Cihat Arpacık’ın Perspektif’te yayınlanan yazısından:
Havvanur, Öykü, Ayaz, Kaya, Melek, Kerem Muhammed, Halime… Kimine aile büyüklerinin isimleri verilmişti, anılarını yaşatsınlar diye. Kimileri kendi isimleriyle yaşayacak, bu dünyada belki bir “Öykü” yazacaktı. Ama hepsi hayatlarının henüz ilk aylarında “Melek” olup kanatlandılar.
Bir Cumhuriyet savcısının makamında tehdit edilmesiyle gündeme gelen ve belki de “bu sayede” kamuoyunun kulak kesildiği “Bebek Cinayetleri” dosyasında onlardan “maktul” olarak söz ediliyor. Küçük oyuncaklarmış gibi, çokça üretildikleri ve zaten çokça öldükleri için bebeklerin isimleri ve hikâyeleri önemsiz ayrıntılar haline geliyor.
Karşımızda bir yıldan uzun süren, şüphelilerin telefonlarının dinlendiği, banka kayıtlarının araştırıldığı titiz bir soruşturma var. Soruşturmayı başlatan ise bir CİMER ihbarı. Kayıtlara göre ihbar şu şekilde:
“R. Hastanesi yenidoğan yoğun bakım doktoru F.S ve İ.G, SSK’yı dolandırmaktadır. R. Hastanesi, Beylikdüzü M. Hastanesi, Bağcılar Ş. Hastanesi, D. Hastanesi, M. Bağcılar Hastanesi ve birçok hastanenin yenidoğan yoğun bakımlarını kiralayarak gece nöbetçi doktor bulundurmadılar. İnsani ve tıbba uygun olmayan koşullar ve bunun gibi birçok sebepten bir sürü bebek insanlık dışı bir şekilde öldü. Bu şahıslar 1. Basamak olan hastayı epikrizlerde hep 3. Basamak göstererek ve 112 komuta kontrol merkezine rüşvet vererek bebek satın alarak kaç yıldır milyonlarca TL para kazandılar ve yüzlerce bebeğin ölümüne sebep oldular. Bu satılan bebekler F.S ve İ.G yoğun bakımlarında kötü şartlar altında can verdi. Bebek ölümlerinin durması için bu kan emici vatan hainlerine dur denmeli. Bu ölen bebekler sizin de bebeğiniz olabilir. Aziz devletimin gerekeni yapacağından hiç kuşkum yoktur.” (Dava süreci devam ettiği için hastane ve şüpheli isimleri kodlanmıştır – PerspektifOn)
Bu ihbarın ardından İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü bir müfettiş görevlendirdi. İncelemeyle bazı özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde doldurulması gereken defterlerin doldurulmadığı, bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığı, (örneğin entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğu) anlaşıldı.
Denetimlerde ayrıca, CİMER ihbarında adı geçen doktorların özel hastane yönetimlerini ziyaret edip yenidoğan ünitelerindeki geliri artırmayı vadettikleri, böylece yenidoğan yoğun bakımlarının işletmelerini devraldıkları ve buraların sürekli dolu kalmasını sağlayarak üst sınırdan SGK’dan ücret tahsil ettikleri belirlendi.
Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturması, doktor, hastane yönetimi ve yardımcı sağlık personelinin de yer aldığı bir suç örgütüne ulaştı. Bu suç çetesi, devlet hastanelerinde ya da farklı özel hastanelerde doğup tedavisinin yoğunluktan dolayı başka hastanelerde yapılması uygun görülen bebekleri “keşfedip” anlaştıkları hastanelere sevk edilmesini sağlıyordu. Bebeklerin aileleri, onları tekrar kucaklarına almayı beklerken cenazelerini alıyorlardı. Hem tedavi yöntemleri uygun değildi hem de bebeklerin hastanede daha uzun süre kalmalarını sağlayarak SGK’dan yüksek ödemeler alıyorlardı.
O hastanelerden biri İstanbul’un alt-orta sınıfının yaşadığı Esenler’de bulunuyor. Bir süre o hastanede görev yapan doktor Hilda Keykubat, savcıya şunları anlattı: “Hastanede çalışmaya başladıktan sonra hastanenin yenidoğan yoğun bakım şartlarını karşılamadığını gördüm. Çalıştığım süre boyunca da bu konuya hassasiyet göstererek hastaneye ağır durumda bir bebek kabul etmedim. Hastanenin bebek yoğun bakım bölümü, neonatolog uzmanı bulunmaması sebebiyle bu şekilde ağır preterm bebek kabulüne uygun değildir. Bu şekilde bebekleri hastaneye kabul etmemeleri gerekir. Ben bu şekildeki bebekleri çalıştığım süre zarfınca hastaneye kabul etmedim ve tedavilerini de üstlenmedim.”
Meslek etiğine inanan bir hekim elbette bu çarkta çok fazla kalamayacaktı. Bir süre sonra hastaneden ayrıldı. Şimdi İstanbul’da başka bir hastanede görev yapıyor. Ancak yenidoğan yoğun bakım şartlarını taşımayan bu hastane, kamudan ödemeleri almaya devam edebilmek için çaresiz kalan ailelerin çocuklarını bataklığına çekmeye devam etti.
Karşımızda milyonlarca lira haksız kazanç elde etmek için kurulan bir suç örgütü, suçluları yargıdan kurtarmak için savcının makamında tehdit edilmesi ve insan sağlığı üzerinden kurulan kirli bir düzen var. Patlayan bu irinin ardından adları unutulan ve parmak kadar mezarlara defnedilen bebekler…Biz de savcılık evrakı ve bakanlık raporlarından derleyerek, kısacık ömürlerinde “bu ülkeye dair” aslında çok şey anlatan bebeklerin son nefeslerini arşive kaydetmek istedik.
Bebek Ayaz
26 Kasım 2023’te Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde doğdu. 27 Kasım 2023’te Özel Bağcılar M. Hastanesi’ne sevk edildi. Ayaz’ın durumu gittikçe kötüleşiyordu. Henüz yaşarken metabolik hastalığının tanı ve tedavi ihtimali vardı ancak hastaya birebir bakan çocuk sağlığı hekimi ve yenidoğan hekimi hastanede yoktu. Sadece doktor değil, hastanede ventilatör devresi de bulunmuyordu. 28 Kasım’da burada öldü.
Bebek Kaya
Anne karnında enfeksiyon kapmıştı. 13 Kasım’da Özel G. Hastanesi’ne sevk edildi. Bu hastanenin yenidoğan yoğun bakım servisi “Üçüncü Düzey” değildi ve böyle bir hastayı kabul etmeleri mevzuata göre yasaktı. Hastaneye kabul edilmeden sorumlu çocuk doktorunun onayının alınması gerekiyordu. Bu onay da alınmadı. Prematüre olarak bu hastanede doğdu, üç gün sonra öldü.
Bebek Havvanur
15 Ağustos 2023’te doğdu, aynı gün Özel Bağcılar M. Hastanesi’ne sevk edildi. Bağırsak problemi vardı. Ancak incelemelere göre ölüm sebebi bağırsak değil beslenmesinde yeterli enerji, protein, fosfor desteği alamamasıydı. Hastanede entübasyon ve CPR işini doktorlar değil hemşireler yapıyordu. Havvanur 19 Ekim 2023’te öldü.
Bebek Öykü
28 Kasım 2023’te aynı hastanenin yenidoğan yoğun bakım servisine alındı. Kalbi duran Öykü’ye müdahaleyi doktorlar yapmadı. Müfettişlerin ilk kanaatine göre Öykü’ye eksik adrenalin verildi. Sadece bir gün yaşayan bebek 29 Kasım’da öldü.
Bebek Mive
30 Ağustos 2023’te bir tıp merkezinde dünyaya geldi. Aynı gün Özel B. Hastanesi’ne sevk edildi. Kalp hastalığı vardı ve kendisine cerrahi müdahale yapılabilecek bir merkeze sevk edilmesi gerekirken bu yapılmadı. Hastanede yattığı süre boyunca beslenmesi yetersiz kaldı. Anemi tedavisi yapılmadı ve solunum destek cihazının parametreleri kan gazı değerlerine uygun olarak ayarlanmadı. Mive’yi hayatta tutan prostavasin isimli ilaç kesilmişti. 14 Ekim 2023’te bu nedenlerle öldü.
Bebek Melek
21 Haziran 2023’te doğdu, aynı gün Bağcılar Özel M. Hastanesi’ne sevk edildi. O da bebek Mive gibi kalp hastasıydı ve cerrahi müdahale görmesi gerekiyordu. Hastane onu bu müdahalenin yapılabileceği başka bir hastaneye sevk etmedi. Kanındaki enfeksiyonun ortadan kalkması için gerekli antibiyotik müdahalesi zamanında yapılmadı. Bu da çoklu organ yetmezliğine neden oldu. Hastaneye yattıktan 21 gün sonra öldü.