Orijinal montajını üst ve alt taraflarını kesip çıkardığım yukarıdaki iki resim ve yazısı, önceki gece sırf laik-muhalif değil, dindar-muhafazakâr çevre ve gruplarda da epey dolaştı. Popüler oldu.
Bir pandemi krizi nasıl kaosa sokulur, nasıl yönetilemez hale getirilir, bunu yaşadık dün gece… Burada bir soluklanıp durmak lazım suçlamadan önce. Devlet aklı diye bir şey var, onlardan iyi mi bilecek vatandaşlar. Kararlarının doğruluğundan şüphe edilmesi bile akıllara getirilemeyecek yöneticilerimiz, “İntihar edeceksek yaşayarak edelim” diyerek, virüs kapmamak için direnerek evde kalanları, sosyal mesafeyi koruyanları ani çıkarılan sokağa çıkma yasağıyla birlikte sokaklara döktü.
Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, sokağa çıkma yasağının duyurulmasının ardından insanların bilinçsizce sokağa çıkıp alışveriş yapmasını değerlendirdi. Gelen görüntüler üzerine Özlü, "Sokaklara taşan insanların bulaştırmasının önümüzdeki günlerde bir bedelinin olacağını düşünüyorum" dedi.
Anayasada tanımlanmış “mahallî idareler” kategorisine giren belediyeler, zaten devlet teşkilâtının bir parçasıdır. Öte yandan hükmî ve bütünsel varlığıyla devlet, egemen iradedir. Bir yapı, ancak egemenlik kurduğunda ve bu egemenliğe dayanarak işlediğinde devlet sıfatını kazanır. Belediyelerin yasalardan kaynaklanan bir yetkiye göre davranmaları, onları egemen yapmaz. Yani bağış almakla devlet olunmaz.
Almanya, Koronavirüs salgınıyla mücadelede en başarılı ülkeler arasında yer alıyor ama bu gerçek ilginç bir biçimde Türkiye’de pek fazla dillendirilmiyor. Buna karşılık Çin’in başarısı heyecan yaratıyor, kayda geçirmek için herkes birbiriyle yarışıyor. Çin’i övmelere doyamazken Almanya’yı ‘görmemek’: İçimizdeki gizli-açık otoriterliğe işaret eden mükemmel bir ölçüt.