Ana SayfaDış HaberDikkatimiz Çalındı! We Are Off!

Dikkatimiz Çalındı! We Are Off!

Dünyanın çeşitli yerlerinde Johann Hari’nin Çalınan Dikkat kitabından hareketle "offline club" lar kurulmaya başladı. İnsanlar topluluklar halinde bazen kiliselerde bazen ormanlarda bazen de kafelerde saatler boyu akıllı telefonlarından uzak kalarak kitap okuyor, örgü örüyor, sohbet ediyorlar. Türkiye’de de Elif Kalafat önderliğindeki Red Circle oluşumu, offline day etkinlikleri düzenliyor. Hari’nin kitabını odaklanamama sorunu yüzünden zorlukla bitirdiğini söyleyen Kalafat, “İlk telefonsuz off day’de çok fazla zorlanan oluyor. Dışarı hava almaya, sık sık sigara içmeye çıkıyorlar. Evde sonradan tekrar denemek isteyenler başarısız olmuşlar.”

Gazeteci-Yazar Johann Hari’nın çağın krizi dikkat dağınıklığı ve odaklanamama sorununa karşı yazdığı “Çalınan Dikkat” kitabı bütün dünyada ilgi görüyor.  

Hari, odaklanamama sorununda akıllı telefonlar,  zaaflarımızı öğrenip manipüle etmek için tasarlanmış sosyal medya gibi dış faktörleri de suçluyor:

“Bir görevden diğerlerine gidip geliyorlar. Beyinlerin üstü örtülüp pürüzsüz bir bilinç deneyimi sunulduğu için geçiş yaptıklarını fark etmiyorlar, ama aslında beyinlerini anbean bir görevden diğerine geçirip yeniden şekillendiriyorlar ve bunun bedelleri oluyor. Beynin işlem zamanı boşa harcanıyor. Yaratıcılık azalıyor ve beynin yaptığı hatalar artıyor.”

Hari’nin kitabı üzerine çeşitli ülkelerde kapalı ya da açık mekanlarda toplanıp “Off Day” ler düzenleyen gruplar oluştu. 

Odd Day’lere katılanlar akıllı telefon ya da tablet olmadan saatler geçirmeye, akış haline girmeye çalışıyorlar.

Türkiye’de Off Day’ler düzenleyen Red Circle oluşumunun kurucusu Elif Kalafat ile konuştuk.

Kalafat, odaklanamama sorunu yüzünden Hari’nin Çalınan Dikkat kitabını tamamlayabilmek için bile ciddi çaba sarf etmiş. Kitabı bitirince önce etrafındaki herkese Hari’nin tavsiyelerini anlatmış sonra da Off Day’ler düzenlemeye karar vermiş.

https://www.instagram.com/p/C6oOcb3i7PP/?igsh=ODQ1OTM3MTAzM2hr

Off Day’lere neden ihtiyaç duyduk, nasıl bu noktaya geldik?

Ben kitap okuma alışkanlığımı çok emek harcayarak kazandım. Ama bir noktada kendimi sürekli telefonda oyalanırken buluyordum. Ekran süremin 7-8 saatlere çıktığını gördüm ve bu açıkçası beni ürkütmeye başladı. Çünkü sürekli o 7-8 saatte başka neler yapabilirdim’i düşünüp stres de oluyordum. Sonra yakın bir arkadaşımın da benzer bir durumda olduğunu görünce kendimize reel izleme yasağı koyduk, gelen mesajlar dışında reel izlemiyorduk, birbirimizi düzenli kontrol ettik. Reels izlemeyince ekran sürem ciddi anlamda düştü ve hafızamın bundan pozitif anlamda etkilendiğini, beynimin de artık daha az uyuştuğunu fark ettim. Başka ne yapabilirim diye düşünmeye başlarken, Johann Hari’nin Çalınan Dikkat kitabıyla karşılaştım. Kitabı okumak da iyi bir odak gerektiriyordu ama inat ettiğim için bitirdim ve açıkçası çok etkilendim ve herkese anlatmaya başladım. Anlattığım herkesin benimle benzer durumda olduğunu görmemle ve Instagram’da da dünyanın farklı yerlerinde yapıldığını gördüğüm “offline day”leri görünce, kendi oluşumumda da yapabileceğimi düşündüm.   

Nedir Offline Day?

Dünyada farklı örnekleri olsa da basitçe insanlara ekransız bir gün teklif edilen günler. Bir kafeyi kapatıyorlar örneğin ya da açık bir alanda buluşuyorlar, bu etkinliğe gelmek için de para ödüyorlar, bilet alıyorlar. Kapıda ekranlı tüm araçları topluyorlar, telefon, tablet, bilgisayar gibi. İçeride sohbet ediyorlar, kitap okuyorlar, veya çizim yapıyorlar. Biz de belirli gündemler üzerinden farklı/deneysel programlar yapan bir ekip olarak benzer ama daha kapsamlı bir şey yapabilir miyiz diye denemek istedik.

Bizim bir günümüz şöyle geçti. Toplandık, telefonları topladık, önce bir tanışma gerçekleştirdik, sonra Çalınan Dikkat kitabını konuştuğumuz bir sunumumuz oldu. Burada aslında kitaptan yola çıkarak farkındalık artırmayı hedefledik. Kitapta “akış hali” denilen bir şey var, İngilizce’de flow olarak geçiyor. Basitçe tüm dikkat dağıtıcı unsurlardan uzak olma haline deniyor. Biz de katılımcıların bu hale geçebilmeleri için alan açmak istedik. Birer saatlik olmak üzere iki kere akış haline girmeleri için çalıştık. Burada, katılımcılara uzun zamandır yapmak istedikleri ama bir türlü odaklanamadıkları şeyleri getirmelerini söylemiştik. Akıştayken örgü ören, sulu boya yapan, çizim yapan veya ödev yapanlar oldu. 

İlk akış sürecinden sonra Psikolog Nursena Balatekin ile akışta olma ve olamama hali üzerine konuşarak bizde bu sürecin uyandırdıklarını konuştuk. Son kez tekrar bir akış hali çalışması yaptık ve programı sonlandırdık. Herkes çok memnun ayrıldı ve tekrar katılmak istediğini söyledi. Yıllardır ilk defa bir saat soluksuz kitap okuyanlar vardı. Sonra da bunu direkt ekransız kitap okuma etkinliklerine dönüştürdük ve parklarda, bahçelerde yine telefonsuz kitap buluşmaları yapmaya başladık.

https://www.instagram.com/reel/C7rr6zciwlI/?igsh=MTRsZXZwb3hldTN1aQ==

Herkesin şikayet ettiği odaklanamama üzerine denemeler yapmış olduk, bir konuşma alanı yaratmaya çalıştık. Net bir çözüm önerisi sunmuyoruz aslında ama biraz farkındalık yaratmaya çalışmaya, herkesin kendi çözümlerini yaratabilmesi için alanlar açmaya çalışıyoruz. Çünkü bizce herkesin çözümü, kendisiyle ilgili. Kendi ihtiyaçları, sosyal medyanın kendi hayatına faydası ve zararıyla ilgili. Cal Newport, Dijital Minimalizm kitabında bu konuyu optimizasyon problemi olarak görüyor ve farklı case’lerde nasıl çözümler olabileceğine değiniyor. Sosyal medyadan müşteri bulabiliyorsanız, Instagram’ı kapatmanıza gerek olmayabilir, sadece içerideki sürecinizi optimize etmelisinizdir belki. Örneğin takip ettiklerinizin sayısını azaltabilir, üreteceğiniz içeriklerin zamanlarını belirleyebilir, paylaşımlarınızı sınırlayabilirsiniz. Yani aslında basitçe kontrolün sizde kalması için çalışabilirsiniz. 

Dünyada da örnekleri var mı bu etkinliğin?

İlk olarak Amsterdam’da başladı etkinlikler sanıyorum ki. Orada mesela 600 yıllık eski bir kilisede 200 kişi offline club yapabiliyor. Biletleri de uygun oluyor.

https://www.instagram.com/theoffline_club?igsh=MWIybmlqOWwzYnk3NQ==

Burada telefon bağımlılığından ziyade insanlarla tanışabilmek de çok pazarlanıyor. Yani yeni insanlar, yeni etkinlikler, yeni anlar yaratmaya çok odaklanılıyor. Benim gördüğüm kadarıyla Amsterdam’dan sonra tüm dünyaya da yayıldı. Kocaman stadyumlarda telefonları kapatıp toplanıyorlar insanlar. Kendilerini test ediyorlar. 

Offline Day boyunca sıkılanlar, zorlananlar olmuyor mu?

10:00 – 16:00 arası tamamen telefonsuz duruldu. Ailelere de baştan bilgi verildi ve onlarla bile iletişime geçilmedi. Çok fazla zorlanan oldu. Dışarı hava almaya, sık sık sigara içmeye çıkanlar oldu. Ben de ilk off deneyimimde kendimi çok kötü hissetmiştim. Ama kalabalık olunca bir şekilde birileriyle sohbet edince vakit geçiyor. Evde sonradan tekrar denemek isteyenler başarısız olmuşlar. FOMO (günceli kaçırma korkusu) bence burada işleri zorlaştıran etkenlerden biri. Etkinlikte en azından bir 30 kişi beraber aynı anda bir şeyleri kaçırıyor. Onu görmek herhalde rahatlatıyor insanları. Ama zorlanıyorlar yine de.

Johann Hari de etkinliğe bir video ile katılmış, değil mi?

Evet, ben kendisine etkinlikle ilgili haber vermiştim. O da hemen bir video çekip göndermiş. Orada da güzel şeylere değindi. Aslında bu konunun bu kadar önemli olma sebebinin sadece aptallaşmamız değil bir yandan da başarmak istediğimiz her şeyde bir engel olarak karşımıza çıkmasını anlattı. Kitap kulübü yaptığımızda da bunu konuştuk en çok. Odaklanamama meselesi de bu yüzden önemli, bir işi bitirme kabiliyetimizi yok ediyor aslında.

https://www.instagram.com/reel/C82L2RNiYba/?igsh=ZDE4azh2bjZxbnhs

Hari çok iyi analizler yapıyor  ama çözüm önerisi sunmakta başarısız bence. Daha çok devreye devletlerin girmesi gerektiği, Facebook’un ücretli olması gerektiği gibi bence uç çözümler sunuyor. Hari dışında çözüm önerileri sunanlar da var, Cal Newport ve Nir Eyal epey popüler oldular bu konularda. Farklı da çok fazla içerik bulmak mümkün, özellikle YouTube’da detoks videolarını çok görebilirsiniz. Örneğin Nir Eyal suçlunun sosyal medya mecralarının yaratıcılarında değil insanlar olduğunu savunuyor. Uygulamaların o kadar da günahı olmadığını ve bizim kendimizi kontrol edemediğimizi söylüyor.  Herkesin çok farklı önerileri var, bildirimleri kapatmak, sosyal medya detoksu gibi öneriler aslında hep duyduğumuz şeyler. Johann Hari’nin telefonu kilitli bir kutuya koyma gibi önerileri de var.  Açıkçası ben çözümün çok kişisel olduğuna inanıyorum. Kişi kendini ve ihtiyaçlarını bilmeli, çözümler aramalı ve buna motive olmalı. Bunun için de sanırım kendinin farkında olmak ilk adım. Telefonu veya sosyal medyayı tamamen kötülemek, şeytanlaştırmak da bence hiç doğru değil. Çok ciddi faydalanıyoruz onlardan bir yandan da. Bir mühendislik problemi olarak görmek ve gerçekten çözmek için çalışmak gerekiyor.

- Advertisment -