Zeynep Sena Çomoğlu

“Bunlar anti-Huzur Sokağı dizileri”, “Başını açan erkeklerin dizileri de çekilmeli”

Bilim ve Sanat Vakfı’nda Kızılcık Şerbeti, Kızıl Goncalar ve Ömer dizileri konuşuldu. Nihal Bengisu Karaca: “Goncalar ilerleyen zamanlarda birbiriyle temas eder hale gelecek, konuşacak, büyüyecek ve “Bir Gül” olacaklar.” Hüseyin Etil: “Dizilerde Anti-Huzur Sokağı anlatısı var. Huzur Sokağı’nda seküler kadınların tercih ettiği dindar erkekler varken, burada dindar kadınlar seküler erkeklere yöneliyorlar.” Zeynep Kevser Ş. Danış: “Dizilerden Abdullah Bey'in otellerde sekülerliğinin, evde ataerkisinin norm kabul edilmediği bir derinleşme bekliyorum. ‘Başını açan erkeklerin’ dizileri de çekilmeli.”

ÖZEL HABER | HÜDA PAR’dan Alevi ve kadın adaylar açılımı: “Kadın eli değmezse siyaset eksik kalır”

HÜDA PAR yerel seçimlere Çankaya, Beşiktaş ve Silivri’nin aralarında olduğu 24 kadın belediye başkan adayıyla giriyor. Dersim’den aday gösteren HÜDA PAR’ın Ankara Yenimahalle adayı ise Alevi. Çarşaflı, peçeli kadın adayları, takkeli, uzun sakallı erkek adayları sosyal medyada tartışılıyor. HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Seçim İşleri Başkanı Mahmut Şahin: “Kuruluşumuzdan beri kadrolarımızda hem kadınlar hem de Alevi arkadaşlarımız var. Kadının elinin değmediği alanlarda özellikle de siyasette muhakkak bir şeyler eksik kalır.”

Menzil’deki Serhendi-Semerkand bölünmesi 3500 kilometre uzaktaki Stuttgart’ta açığa çıktı: Yeni başlayanlar için Menzil’de kim, kimdir?

Menzil Cemaati’nin Şeyhi Abdülbaki Erol’un ölümünden sonra oğullarından Saki Erol, Serhendi Vakfı’nı kurarak yolunu kardeşi Mübarek Erol’un başında olduğu Semerkand Vakfı’ndan ayırdığını açıklamıştı. Kendi yayınevi, yardım kuruluşu ve turizm şirketini de kuran Serhendiler ile Semarkand Vakfı arasında cemaatin mülklerini kimin kullanacağı tartışması ortak kullanımla aşılmaya çalışılıyordu. Kamuoyundan gizlenen bölünme ise Adıyaman Menzil’den 3500 km uzaktaki Stuttgart’ta açığa çıktı. Stuttgart’taki dergaha Serhendilerin yanlış günde geldiklerini söyleyen dergahı yöneten Semerkand Vakfı, sofileri çıkarmak için Alman polisini çağırdı. Ayakkabılarıyla dergaha giren polis, zorla Serhendileri dergahtan çıkarınca ortalık karıştı. Peki Serhendiler kim? Menzil neden bölündü?

Çatalca’daki bir evin zemininde çıkan mezar taşının peşinde 7 yıl: Rodakis’i Ararken

2016 yılında Çatalca’daki eski aile evinde tadilat yaptıran yönetmen Kerem Soyyılmaz, evin zemininde bir mezar taşı buldu. Mezar taşının üzerindeki yazılar Rumca’ydı. Sadece 1887 rakamı görülüyordu. Yazılar tercüme edilince mezar taşının kime ait olduğu ortaya çıktı: “Allah’ın kulu Chrysoula Rodaki burada yatmaktadır.” Peki Chrysoula Rodaki kimdi? Yönetmen Kerem Soyyılmaz, Çatalca’dan Selanik’e bu sorunun peşinde geçirdiği, uzanan 7 yılı Rodakis’i Ararken belgeselinde anlatıyor.

RÖPORTAJ | Camilere Endonezya modeli: “Kadınların cemaate aidiyeti için ‘Kubbenin altında olmaları’ şart”

Türkiye’de neredeyse tüm camilerin kadınlar bölümünün camiden kopuk, izbe ve küçük yerler olması kadınlar tarafından eleştiriliyor. Camiyi göremeden, paravanların ve perdelerin arkasında namaz kılan kadınlar, ön saflara geçmek istediklerinde erkek cemaat tarafından engelleniyorlar. Sosyolog Rana Kaya kadınların cami içinde yaşadığı bu tecrit durumunun cemaate aidiyetlerini engellediğini söylüyor ve çeşitli Müslüman ülkelerden farklı uygulama örnekleri veriyor. En azından Endonezya’da uygulanan, caminin ortadan ikiye bir paravanla bölündüğü modelin Türkiye’de de uygulanabilir olduğunu söylüyor.

Diyanet çalışanlarının yüzde 80’i Diyanet’te torpil, iltimas ve kayırmacılık olduğunu düşünüyor

Diyanet-Sen’in Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 6406 çalışanı arasında araştırma yaptı ve sonuçlarını başkan Ali Erbaş’a sundu. Araştırmaya göre Diyanet çalışanlarının %79,1’i “Diyanet’te torpil, iltimas ve kayırmacılık olduğunu” düşünüyor. Katılımcıların %48’i Diyanet’in özerk olması gerektiğini savunuyor. %60.1’i cemevlerinin ibadethane olarak kabulüne karşı. %43’ü “Alevi-Bektaşi Kültürü Başkanlığı’nı destekliyor. “Türkiye’de farklı dini cemaatlerin olması zenginliktir” görüşüne %37’lik kısım katılmazken %43 katılıyor. “Diyanet, din ile devlet arasına sıkışmış bir kurumdur” görüşüne katılanların oranı ise %52.3, “Diyanet personelinin görevi sırasında herhangi bir siyasi partiyi övmesini ve yermesini doğru bulmuyorum” diyenlerin oranı %71.5.

Müslüman bir kadın domuz seslendirebilir mi?

Hatice Asan 21 yaşında bir Eczacılık öğrencisi. Aynı zamanda bir seslendirme sanatçısı. Reklam ve masal seslendirme gibi profesyonel işler yapıyor. Sosyal medya hesabında da beğendiği animasyonlar üzerine dublaj yapıp paylaşıyor. Çok da beğeni topluyor. Geçtiğimiz haftalarda Sing Your Song isimli animasyonda anne domuz karakterine dublaj yaptığı için linç edildi. Asan, domuzları sevimli göstermekle suçlandı. İmanı zayıf olmakla itham edildi. Hatice Asan’la kariyerini ve yaşadığı linci konuştuk.

Tanrı Kompleksli Cerrah Paolo Macchiarini’nin Türk kurbanı: Yeşim Çetir

Etik kurallarını hiçe sayan bir cerrah, acılar içinde hayatını kaybeden hastalar, son derece kandırılmış hisseden hasta yakınları… İtalyan Cerrah Paolo Macchiarini ve kurbanlarını anlatan Netflix yapımı Bad Surgeon: Love Under The Knife belgeselinde Macchiarini’nin yapay soluk borusu nakli yapıp hayatını kararttığı kurbanlar arasında Yeşim Çetir de vardı. 2012 yılında Türkiye’de avuçlarındaki fazla terlemeden dolayı olduğu ter bezleri ameliyatında soluk borusu delinen genç kadın, Sağlık Bakanlığı’nın da yüklü maddi desteğiyle Karolinska Enstitüsü’ne gönderildi ve Macchiarini’nin hastası oldu. Sonu ölümle biten Yeşim’in kabus dolu günleri başladı.

Hastaneler dolu herkes “Salgın var” diyor, peki ne oluyor: “Combo salgın yaşıyoruz!”

Hastaneler tıklım tıklım. Başta çocuklar olmak üzere herkes Influenza, zatürre, Covid teşhisleriyle hasta. Ne olduğunu Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Şevket Özkaya ile konuştuk: “Bizim şu anda bir influenza ve domuz gribi salgınımız var ama zeminde covidimiz de var. Covid üzerine influenza ve domuz gibi ortaya çıktığında vaka sayıları çok fazla arttı. Hastaların büyük bir çoğunluğu influenza mı olduk covid mi diye tereddüte düşüyorlar. Test yaptırdıklarında influenza pozitif çıkıyor ama aslında genelde covid de olmuş oluyorlar. Covidin şu anki varyantı pozitif olmasına rağmen genelde testlerde negatif çıkıyor. Ama aslında artık insanlar bir virüsle değil, birkaç virüsle beraber enfekte durumdalar. Yani combo bir durum yaşıyoruz.”

135 milyon kez görüntülenen tweet toplu yasa dönüştü. Peki, psikologlar ne diyor?

X’te paylaşılan mesajda aslında, fonda Sezen Aksu’dan Firuze çalan bir askerin dağ başında yalnız başına ağladığı video eşliğinde sadece “Hayatınız boyunca sizi en derinden yaralayan olay neydi?” yazıyordu. Bir haftada 135 milyondan fazla kez görüntülendi, 20 binin üzerinde yorum geldi. Binlerce kişi travmasını anlattı, diğer binlerce kişi de okudukları karşısında ağlamaktan bitap düştüğünü yazdı. Uzman Klinik Psikolog Rabia Yavuz: “Adeta hep beraber yas tutulmuş. Fakat bu durum ciddi riskleri de içinde barındırabilir.”

Filistinli öğrenciler: İBB bursuna gelen tepkiler karşısında hayal kırıklığına uğradık

İBB, Arapça bir afiş de hazırlayarak İstanbul’da okuyan Filistinli üniversite öğrencilerine burs vereceğini açıkladı. Açıklamaya milliyetçi çevrelerden “Türk öğrenciler dururken Filistinli öğrencilere burs verilmemesi gerektiği”, “burs verilen öğrencilerin Mossad ajanı çıkacağı” gibi tepkiler geldi. Bursu ve gelen tepkileri İstanbul’da üniversite okuyan Filistinli öğrencilerle konuştuk. Ailesi Gazze’de yaşayan Ahmet Saeed: “Yorumları okuyunca şok oldum ve hayal kırıklığına uğradım.”

Kızıl Goncalar bir bölümle kızılca kıyameti kopardı: İsmailağa: “Son bulmalı” Yeni Şafak: “FETÖ algı operasyonu” RTÜK: “İnceleniyor”

Sadece bir bölümü yayınlanan Kızıl Goncalar dizisi şimdiden hedefte. İsmailağa Derneği yetkilileri “gereğini yapmaya” davet etti. RTÜK’e dizinin kaldırılması için şikayet yağıyor, WhatsApp gruplarda kampanyalar başlatıldı. Dizinin bir “FETÖ algı operasyonu” olduğunu düşünenler ile “tarikatlarla ilgili gerçekler izletildiği için” mutlu olanlar arasında tartışmalar sürüyor. RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin: “Dizi incelemeye alındı.”

Sağlık Bakanlığı’nda iş bitiren tarikat, YAE düşmanı 28 Şubatçı baba…Kızılcık Şerbeti’ne rakip geldi: Kızıl Goncalar…

6 Şubat depreminden kaçıp ‘hocaefendi’nin yanına sığınan bir aile, Sağlık Bakanlığı’nda işlerini tepeden hallettiren, sözcüsünün adı Sadi Hüdayi olan bir tarikat, “Yetmez Ama Evetçiler’e hain diyen 28 Şubatçı baba, seküler-dindar aile gerilimleri, yurtdışına gitmeye çalışan doktorlar… Fox Tv’nin Özcan Deniz ve Özgü Namal’ın başrolünde olduğu yeni dizisi Kızıl Goncalar, siyasetle hızlı bir giriş yaptı. Şimdiden dindarları kötü gösterdiği gerekçesiyle eleştirenler de var, ana akım bir dizide hassas konulara girilmesinden memnun olan da. Kızılcık Şerbeti’nden sonra dizi analistlerinin yeni favorisi Kızıl Goncalar olabilir

Sezai Karakoç, “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine” şiirini Hz. Muhammed’e değil İstanbul’a yazmış. “Niye Peygamberden af dileyelim?”

Sezai Karakoç’un, Erdoğan’ın da meydanlarda sıklıkla okuduğu “Göklerden gelen bir karar vardır” dizesinin yer aldığı ünlü şiiri “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine”; Hz. Muhammed için yazılmış bir şiir olarak biliniyor. Uzun yıllar yanında bulunan yayıncı Mustafa Kirenci, Karakoç’un sağlığındaki anlatımlarını not aldığı günlüğünü paylaştı. Karakoç, bilinenin aksine eserini peygambere değil İstanbul’a yazdığını söylüyor: “İslam Âlemi için yazılmıştır. ‘İslam Âlemi’ İstanbul’a diyor ki: Önce senin sevgini kaybettim. Suçluyum af dilemeye geldim diyor. Çoğunun zannettiği gibi bu şiir Peygamber Efendimize yazılmış değildir. Niye Peygamberden af dileyelim.”

Hrant Dink’in ‘Atlantis Uygarlığı’ Kamp Armen’in temeli dualarla atıldı: “Çocuklar bir tohum attılar, Tanrı büyüttü”

1950’lerde 8-12 yaşlarında 30 yetim çocuğun inşaatında çalıştığı, 8 yaşından itibaren Hrant Dink’in 20 senesinin geçtiği Tuzla Ermeni Yetimhanesi Kamp Armen’in yeni binasının temel atma töreni dün yapıldı. Mimar Kevork Özkaragöz tarafından tasarlanan Kamp Armen Gençlik Merkezi’nde 100 kişinin yararlanabileceği teknopark mantığıyla çalışacak bir alan, 200 kişilik bir oditoryum ve 50 kız 50 erkek kapasiteli bir yatakhane yapılacak. Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı Başkanı Özboyar: "İncil’de bir söz vardır "Biri eker, bir başkası sular ama ekileni Tanrı büyütür." denir. Buranın çocukları bir tohum ektiler. Bugünlere gelirken herkesin büyük küçük katkıları oldu. Maddi katkısı olmayanlar da dualarla ve anmalarla katıldılar aramıza, minnettarız."

PORTRE | Hüda Kaya 25 yıl sonra yeniden cezaevinde: Başörtüsü eylemleri için üç kızıyla idamla yargılanıp hapis yatmıştı

HDP eski milletvekili Hüda Kaya, HDP MYK üyesi olduğu için yargılandığı 6-8 Ekim Kobani davasında havalimanında tutuklandı. Ama bu Kaya’nın ilk tutukluluğu değil. 1998 yılında başörtüsü eylemlerine birlikte katıldığı 16,17,18 yaşlarındaki üç kızıyla beraber tutuklanıp idamla yargılanmış, yıllarca kızlarıyla birlikte hapis yatmıştı. Kızlarından birini cezaevinden çıktıktan sonra trafik kazasında kaybetti. Cezaevinde başlayan Kürt meselesiyle ilgisiyle girdiği HDP’den milletvekili seçildi.

Matthew Perry: “Öldüğümde ilk olarak Friends dizisi ile değil, alkolizmle mücadelemle hatırlanmak istiyorum.”

Friends dizisinin Chandler Bing karakterine hayat veren 54 yaşındaki Matthew Perry hafta sonu evinin jakuzisinde ölü bulundu. Matthew Perry, Friends dizisi kadar özel hayatında verdiği bağımlılık mücadelesiyle de tanınıyordu. Perry hayatı boyunca alkolizm ve bağımlılık tedavisine 10 milyon dolar harcamıştı. 2022 yılında ise bağımlılıkla mücadele etmek isteyenlere yardımcı olmak için yaşadığı süreci anlatan bir kitap yazmıştı.

ÖZEL HABER | Cumhuriyet’in ilk kilisesinde ilk ayin bugün: “Cumhuriyet tarihinde hiçbir hükümetten şimdiki gibi yakın ilgi görmedik.”

100 yıllık Cumhuriyet tarihinin ilk kilisesi Mor Efrem Süryani Ortodoks Kilisesi Cumhuriyet’in 100. yılında geçen Pazar günü Yeşilköy’de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıldı. Kilisede ilk Pazar ayini bugün yapılacak. Kiliseyi İstanbul Süryani Kadim Vakfı Başkan Yardımcısı Kenan Gürdal eşliğinde gezdik: Neredeyse yüz altmış, yüz yetmiş senedir bu topraklarda Osmanlı dönemi de dahil olmak üzere kilise yapılmadı. Yasal bir engel de yoktu ama Cumhuriyet döneminde sanki sessiz sedasız bir altyapı oluştu engellemek için. Bir boya veya tadilat yapmak istediğimiz zaman bile iki senede bize ruhsat çıkmıyordu. Bir tadilat için iki sene izin beklerken bir kilise talep etmek hayaldi. İlk başlarda Cumhurbaşkanı’nın temel atmaya geleceğine kimse inanmadı, gelmez dediler. Kilisenin yapımı bir yerde durdurulacak ve iptal edilecek diye de beklediler. Açılışta cemaat Cumhurbaşkanı’nı zılgıtlarla karşıladı. Biz Cumhuriyet tarihinde hiçbir hükümetten şimdiki gibi yakın ilgi görmedik.”

ÖZEL HABER | Hayyal el erişilebilir, sürdürülebilir camiye!

Engelli cemaat için kapı eşiklerine dikkat edilmiş, tekerlekli sandalyeyle üst kata çıkılabilmesi için asansör kurulmuş, hutbe işitme engelli cemaate yönelik olarak projeksiyonla kıble duvarındaki perdeye yansıtılıyor, indüksiyon döngü sistemiyle işitme cihazına aktarılıyor, işaret dili tercümanı tarafından da işaret yoluyla anlatılıyor. Hissedilebilir halı yüzeyi de görme engelliler için kolaylık sağlıyor. Türkiye’nin ve dünyanın sayıları az erişilebilir camilerinden biri Eskişehir Odunpazarı’ndeki Tiryakizade Hacı Süleyman Ağa Camii.

Murat Övüç ile Kadınlar Matinesi’nden bildiriyorum: Halkımız hiç bildiğiniz gibi değil

Yer Silivri’de bir düğün salonu. Genci yaşlısı, başörtülüsü, mini elbiselisi bir sürü kadın düğüne gider gibi giyinip gelmişler. Saçlar yapılmış, en güzel elbiseler giyilmiş. Salonda ilk önce bir DJ çıkıp sahne alıyor. Çok rağbet görmüyor. Sonra ise ışıklar kapanıyor ve birden salona bir zenne giriyor. Başörtülü ablalar zenneyle beraber oynayıp, yakasına para takıyorlar. Ve sonra beklenen Murat Övüç geliyor ve hiç bilmediğimiz Türkiye başlıyor. Matine öncesi kulisinde konuştuğumuz Murat Övüç, bir zamanlar İstiklal’de fal bakarken, “yanıklar”, “Netflikş” ile dalga dalga büyüyen şöhretiyle her gün bir şehirde tıka basa doldurduğu matinelerden çok mutlu, Samsun’da valinin yasağını da avukatları kaldırmış: “Bana gelen kadınların yüzde sekseni tesettürlü. Beni çarşıda gören bütün çarşaflı ablalar sarılıp öpüyorlar. “Bak ne olur bizi onlarla bir tutma. Biz onlardan değiliz” diyorlar. Kasım'da da Samsun'a aslanlar gibi gidip sahnemizi yapacağız tekrar bir sıkıntı çıkmazsa.”

SORUŞTURMA | İslami konferanslarda neden kadınlar çoğunlukta? Zahide Tuba Kor: “Dindar erkeklerin de kendilerini sarsacak bir ‘28 Şubat’a ihtiyacı var”

İslam dünyası üzerindeki bir seminerde izleyicilerin büyük çoğunluğunun kadınlar olması İslami kesimde neden konferans ve seminerlere artık daha çok kadınlar rağbet ediyor tartışmalarına neden oldu. Uzun yıllardır Ortadoğu ve İslam dünyası üzerine seminerler veren araştırmacı-yazar Zahide Tuba Kor ile İslami hareket içindeki ‘kadın dominasyonunu’ konuştuk: “Dindar erkeklerin de kendilerini sarsacak ve uyandıracak bir “28 Şubat”a ihtiyacı var sanki. Çünkü konfor rehavet getirir ve geriletir. Ve maalesef erkekler konforlarını pek bozmak istemiyorlar. Baskı ortamında -en azından bir kısmı- üzerlerindeki dini sembollerden kurtulmaya çalıştılar. Sakallarını kestiler, açık hanımlarla evliliği tercih ettiler. Başörtülü kadınlar bu travmanın etkisiyle birey olarak ayakta kalmak için kendilerini geliştirmeye çok önem verdiler ve kızlarını da böyle yetiştirmeye çalıştılar.”

ÖZEL HABER | Batılı Müslümanlar neden Türkiye’ye ‘hicret’ ediyor?

Thomas Abdul Qadir, 2014 yılında gezmeye geldiği İstanbul’u çok beğendi ve 9 yıl önce Amerika’dan İstanbul’a göç etti. Şimdi İbn Haldun Üniversitesi’nde yüksek lisans yapıyor. Abdul Qadir, kendisi gibi Amerika, Kanada, Balkanlar gibi dünyanın Batı’sından İstanbul’a göç eden genç Müslümanlarla birlikte “Majlis of İstanbul Muslims” adlı bir topluluk kurdu. The Thinking Muslim isimli kanala konuşan Abdul Qadir, Batılı Müslümanların neden Türkiye’ye ‘hicret’ ettiğini anlattı: “Türkiye’de Batı’daki gibi bir Müslüman olarak günlük yaşamınızı dizayn etmekte sıkıntı yaşamıyorsunuz. Amerika’da veya Avrupa’da herhangi bir yerde azınlık olmak psikolojik olarak insanı çok yoruyor. İslam benim için sadece mücadele demek değil daha derin bir şey. İslam’a daha uygun şekilde yaşamak istiyorum.”

RÖPORTAJ | “Salyangoz yemeğini 100 yaşındaki babaannemden öğrendim. 30 demişler ama 50 kilo yaptık, 10 dakikada bitti”

Kuşadası Belediyesi’nin düzenlediği Kuşadası Sokak Festivali’nde Giritlililerin salyangoz yahnisi (hohlus) ikram edilmesine günlerdir hakaret ve tepkiler sürüyor. Yemeği yapan şef Zeynep Tankaş’la konuştuk: “65 yaşındayım, salyangoz yemeğini 100 yaşındayken vefat eden babaannemden öğrenmiştim. Hala da biz Giritlilerin en özel misafire çıkardığımız yöresel yemeğimizdir. Giritliler bu yemeğe hohlus derler. İnsanlar bu salyangozları sokaktan topladığımızı sanıyorlar. Biz sadece 1 Haziran – 15 Ağustos tarihleri arasında doğadan topladıklarımızı yiyoruz. Ağustos’un 16’sında salyangozlara elimizi bile sürmeyiz. 30 kilo yaptığımız söylenmiş ama 50 kilo yaptık ve hepsi 10 dakika içerisinde bitti. Ben bu eleştirileri dikkate almıyorum. Kültürümüzü yaşatmaya devam edeceğim. Açalım Kuran-ı Kerim’i, gerçekten haram diyorsa ben her cezaya razıyım.”

Topuk kanı testi karşıtları: “Yehova Şahitleri ve Amişlere duyduğunuz saygıyı bize de duyun!”

Albayrak Medya Grubu’na bağlı Gerçek Hayat Dergisi tarafından yayınlanan “Bebeğinizin Sağlığı Tehlikede: Topuk Kanı” isimli video sosyal medyada tartışmaya yol açtı. Doktorların da aralarında da olduğu kullanıcılar kalıtsal hastalıkların tespitinde hayati olan teste karşı propagandaya Sağlık Bakanlığı’nın müdahale etmesini istedi. Alternatif Tıpçılar ise çocuklarının topuklarından kan aldırmamaya kararlı. Sadece İstanbul’da 200 bin doğumunun olduğu 2021’de bin aile çocuklarına topuk kanı testi yaptırmadı. Küresel çetelere karşı çıktıklarını iddia eden alternatif tıpçılar saygı bekliyor: “Yehova Şahitleri ve Amişlere duyduğunuz saygıyı bize de duyun!” Ama Amerikan Amişlerinin çocuklarına aşı yaptırtmadığı iddiası da doğru değil.

PORTRE | Carina Cuanna: Madımak ateşinde bir “yabancı”

2 Temmuz 1993 günü Sivas Madımak Otel’de çaresizce olayların bitmesini bekleyenler arasında 23 yaşında Hollandalı bir kadın akademisyen de vardı. Leiden Üniversitesi Antropoloji bölümü son sınıf öğrencisi Carina Cuanna Thedora Thuys. Aylar sonra günlüğü annesine teslim edildi. Annesi paketi açtığında yüzüne duman kokusu vurdu. Günlüğüne en son şu satırları düşmüştü: “Bir sürü sloganlar atılıyordu ve bağrışmalar vardı. Bununla birlikte bir sürü de polis vardı. Fakat ben bütün bunlardan ne anlarım ki? Dışarıdan yüksek tonda bağırmalar geliyor ama ne olduğunu anlamıyorum.”

ÇEDES Projesi: Dindar nesiller yetiştirme projesinin bir ayağı mı?

Diyanet İşleri Başkanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında imzalanan ÇEDES Protokolü okullara imam atanacağı gerekçesiyle birçok sendika ve dernek tarafından protesto edildi. Projenin resmi amacı; “akl-ı selim, kalb-i selim ve zevk-i selim sahibi bireyler yetiştirmek.” Proje kapsamında okullarda Değerler Kulüpleri kurulacak, bu kulüpler “Vatan, millet ve bayrak sevgisi temalı çalışmalar, Kandil günleri kutlamaları, meyve ve sebze tohumlarını çöpe değil, doğaya bırakılması, gazilere ve şehit ailelerine yönelik ziyaretler ve mektup çalışması” gibi etkinlikler yapacak. Eğitim-Sen ve Eğitim-İş laiklik ilkesine aykırılığı sebebiyle protokolü yargıya taşıdı. Diyanet yetkilileri ise ÇEDES Projesinin gönüllülük esasına dayalı olduğunu ve okullara imam atanması gibi bir uygulamanın söz konusu olmadığını söylüyor.

DOSYA- REİSÇİLİK FENOMENİ | Sinan Canan: “Türkiye toplumu her zaman ebeveyne ihtiyaç duyan bir toplumdur”

Seçim sonuçları, seçim kampanyası ve zafer kutlamalarında ortaya çıkan görüntüler Türkiye siyasetindeki Reisçilik fenomenini bir kez daha gösterdi. İnsanların “Reis’e” olan bağlılıklarını Prof. Dr. Sinan Canan’a sorduk: “Evet, Reisçilik diye bir gerçek var antireisçilik diye bir durum da var. Toplumun kabaca yarısı bir babaya bir evlat sadakatiyle tutunarak diğer yarısı bu babayı reddederek kendilerine kimlik buluyor. Ben siyasetle ilgilenen bir insan değilim ama seçimlerden önce girdiğim iddiaların hemen hemen hepsini kazandım. Çünkü benim siyasette gördüğüm tek şey bu ortamda kim daha baba tavırlar sergiliyorsa onun iktidar olduğudur. Türkiye toplumu her zaman ebeveyne ihtiyaç duyan bir toplumdur.”

Sosyal medyaya düşen eski videosunda “Erdoğan’a Firavun” dediği iddiasıyla ünlü hocaya linç

2019’da verdiği tevhid konulu dersinde cemaat, tarikat, siyasetteki lider kültünü eleştiren ve Firavun benzetmesi yapan Siyer Vakfı Kurucusu Muhammed Emin Yıldırım’ın sözlerinden bir kısmı sosyal medyada dolaşıma sokularak, Erdoğan’a “Firavun” dediği iddia edildi. İsmailağa ve Menzil tarikatlarına yakın isimlerin ve AK Partililerin başlattığı linç kampanyası üzerine Siyer Vakfı açıklama yaptı. Ekonomi, hukuk konularında iktidarı eleştiren açıklamalar yapan Yıldırım daha önce de benzer saldırılara hedef olmuştu.

“Ümmetin alimleri ‘Erdoğan’ dedi”ye tepkiler: “Hiç kimsenin ümmet adına konuşma hakkı yok!”

Amerikalı Selefi İslam alimi Yasir Qadhi Türkiye seçimlerinde 50 İslam aliminin Erdoğan’a destek bildirdiği imzalı bir metin paylaştı. Metinde Türkiye’nin Müslümanlar için güvenli bir sığınak haline geldiği söyleniyor ve oy hakkına sahip olanlardan oy, olmayanlardan dua isteniyor. Bildiri hakkında Bülent Şahin Erdeğer ve Talha Hakan Alp’le konuştuk. Erdeğer: “Ümmet adına konuşmak demek 1 milyar 800 milyon insan adına konuşmak demek. Böyle bir yetkiye sahipler mi?” Talha Hakan Alp: “İmzacılar aslında ümmeti temsil yerine genelde siyasal İslam’ı temsil ediyorlar.”

RÖPORTAJ | “Özlem Zengin yalnız değildir. 6284 Fatımaları koruyor”

AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, 6284 sayılı kanun için “kırmızı çizgimiz” dediği için günlerdir bazı İslamcı çevrelerin saldırısı altında. Zengin, katıldığı bir yayında “hedef gösterildiğini, yalnız ve yorgun olduğunu” söyledi. Kadem, Hazar Derneği gibi muhafazakr kadın örgütleri Özlem Zengin’e destek açıklamaları yaptı. Tartışmaları Anadolu'dan Yeryüzüne Kadın Sivil Toplum Kuruluşları Vakfı (AYSİT) Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Serpil Balat ile konuştuk: “Özlem Zengin vekilimiz ve Derya Yanık bakanımız mazlum ve mağdur kadınların sesi oluyor. Hem Kur'an ve Resulümüzün pak sünneti hem de 6284 bizim kırmızı çizgimizdir. Biz ‘Fatıma’yı üzen beni üzer’ diyen Hz. Muhammed'in ümmetiyiz. 6284 sayılı kanun Fatımaları koruyor.”