Akil İnsanlar Heyeti açıklandığında Taraf gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni’ydim. Gazete bütün gücüyle ‘Çözüm Süreci’ne destek veriyordu. Bu sürecin başarısının Türkiye’nin önünü açacağına, standartlarını yükselteceğine inanıyorduk. Ülkede umut ve heyecan vardı. Ekonomi zirvedeydi. Gazetenin 6 yazarı (Murat Belge, Vahap Coşkun, Mithat Sancar, Etyen Mahçupyan, Yıldıray Oğur, Oral Çalışlar) ‘Akil İnsanlar Heyeti’ içinde yer almıştık. ‘Serbestiyet’ haber ve analiz sitesinde yer alan bir araştırma bana o günleri hatırlattı: “Canan Kaftancıoğlu o tweet’i attığında nasıl bir Türkiye vardı?” 10 Ocak’ta Fransa’nın başkenti Paris’te silahlı bir saldırıda PKK’nın kurucularından Sakine Cansız, Leyla Söylemez ve Fidan Doğan öldürüldü.
Üç kadının öldürülmesini Başbakan Erdoğan “Provokasyon veya iç infaz” olarak yorumladı. Yardımcısı Bülent Arınç “Üzüntülerimi ifade ediyorum” dedi. Hükümete yakın medya, cinayetleri ‘Çözüm Süreci’ne karşı ‘pusu’ ve ‘sabotaj’ diye niteledi. Sonra Öcalan’ın mektubu televizyonların canlı yayınlarında okunacaktı.
Şivan Perwer ile İbrahim Tatlıses düet yapacak, Peşmerge’ye koridor açılacaktı. Üç kadının cenazesine Paris’te katılan Selahattin Demirtaş: “Bizim ihtiyacımız olan şey öfke, kin değil konuşabilmektir. Bu süreci ısrarla yürütmek için sabırlı, akıllı, cesur olmak zorundayız başka çaresi yok” diyordu.
O gün rüzgar başka esiyordu
Hükümete yakın Star gazetesi, üç PKK’lı kadının öldürülmesini “Paris’te çözüme pusu” başlığıyla verirken, Sabah’ın manşetinde “Sabotaj gibi üç derin infaz” ifadesi vardı. Gazeteciler de köşelerinde cinayeti kınıyorlar, barışın sabote edilmek istendiğine dikkat çekiyorlardı.
AK Parti’nin etkili isimlerinden Yalçın Akdoğan: “Dehşet verici bir hadise. Dış dinamikler de bu süreci sabote etmek istiyor” diyordu. Cenazeler İstanbul’a, oradan da Diyarbakır’a getirildi. Dönemin İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, havaalanında alınan önlemleri şu sözlerle açıkladı: “… yapılması düşünülen cenaze merasimleriyle ilgili bir takım planlamalar var.