Ana SayfaDış HaberÇEVİRİ | İsrail'in Gazze'ye saldırısı liberal politikacıların inandıklarını iddia ettikleri her şeyde...

ÇEVİRİ | İsrail’in Gazze’ye saldırısı liberal politikacıların inandıklarını iddia ettikleri her şeyde bir çatlak yarattı

Guardian’dan Nesrine Malik yazdı: Anglo-Amerikan siyasi zümre için Gazze, bir meşruiyet krizinin ifadesi haline geldi. İsrail'in saldırganlığına karşı gereken tepkiyi vermedeki yetersizlik Gazze'den çok daha fazlasıyla ilgilidir. Gazze'de yaşanan olaylar bütün bir siyaset modelinin ve bu modelin temelini oluşturan varsayımlardaki kusurları ortaya çıkarmıştır. Eğer liberalizm etik ve istikrara dayalı bir yönetim biçimi sunamıyorsa, o zaman ne işe yaramaktadır?

Garip bir şeyler oluyor. Bir tür aksaklık veya arıza. Gazze’de ateşkes çağrısı yapmayı reddeden ya da İsrail’in saldırılarına verdikleri desteği durduran liberal politikacılar artık hiçbir anlam ifade etmiyor. Ve bu politikacılar gittikçe bir krizin içine sürükleniyor görünüyorlar.

Karmakarışık bir söylem ve çelişkili ifadeler kurulu düzenin simaları arasında yaygınlaşıyor. Keir Starmer’a su ve kaynakları kesmenin uluslararası hukuka uygun bir eylem olup olmadığı sorulduğunda İsrail’in “bu hakka sahip olduğunu” söyledi. Ardından partisi kendisinin bunu hiç söylemediğini iddia etti. Starmer İşçi Partisi’nin Filistin’i tek taraflı olarak tanımayacağını söylediğinde, muhalefetin Dışişleri Bakanı David Lammy Financial Times’a İşçi Partisi’nin bu konuyu görüşeceğini bildirdi.

Bu çelişkiler başka hiçbir zaman, politikacıların İsrail’in eylemlerine açık destek verirken aynı zamanda Gazze’deki siviller için endişe duyduklarını ifade ettikleri zamankinden daha açık olmamıştır. Muhalefetin uluslararası kalkınma bakanı Lisa Nandy, X’teki bir paylaşımında konu hakkında “bu kadar ciddi iddialar ciddi bir yanıt gerektiriyor” diye yazıyordu. Nitekim Nandy’nin, BM’nin Filistinli mültecilere yönelik kuruluşu UNRWA’ya sağlanan fonların askıya alınmasını desteklediği görülürken, aynı zamanda başbakandan yardımın hala sağlanabileceğine dair “güvence istediği” de görülüyor. Ne demek istediğini anlamak için açıklamasını birkaç kez okumak zorunda kaldım. Bu arada David Cameron, İsrail’in uluslararası hukuku çiğnemiş olabileceğinden “endişe duyduğunu” ancak bunun İngiltere’nin İsrail’e silah ihracatı konusundaki tutumunu değiştirmediğini de söyledi. Adeta bilmece gibiler!

Bu çelişkilerle dolu eylemlere Schrödinger’in politikası da diyebilirsiniz. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 7 Ekim’de yaşananların bir topluluğun insanlık dışı gösterilmesinin ya da hayvanlaştırılmasının gerekçesi olarak kullanamayacağını belirtti. Fakat gelin görün ki başında olduğu yönetim iki kez Kongreyi baypas etme ve İsrail’e daha fazla silah sağlama hakkını kullanmayı tercih etti.

Bu tutarsızlık, birbiriyle uzlaşmaz bir pozisyonu uzlaştırmaya çalışmanın bir ürünüdür. Gerçekler o kadar keskin ve çarpıcı ki herhangi biri İsrail’in Gazze’deki eylemlerini mantıklı gerekçelerle desteklemeye devam ederken bunlarla yüzleşemiyor. Dolayısıyla politikacılar bu eylemleri dile getirmekten ya da bu konuda bir şeyler yapılmasını talep etmekten kaçınmak için çelişkili ve bazen de tuhaf açıklamalara başvuruyor. Nancy Pelosi’nin CNN’e verdiği demeçte bazı protestocuların “spontane, doğal ve samimi” olduğunu ancak ateşkes çağrısı yapmanın “Putin’in mesajına” destek vermek anlamına geldiğini söylemesi gibi durumlar sonuçta bir dengesizlik yaratıyor. Nancy yetmezmiş gibi geçen yıl Filistin yanlısı eylemcilere Çin’e geri dönmeleri gerektiğini, zira “karargahlarının” orada olduğunu da söylemişti.

Beyaz Saray sözcülerinin ise eli kolu bağlı. Joe Biden’a Gazze konusunda endişe duyan Arap Amerikalılara ne gibi bir mesajı olduğu sorulduğunda Beyaz Saray sözcüsü Başkan’ın “yüreğinin burkulduğunu” ancak “İsrail’in kendini savunma hakkı olduğuna” inandığını söyledi. Yüreği burkulan Biden, ülkesinin Orta Doğu politikasını verimli ve hatta tutarlı gösterme çabası altında ezilerek tamamen pes etmiş gibi görünüyor. Biden Husilere yönelik saldırıların ise işe yaramadığını kabul etti. “Husileri durduruyorlar mı? Hayır. Devam edecekler mi? Evet,” dedi gazetecilere.

Bunlar hiç olmazsa dürüst bir değerlendirme ve İsrail’i destekleyen ülkelerin Gazze’ye karşı sergilediği tutumu gayet iyi yansıtıyor. Peki işe yarıyor mu? Hayır. Ancak devam edecek. Hepsi bu kadar. Çünkü savaş hiçbir sınavdan geçemez. Tüm bunlar, liberal ilkelerle bağdaşmadığı gibi güvenlik açısından da mantığa aykırı. Orta Doğu on yıllardır en istikrarsız dönemini yaşarken, bu çatışmalar özellikle ABD ve İngiltere’de siyasal yaşamı giderek daha da istikrarsız hale getiriyor. Merkeziyetçi “yetişkinlerden” oluşan iki parti, kritik bir seçim yılında kendilerini kaotik ve yoz sağcı rakiplerine karşı alternatif olarak konumlandırırlarken, şimdi desteklerini kaybetme endişesi taşıyorlar ve sürekli olarak Filistin yanlısı eylemcilerden gelen tepkileri savuşturmak zorunda kalıyorlar.

İsrail’in saldırganlığına karşı gereken tepkiyi vermedeki bu tuhaf yetersizlik Gazze’den çok daha fazlasıyla ilgilidir. Gazze’de yaşanan olaylar bütün bir siyaset modelinin ve bu modelin temelini oluşturan varsayımlardaki kusurları ortaya çıkarmıştır. Eğer liberalizm etik ve istikrara dayalı bir yönetim biçimi sunamıyorsa, o zaman ne işe yaramaktadır? Tarihsel olarak böylesine kanlı ve yıkıcı bir çatışmanın ortasında liberalizm sivil hayatı, bölgesel güvenliği ve kendi seçim beklentilerini koruma becerisi veya arzusu gösteremiyorsa, misyon belirleyici ilkeleri ve yetkinlik iddiaları çökmüş demektir.

Dünyanın daha güvensiz bir yer haline gelmesi müttefiklere sadakat için ödenmesi gereken bir bedel haline geldiğinde, Batı’nın hukuk ve düzenin siyasi ve askeri temsilcisi olduğu iddiası giderek kırılgan bir görünüm kazanmaktadır.         

Böyle bir otorite ortadan kalktığında sistem içeriden sarsılır. Uzun zamandır İsrail ve Filistin konusundaki ana akım siyasi görüş, İsrail’in eylemlerinin kararlılıkla desteklenmesi gerektiğini savunuyordu. Filistinlilerin durumu ise ya felç edici derecede karmaşık ya da en kötü ihtimalle kendi teröristlerinin suçu olarak görülüyordu. Bu fikir birliği artık yalnızca kimliği belirsiz göstericiler tarafından değil, liberal medyanın kaleleri içinden de sorgulanıyor. Geçen haftalarda bazı çalışanların yaptıkları yayınların İsrail’in eylemlerine fazla inanmış ve sempati duyan yayınlar olduğunun düşünülmesi üzerine hem CNN’in hem de New York Times’ın kendi içlerinde anlaşmazlığa düştükleri bildirildi.

Zaten kırılgan olan ve toplumlarına giderek daha az yarar sağlayan sistemlere öncülük eden eden Anglo-Amerikan siyasi zümre için Gazze, bir meşruiyet krizinin ifadesi haline geldi. Bu zümrenin temel iddiası ise alternatiflerin daha kötü olacağı yönünde. Koşullar istikrarlı görünebilir, ancak bunun altında hayat pahalılığı, azalan sosyal hareketlilik ve sağ hükümetlerin yol açtığı ve merkeziyetçilerin gerçek bir cevap veremediği tahribata ilişkin hissedilen endişeler yatmaktadır.

Yazar Richard Seymour’un bir zamanlar dediği gibi: ” Eğer siyasette bir kriz patlak verirse, bu krizin başka noktalardaki çelişkilerin birikiminden kaynaklandığından emin olabiliriz. Tek tek krizler idare edilebilir ancak ölümcül olan, tüm bu tezatların birbirini besleme biçimidir.”

Gazze’ye yönelik siyasi tepki inatçı ve sert görünebilir, ancak bunun ardında yatan güç değil, zayıflıktır.

Kaynak: https://www.theguardian.com/commentisfree/2024/feb/12/israel-gaza-liberal-politicians-starmer-biden

Çeviri: Hasan Ayer.

- Advertisment -