“Bugünden geriye doğru bakıldığında kendi açımdan şunu söylemem gerekir: İslamcı hukukçuluğun tiksinti verici cehaleti ile karşı karşıya kalıp bugünün zavallı hukukçuluk hallerinin kendi çıkarlarının peşinde koşarken nasıl olup da gülünesi uyanıklıklardan medet umabildiklerini gördükçe Kanadoğlu’nun saygı duyulacak bir ideolojik rakip olduğunu kabul etmek gerekiyor. Bu nedenle ruhu şad olsun diyeceğim…” Hukukçu Orhan Gazi Gültekin Kısadalga’daki yazısında Sabih Kanadoğlu’nu anlatıyor.
Başından beri Cumhurbaşkanlığı adaylığına odaklanmak gibi bir niyetinin olmadığını söyleyen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Yavaş, neden şimdi “Altılı Masa beni aday gösterirse benim için görevdir” çıkışı yaptı? Mansur Yavaş cephesi “yepyeni bir durum yok” dese de, İyi Parti’den “Yavaş aday olursa rahatlarız” seslerinin yükselmesi dikkat çekiyor.
CHP Parti Meclisi kendisinde olan cumhurbaşkanı adayını saptama yetkisini Kemal Kılıçdaroğlu’na verdi. Kılıçdaroğlu bu yetkiyle hem kendi adaylığı hem de olası hükümet yapısı ve yetkileri konusunda uzlaşmak için bugün (27 Şubat) Akşener’le buluştu. Taraflar buluşmanın “iyi geçtiğini” söylese de, buluşmanın uzlaşmayla sonuçlanıp sonuçlanmadığını Altılı Masa liderlerinin 2 Mart’taki toplantısı gösterecek.
Ülkenin cumhurbaşkanının deprem bölgesindeki eksiklikleri eleştirenleri “ahlaksız, namussuz, adi” diye suçlamasından iki gün sonra deprem bölgesinde bir vatandaş, bir gazeteciye “hükümeti eleştirmeyeceksiniz” diyerek çekiçle saldırdı. Polis, şikâyetçi olmak isteyen gazetecinin ifadesini bile almayı reddetti, ‘vurmadı ki” dedi. Bu olaylar birbirinden bağımsız mı? Değilse, gazeteciler kamuoyuna bunu nasıl aktarmalı?