ABD’de aylardır devam eden maratonun ardından seçim haftası gelip çattı.
Salı gecesi sadece ABD’de değil, dünyanın dört bir yanında milyonlarca insanın bir gözüyle sosyal medyaya bakarken, diğer gözüyle de televizyonlardan seçimlerle ilgili son durumu takip etmesi bekleniyor.
Geçen seçimlerden farklı olarak bu yıl, sayımın uzaması ve hatta Cumhuriyetçi Parti’nin adayı Donald Trump ya da Demokrat Parti’den rakibi eski Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın sonucu kabul etmemesiyle sürecin çekişmeli bir hal alması ihtimalleri de sıkça dile getiriliyor.
Bazı yerlerde oyların sayılması, iptal edilen pusulaların mahkemeye taşınması ve hatta birçok noktada protestoların başlaması da konuşulan diğer seçim gecesi senaryoları arasında.
Yeni başkanın Yüksek Mahkeme tarafından belirlenebileceğini dahi söyleyenler var.
Peki ama tüm bu senaryolar neden konuşuluyor? Bu kargaşanın arkasında neler var?
Oyların sayımı neden uzayabilir?
Bunun nedeni postayla kullanılan oyların sayısındaki büyük artış.
2016 yılındaki seçimlerde, postayla oy kullananların sayısı 33 milyon olmuştu. Bu yıl, koronavirüs salgını nedeniyle postayla oy pusulası talep eden seçmenlerin sayısı 82 milyona yükseldi.
Bu oyların ne zaman ve nasıl sayılacağına dair her eyaletin kendine ait düzenlemeleri var.
Örneğin, seçim sonucu üzerinde kritik rol oynaması beklenen eyaletlerden Michigan’da 3 milyon kişinin oyunu postayla kullanacağı tahmin ediliyor. Ancak, bu eyalette postayla kullanılan oyların sayımına seçim günü yerel saatle 07.00’ye kadar başlanamayacak. Bu da, oyların yeniden sayımı yönünde bir karar olmasa bile buradan sonuçların gelmesinin günler sürebileceği anlamına geliyor.
Hem koronavirüs salgını hem de seçim nedeniyle posta dağıtımında ciddi birikmeler ve gecikmeler yaşanıyor.
Dahası, postayla oy kullanılmasının kendisinin aleyhine olacağını öne süren Başkan Trump, ABD Posta Hizmeti’ne ayrılan ek mali kaynağı da geçtiğimiz aylarda engellemişti.
Yapılan araştırmalar, postayla oy kullanma eğiliminin Demokrat Parti seçmeninde daha yüksek olduğunu gösteriyor. Cumhuriyetçi Parti seçmeni ise seçim günü sandığa bizzat giderek oy kullanmayı tercih ediyor.
Gecikme yaratabilecek ikinci bir konu da açılması muhtemel davalar.
Birçok kişi, adayların başa baş gittiği yerlerde geçersiz sayılan oylarla ilgili çok sayıda dava açılmasından ve bunun da sayım işlemini iyice uzatmasından endişe duyuyor.
Oyların geçersiz sayılmasının en büyük nedenlerinden birisi posta teslimatında yaşanan gecikmeler. Birçok eyalet, seçim günü geçtikten sonra ulaşan pusulaları sayıma dahil etmiyor.
Diğer nedenler arasında da seçmenlerin imzalarının okunaklı olmaması ya da postayla oy kullanırken seçmenin kimliğinin gizli kalmasını sağlayan pusulanın “mahremiyet zarflarının” için konmaması yer alıyor.
Bu seçimlerde postayla kullanılan oyların sayısındaki büyük artış göz önüne alındığında, geç kalan ya da geçersiz sayılan pusulaların sayısının da artması bekleniyor.
Michigan örneğine geri dönersek, 2016’da Trump bu eyaleti 11 binden daha az bir oy farkıyla kazanmıştı.
Michigan’da partilerin ön seçim süreci devam ederken Ağustos ayında postayla kullanılan ancak geç ulaştığı için sayıma dahil edilmeyen pusulaların sayısı ise 10 binin biraz üzerindeydi.
Seçim akşamı adayların birbirlerine çok yakın gitmeleri halinde, bazı kritik eyaletlerde geçersiz sayılan pusulalar itirazların yoğunlaştığı noktalardan birine dönüşebilir.
Seçim gecesi sonuçların belli olma olasılığı var mı?
Evet. Postada yaşanan gecikmelere rağmen, son kamuoyu yoklamalarına göre, seçim gecesi kazananın belli olması halen olasılık dahilinde.
Ancak hangi aday kazanırsa kazansın, bunu açık ara ve büyük bir farkla yapması gerekiyor.
ABD’deki iki aşamalı seçim sistemi nedeniyle Beyaz Saray’a giden yol, 538 delegeli Seçici Kurul’da 270 delegenin desteğini almaktan geçiyor.
Her eyaletin delege sayısı da kabaca nüfusuna göre belirlenmiş durumda. Seçmenler bulundukları eyaletin delegelerini, delegeler de başkan ve başkan yardımcısını seçiyor.
Seçimin bitmesine saatler kala, oyunu postayla ya da şahsen sandık başına giderek erken kullananların sayısı 70 milyona ulaştı. Bu sayı, 2016 yılında kullanılan oyların yarısından fazlasına denk geliyor.
2016 yılında Trump, Wisconsin eyaletinde de kazandığının kesinleşmesiyle 270 delegeye ulaşarak, TSİ 10.30 civarında zaferini ilan etmişti.
Ancak, postayla kullanılan oyların sayısındaki büyük artış, herhangi bir partinin kalesi olarak bilinmeyen değişken eyaletlerde sonuçların seçim gecesi netleşmemesi ihtimalini de beraberinde getiriyor.
Michigan, Pennsylvania ve Wisconsin, postayla kullanılan oyların sayımına ancak seçim günü başlayacak olan kritik eyaletler. Sonuçların çok yakın çıkması halinde buralarda oyların yeniden sayılması ya da açılan davalar süreci daha da uzatabilir.
Bununla birlikte burada bir umut ışığı Florida olabilir.
29 delegeyle en büyük kritik eyalet olan Florida’yı kazanan aday, seçimi kazanma yolunda önemli bir avantaj elde edecek gibi duruyor.
Bu eyalette, postayla kullanılan oyların işlenmesine seçimden 40 gün önce başlanabiliyor. Şu ana kadar postayla ulaşan oyların sayısı 2,4 milyon. Her ne kadar sayılmayı bekleyen dağ gibi pusulalar olsa da bu eyaletin seçim gecesi sonuçları açıklama olasılığı diğerlerinden çok daha yüksek.
Şu anda anketlerde önde giden Biden, Florida’yı kaybederse seçim gecesi zaferini ilan etme umutları da ağır darbe alabilir.
Yine de Biden’ın Florida’yı kaybetmesi halinde bile Kuzey Carolina, Arizona, Iowa ve Ohio’yu kazanarak 270 delegeye ulaşma ihtimali bulunuyor.
Ancak yapılan modelleme ve tahminler, kendisini Beyaz Saray’a en sorunsuz ve rahat şekilde götürecek yolların tamamının Florida’dan geçtiğini gösteriyor.
Anketlerde rakibinin gerisinde kalan Başkan Trump’ın da aynı şekilde Florida’yı kazansa bile, diğer kritik eyaletlerden sonuçların gelme ihtimali düşük olduğundan zaferini ilan etmesi zor görünüyor.
Tabi ki tüm bu senaryolar, anketlerin doğru çıkacağı ihtimaline dayanıyor.
Ancak 2016 seçimlerinde görüldüğü gibi anketlerde de ciddi bir yanılma payı olabiliyor.
“Kazananı” yine televizyon kanalları mı ilan edecek?
ABD basını, seçim akşamlarında sonucun netleşmesinde çok büyük bir güce sahip.
Geçmiş seçimlerde ülkenin önde gelen televizyon kanalları, oyların henüz bir kısmı sayılmışken kendi tahminlerine göre “kazananı” açıklıyordu.
Kanallar, sandık çıkış anketi yapan şirketlerle birlikte çalışıyor, geliştirdikleri modellemelerle sonucu tahmin ediyor ve kazananı ilk açıklayan basın kuruluşu olmak için birbirleriyle mücadele ediyordu.
Basın organlarının kaybettiğini açıkladığı adayın da “kazananı” arayıp tebrik edip yarıştan çekilmesi bekleniyordu.
Ancak 2020 seçimlerinde işler biraz daha farklı ilerleyebilir. Zira, seçim akşamı tüm bu değerlendirmeler yapılırken postayla kullanılmış milyonlarca oy pusulası sayılmak için sırasını bekliyor olacak.
Birçok gözlemci, ABD medyasının bu sene çok sabırlı olması ve yapacağı tahminlere de izleyicilerin biraz daha temkinli yaklaşmaları gerektiği uyarısını yapıyor.
Ayrıca, 2000 yılında George W. Bush ile Al Gore arasındaki kaotik seçim gecesinin bir benzerinin yaşanmasından da endişe edenler var.
Bundan 20 yıl önce seçim akşamında, birçok sandık çıkış anketi iki adayın birbirine çok yakın gittiğini gösterse de bazı televizyon kanalları kritik Florida eyaletinde Gore’un kazandığını ilan etti.
Ancak daha sonra bu eyalette Bush öne geçti. Bunun üzerine Gore, önce yenilgiyi kabul etti, daha sonra aslındaki aradaki oy farkının sanılandan çok daha az olduğunu görünce yenilgiyi kabul ettiğine dair açıklamasını geri çekti.
Sonuçların netleşmesi 36 gün sürdü ve iş Yüksek Mahkeme’ye kadar gitti. Seçim dönemi, Gore’un ülke genelinde daha fazla oy almasına karşın Florida’yı kaybetmesi ve Bush’un da yeterli delege sayısına ulaşmasıyla sona erdi.
2020 yılında ise karşımızda koronavirüs salgınından ağır hasar almış, ırkçılık karşıtı eylemler nedeniyle iyice kutuplaşmış ve başkanlık seçiminin kazananını öğrenmek için kuvvetle muhtemel sabretmesi gereken bir Amerika var.
Kaynak: BBC Türkçe