Ehud Barak’ın Başbakanlığı döneminde 1999-2001 arası İsrail’de İçişleri ve Dışişleri Bakanlığı yapan, Fas asıllı tarihçi Shlomo Ben-Ami Erdoğan’ı yazdı: “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kolay öfkelenen İslamcı bir otokrat olabilir, ancak Türkiye'nin dünyadaki konumu ve rolü söz konusu olduğunda oldukça becerikli ve pragmatik biri. Erdoğan bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti’nde görülenden çok daha az ideolojik olan, oldukça pragmatik bir dış politikayı benimsedi. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerle uzlaşma arayışına girdi. Esad’la bir yakınlaşma kurmaya çalışıyor. Türkiye topraklarından İsrail’e yönelik saldırılarda bulunan Hamas'a desteğini kesmeye başladı. Batı, Erdoğan'ın diplomatik oyunlarına alışmak zorunda.
Fareed Zakaria yazdı: Bir ülkedeki seçimler ‘illiberal’ koşullarda yapıldığı halde, sonrasında uluslararası gözlemciler ve kuruluşlar oyların usulüne uygun olarak kullanıldığını, doğru sayıldığını bildirerek seçimlerin gerçekten adil rekabet şartlarında gerçekleştiğini onayladıklarında, dünyaya kötülük etmiş oluyorlar. Hindistan, Macaristan, Meksika’da da benzerleri olan bu uygulamalar illiberal (liberal olmayan) demokrasilerin en son buluşudur. Karşımızdaki bu fenomeni tanımlamak için yeni bir kelime dağarcığına ihtiyacımız var. Bahsettiğimiz seçimler özgür seçimler mi? Teknik olarak evet fakat aynı zamanda son derece haksız ve adaletsizler de.
Washington Post yazdı: “Belgelerde yer alan ülkeler sadece Ukrayna ve Rusya ile sınırlı değil: Çin gibi jeopolitik açıdan önemli olan devletler ile Haiti gibi daha küçük ülkeler de belgelerin odağında. Sayıları onlarca olan ve bir ayı aşkın bir süre önce Discord'a sızdırıldığı anlaşılan belgeler, büyük oranda Ukrayna'daki savaşa ilişkin bilgiler barındırıyor. Sızan bir rapor, Wagner’in, malzeme tedariğine yardımcı olması için Türkiye’den istekte bulunduğunu öne sürüyor.”
Avrupa’nın ilk Müslüman Başbakanı olan İskoçya Başbakan’ı Hamza Yusuf'un inancı ve etnik kökeni daha önce İskoç siyasetinde nadiren gündem olmuştu. Bu durum, Birleşik Krallık'ın kamusal hayatta azınlıklar konusunda ne kadar yol kat ettiğinin bir göstergesi. Ancak eğitim ve sosyal geçmiş söz konusu olduğunda Britanya'da değişen pek de bir şey olmadığını belirtmek gerekir. Yusuf da İngiltere Başbakanı Sunak da özel okullara gitmişti. Nihayetinde siyaset, özel eğitim almış kişilerin egemenliğinde olmaya devam ediyor. İngiliz siyasetindeki gerçek ayrım sınıfsaldır.
Princeton Üniversitesi'nden Alman siyaset bilimci Jan-Werner Mueller yazdı:
“Siyaset bilimcilerin son zamanlarda yaptığı önemli çalışmalar, otoriter-popülist liderlere oy veren kitlelerin, bu liderlerin demokrasiyi içeriden erozyona uğratan politikalarından ve yolsuzluklarından habersiz olmadığını göstermiştir. Ancak bu kitleler, 'biz ve onlar' mantığı ve nihai niyetleri belirsiz bir muhalefet koalisyonu ile karşı karşıya kaldıklarında, “kötünün iyisi” olarak algıladıkları şeyi tercih edebilme eğilimi gösteriyor. Muhalefet, kendi başına yolsuzluğun iktidar partisini devireceğini basitçe varsaymak yerine neyin yanlış gittiğini vurgulamalı ve farklı bir gelecek tahayyülünün kitlelerde duygu uyandıracağı güçlü semboller bulmalı.”