spot_img
Ana SayfaANALİZLERÇEVİRİ | Kazara kahraman: Gorbaçov’un ayrıntılarda eriyen mirası

ÇEVİRİ | Kazara kahraman: Gorbaçov’un ayrıntılarda eriyen mirası

The Economist dergisinin Demir Perde’nin yıkıldığı seksenli yıllardaki Orta ve Doğu Avrupa editörü Edward Lucas Gorbaçov’u yazdı: Gorbaçov'un ölümüne ilişkin Batı’dan gelen methiyeler, Batı’daki kökleşmiş oryantalizmi gözler önüne seriyor. Kendisinin Sovyetlerin kan dökülmeden çökebilmesine vesile olduğunu söylemek, 1989'dan 1991'e kadar süren baskı ortamında öldürülen ve yaralanan çok sayıda Gürcü, Letonya ve Litvanyalı'nın alt-insan olduğunu ima ediyor. Gorbaçov'un tutucularla mücadele ettiği doğrudur ancak her aşamada gösterdiği çaba onlarınkiyle benzerdi: Şeytani bir imparatorluğu ortadan kaldırmak yerine onu kurtarmak.

Üçüncü Reich’ın yok olmadığını ve onlarca yıl ayakta kaldığını hayal edin. Hitler’in ölümünden sonra, Üçüncü Reich kısmi reformlardan geçmiş ve 1980’lerin ortalarında, Michael Gorbach adında taşralı bir Nazi bürokratı Berlin’de iktidara gelmiş. Etkili ve enerjik biri olan Gorbach, başarısızlığa uğrayan Nazi sistemini şeffaf bir tavırla reforme etmeye çalışıyormuş.

Gel gör ki bu çabalar başarısızlıkla sonuçlanmış zira Üçüncü Reich, toplu katliamlar, nefret ve yalanlar üzerine kurulmuştu. Yani sistem korkuyla ayakta kalıyordu. Bu ortadan kalktığında 1991’de her şey alt üst olmuş ve yaşadıkları onlarca yıllık işgal deneyiminden sonra Danimarka, Hollanda ve Avusturya gibi unutulmuş ülkeler dünya haritasındaki yerlerine geri dönmüşler. Gorbach ise anılarını yazmak için emekli olmuş ve bir pizza reklamında boy göstermiş. Gorbach, ilk başta Yeni Alman Federasyonu’nun lideri olan eski SS subayı Waldemar Putschnik’i desteklemiş ancak daha sonra onu eleştirmiş.

Okuduğunuz bu düşünce deneyi, taşradan gelen başka bir parti bürokratı olan Mihail Gorbaçov’un mirasını değerlendirirken bize yardımcı olabilir.  Gorbaçov da totaliter bir imparatorlukta reformlar yapmaya çalıştı ama işin sonunda elde ettiği şey aşağılanmaydı. Gel gör ki bizler reformist bir Nazi fikrinden çekinsek de, reformist bir komünisti fikrini kabul etmeye daha istekliyizdir.

Gorbaçov’un eğitimli, insancıl ve işbirliğine açık yaklaşımı, Sovyet liderliğinin saldırganlık saçtığı yıllardan sonra gerçekten rahatlatıcı bir farklılıktı. Sansürün sona ermesinin, siyasi rekabetin başlamasının ve nükleer savaş tehdidinin ortadan kalkmasının verdiği coşku hala hafızamda. (O zamanlar) Çekoslovakya ve Baltık ülkelerinde demokrasinin ve egemenlik ilkesinin coşkulu nidalarla yeniden şahlanışına tanık oldum.

Ancak bu şaşırtıcı dönüşümler, özgürlük ideali imkansız görünmesine rağmen bunun uğrunda savaşan insanların cesaretinde aranmalı. Yani takdir edilmesi gerekenler, özgürlük kaçınılmaz hale geldiğinde onu isteksizce kabul edenler olmamalı. İşte bu nedenle Gorbaçov’un pek iyi olmayan ve gecikmiş adımlarının başarı şansının olmayışı bir takdir nedenidir. Çin Komünist Partisi’nin çok daha önce ve çok daha iyi planlanmış ekonomi bazlı reformları işe yaradı ancak hepimiz bunun sonuçlarıyla yaşıyoruz.

Gorbaçov’un ölümüne ilişkin Batı’dan gelen methiyeler, Batı’daki kökleşmiş oryantalizmi gözler önüne seriyor. Kendisinin Sovyetlerin kan dökülmeden çökebilmesine vesile olduğunu söylemek, 1989’dan 1991’e kadar süren baskı ortamında öldürülen ve yaralanan çok sayıda Gürcü, Letonya ve Litvanyalı’nın alt-insan olduğunu ima ediyor. Başkan Bush, Sovyet İmparatorluğu’nun tutsak uluslarına dönük engelleyici bir politikayı destekliyordu ki buradan hareketle de bu ulusların bağımsızlık arzularının Gorbaçov’un hayati düzeyde önem arz eden reform çabalarını tehlikeye attığını belirtiyordu.

Gorbaçov’un tutucularla mücadele ettiği doğrudur ancak her aşamada gösterdiği çaba onlarınkiyle benzerdi: Şeytani bir imparatorluğu ortadan kaldırmak yerine onu kurtarmak. 

Gorbaçov planlı ekonominin ve tek parti devletinin çöküşünü hızlandırdı ve Sovyetlerin tarihteki suçlarına ışık tutabildi ancak kendisi asla Sovyet sisteminin başta emperyalizm ve KGB olmak üzere birçok temel unsuruyla başa çıkamadı. 

Gorbaçov’un mirası şöyle dile getirilebilir: 30 yıl sonra geldiğimiz noktada Sovyet ve modern Rus sistemleri arasındaki benzerlikler farklılıkları gölgede bırakan bir düzeyde. Gorbaçov ve dönemiyle ilgili çağdaş Rus eleştirmenleri, Sovyet döneminin ihtişamına duyulan nostaljiyi ve onu yeniden yaratma tutkusunu yansıtmaktalar.

Gorbaçov, tek büyük varlığı olarak sayılabilecek yabancı hayran kitlesini, bu korkunç tehlikeye karşı teyakkuza geçmek için kullanabilirdi. Rusya’nın saldırgan, baskıcı eğilimleri hakkında “Doğu Avrupalılar”dan gelen uyarıları küstahça ve kibirli bir şekilde görmezden gelen Batılılar, son Sovyet liderinin uyarılarına kulak kabartmış olabilirlerdi ancak Gorbaçov, tek bildiği iş şikayet etmek olan yabancı düşmanı Putinci “tayfa”ya katılmayı tercih etti.

Kendini beğenmişliği ile boyunu aşan günahları bu durum için pişmanlık duymasını engelleyen yegane faktördü…

Kaynak: https://cepa.org/accidental-hero/

Çeviri: Hasan Ayer

- Advertisment -