FikirTuru’nda yayınlanan Prof. Dr. Mehmet Ali Eryurt’un makalesi, Türkiye’deki Suriyeli nüfusun 2050 yılında kaça çıkabileceği ve bu nüfusun Türkiye nüfusunun yüzde kaçına tekabül edebileceğine dair bilimsel bir projeksiyon sunuyor.
Eryurt, projeksiyonunu yıllara göre geçici koruma kapsamındaki Suriyeliler’in sayısına, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların yaş ve cinsiyet yapısına dayandırıyor.
Prof. Eryurt, Suriyeli sığınmacıların nüfus dağılımda erkeklerin ağırlıkta olduğuna dikkat çekiyor. Kadın başına çocuk oranının 5,3 olduğunu belirten Eryurt, bunun zamanla düşeceğine işaret ediyor:
“Hacettepe Üniversitesi olarak gerçekleştirdiğimiz örneklem araştırmasında Suriyelilerde toplam doğurganlık hızını, bir başka ifade ile kadın başına ortalama çocuk sayısını 5,3 olarak bulmuştuk.
Türkiye’ye göç gerçekleşmeden önce, 2010 yılında Suriye’de toplam doğurganlık hızının 3.4 olduğunu düşünürsek, bu değer oldukça yüksek bir değer. Türkiye’ye göç eden sığınmacıların çok büyük oranda Suriye’nin kuzeyinden geldiklerini, o bölgede doğurganlık düzeyinin daha yüksek olduğunu göz önünde tutsak bile yüksek bir değer.
Bu durumu iç savaş koşulları nedeniyle ertelenmiş olan evliliklerin ve doğumların Türkiye’ye göç ettikten belli bir süre sonra gerçekleşmesine, kayıpların telafi edilmesi çabasına bağlamak mümkün.”
Prof. Mehmet Ali Eryurt, çalışmasını doğum oranı üzerinden 3 farklı ihtimale dayandırıyor:
“Gelecekte farklı doğurganlık düzeyleri öngören üç farklı senaryo ile gerçekleştirildi nüfus projeksiyonları.
Birinci senaryo, Birleşmiş Milletler’in nüfus projeksiyonlarına göre Kuzey Afrika ve Batı Asya bölgesinde 2050 yılı için öngörülen 2.2 çocuk varsayımına dayanıyor.
2050 yılı için Birleşmiş Milletler’in Suriye’de doğurganlığın 2.03 çocuğa düşeceğini öngördüğünü, TÜİK’in doğum istatistiklerine göre Türkiye’de toplam doğurganlık hızının 2022 yılında 1.62’ye düştüğünü dikkate alırsak, doğurganlık varsayımı açısından kanaatimce gerçekleşmesi en muhtemel senaryo bu.
İkinci senaryo, 2050 yılında Suriyeli sığınmacıların doğurganlık seviyesinin, Türkiye’ye göç etmeden önce Suriye’deki doğurganlık seviyesine yani, 3.4 çocuk seviyesine düşeceğini varsayıyor. Bu senaryonun gerçekleşme olasılığı düşük, zira Suriye’de doğurganlık seviyesi şimdiden 2.7 çocuğa düşmüş durumda.
Üçüncü senaryo, yüksek doğurganlık senaryosu, 2018 yılında ölçtüğümüz 5.3 çocuk seviyesinin gelecekte de hep devam edeceğini, hiç düşmeyeceğini varsayıyor.
Hiç gerçekçi bir varsayım olmadığı açık, ama en uç senaryonun bile nasıl bir nüfus büyüklüğüne yol açtığını görmek açısından sonuçlarına bakmakta fayda var.”
Projeksiyon için 2050 yılında ortalama yaşam süresinin ne kadar olacağı da hesaplandı:
“2050 yılında Suriye’de erkeklerin 73,2 yıl, kadınların ise 80,1 yıl yaşamaları bekleniyor; bu değerlerin Türkiye’de ise erkekler için 81,5 yıl, kadınlar için ise 85,8 yıl olması öngörülüyor.”
Sonuçlar neye işaret ediyor?
“Projeksiyon sonuçlarına göre 2050 yılında doğurganlık düzeyinin 2.2 olacağını varsayan, gerçekçi doğurganlık varsayımına göre Suriyeli sığınmacı nüfusu 2050 yılında 6,3 milyona ulaşıyor.
Doğurganlık düzeyinin 3.4 olacağını varsayan ikinci senaryoda 7,1 milyona; 5.3 çocukta sabit kalacağını varsayan, en uç senaryoda ise 8,6 milyona ulaşıyor.
2050 yılında Türkiye nüfusunun Birleşmiş Milletler projeksiyonuna göre 96 milyona ulaşması bekleniyor, en uç senaryodaki 8.6 milyonu buna eklersek 104.6 milyon oluyor toplam Türkiye’de yaşayan kişi sayısı.
Bu durumda en uç senaryoda bile Suriyeli nüfus Türkiye nüfusunun yüzde 8’i olabiliyor ancak.”