar öğretiliyor: “Hümanizm ve seküler kültür, işte asıl Holokost budur. Gerçek Holokost çoğulculuk yani plüralizmdir.”
Burkina Faso, Mali, Nijer ve son olarak Gabon. Eski Fransız sömürgesi Afrika ülkelerinde üst üste darbelerle Fransa’ya yakın yönetimler devrildi. Darbecilerin ana mesajlarından biri anti-emperyalizm yani Fransız kolonyalizmi karşıtlığı. Halbuki Fransa son 25 yılda ve özellikle Macron, son dönemde Fransa’nın sömürgeci tarihi için defelarca özür dilemiş, o günlerin geride kaldığı mesajlarını vermişti. BBC’nin Paris muhabiri Hugh Schofield “Eğer Afrika'da Fransız etkisi azalıyorsa, nasıl oluyor da şimdi Fransız kolonyalizmine karşı darbeler görüyoruz?” sorusuna cevap aradı: "Her şey geçer, geçmiş hariç."
Lübnan’da ortaya çıkan radikal Hristiyan örgüt Rabbin Askerleri (Cunud er-Rab) Şii Allah’ın Partisi (Hizbullah) ile Ugandalı ‘Rabbin Direniş Ordusu’na (LRA) benzetiliyor.
Yenidoğan hemşiresi olarak görev yapan İngiliz asıllı Lucy Letby, yıllar süren ve Birleşik Krallık'ı dehşete düşüren bir davada yedi bebeği öldürmekten hüküm giydi. Ne yazık ki seri katil hemşirelerin insanların tahmin ettiğinden çok daha yaygın olduğu anlaşıldı. Peki mesleği hastabakıcılık ve hastalara yardım etmek olan bir hemşireyi, insanlara böylesine korkunç bir acı çektirmeye iten şey tam olarak ne olabilir? Lucy’nin yazmış olduğu bir kısa mesaj olası bir Tanrı kompleksine işaret ediyor: "...bazen düşünüyorum, bunca hasta bebek nasıl oluyor da kurtuluyor, fakat diğerleri ani ve beklenmedik bir şekilde ölüveriyor?... Sanırım olması gereken şey bu." Olası açıklamalardan biri de şu: Hemşireler ve diğer sağlık çalışanları işlerinin doğası gereği ölümle sıradan insanlardan çok daha yakın bir ilişki kuruyor. Ölümle kurdukları düzenli irtibat, bu insanların bakış açılarını çarpıklaştırmış olabilir.