Dünyanın çeşnicibaşısı Avustralya. Her şeyi sizin için en önce yaşamaktan sıkıldık artık.
Avustralya olarak yeni yıla hepinizden önce girip, iyi olup olmayacağına bakıyoruz.
Küresel ısınmanın zararlarını önce biz yaşıyoruz. Tüm dünya buradaki aylar süren orman yangınlarından, sel ve kuraklıktan, küresel ısınmanın zararlarını öğrenecek.
Bu arada sizin yaptıklarınızdan dolayı bizim ozon tabakamız delinmişti. Aldığımız önlemlerin işe yarayıp yaramadığını biz öğreneceğiz, size uygulamak kalacak.
Covid-19 da sizden önce bize bulaştı. Birkaç ülke, baya inanarak “Yok daha bize gelmedi” dediği sırada, burada olası karantina senaryoları konuşuluyordu.
Sonra da kapsamlı önlemler geldi zaten. Sınırların kapanması ve kaçınılmaz salgın başlayınca da aylarca evden çıkamama.
Şimdi size bu satırları Covid-19 vakasının olmadığı ‘kutsal topraklar’dan yazıyorum. Evet, gerekli önlemler uzun süre alındığında, bu illet kontrol altına alınabiliyormuş. Sokakta maske takmadan dolaşıp, haberlerde “Son Dakika: Yeni Covid-19 vakasına rastlanmadı” alt yazıları görülebiliyormuş. Pandemi sürecinde ‘psikolojimiz bozuldu’ diye devlet tarafından bizim için ayrılan ödenek üzerinden psikolojik destek de alınabiliyormuş.
Peki şimdi neden Avustralya’yı takip ediyoruz cem’-i cümle, tüm dünyaca? Çünkü dünyanın sosyal medya devlerine savaş açtık. Sonucuna göre, AB, ABD ve Türkiye büyük ihtimalle harekete geçecek. Ya da geçemeyecek!
Facebook haber içeriklerine erişimi yasakladı!
İçim ürperiyor ya orda yoksan?
Ki yok!
Artık, Avustralya’daki Facebook kullanıcıları takip ettikleri medya kuruluşlarının kendi Facebook sayfaları üzerinden yaptıkları paylaşımları -zinhar- göremiyor, paylaşamıyor, yorum yapamıyor!
Bu kuruluşların Facebook sayfasına bakanlar, hatırasına hürmeten bırakılan haber kuruluşunun logosunu görüyor. Geri kalanı ise kalbimiz kadar tertemiz ve bir o kadar bembeyaz sayfa… Zira sayfada, o güne kadar paylaşılmış haberler de yok.
Komple yok!
Çünkü Facebook, Avustralya hükümetinin hazırladığı ‘Sosyal Medya Yasa Tasarısı’ndan ziyadesiyle memnuniyetsizmiş.
Avustralya’nın Sosyal Medya Yasası neyi amaçlıyor?
Konu; telif hakkı aslında…
Haber içeriklerinin paylaşımı ve Facebook ve Google’ın bunun için hiçbir ödeme yapmaması.
Kaldı ki burada insan emeği çok değerli. Çok da pahalı. Değil kitabın, vesikalık fotoğrafınızın fotokopisini çektiremezsiniz.
Ezcümle; gazeteciliğin/gazetecilerin emeğinin korunması aslında hedeflenen…
Avustralya Parlamentosu da bu konu ile ilgili adım attı; Google ve Facebook’u, gösterdiği haberleri yayınlayan kurumlara ödeme yapmak zorunda bırakacak bir yasa tasarısı hazırladı.
Bunun üzerine sosyal medya devlerinden önce tehditler geldi. Google, tasarının yasalaşması durumunda, arama motorunu Avustralya’ya kapatacağını söyledi.
Facebook da basın kurumları tarafından üretilen hiçbir içeriğe izin vermeyeceğini söyledi.
Google ve Facebook’la aylardır müzakereler devam ediyor.
Hatta Google, bazı içerik üreticileriyle ikili anlaşmalar yapıyor. Şimdiye kadar da Newscourt, Seven West Media, Nine Entertainment ile 3 yıllık telif hakkı anlaşması imzaladı. Ülkenin diğer medya devleri olan ABC, SBS ve Guardian Australia ile pazarlıklarını ise sürdürüyor.
Pazarlıklar sonucu basın kurumlarının umduğu milyar dolarlar on milyon dolarlara inse de, emin olun Google’ın anlaşmaya hazır olduğu görüntüsünü ABD ve AB’den birçok yetkili takip ediyordur. Milyar dolarlık anlaşmalar orada imzalanacak.
Facebook’un tutumu farklı…
Facebook hiçbir şekilde geri adım atmaya yanaşmıyor. Bunun da ötesinde yetkililerin iş modelini yanlış anladığını, içerik üreticilerine sunduğu hizmeti göz ardı ettiğini söylüyor.
Siz ne kadar “Facebook mu kaldı yea!” deseniz de burada Twitter, Instagram ve diğerleri Facebook’un çok çok gerisinde.
Çünkü Avustralya’da nüfusun büyük bölümü için ‘internete girmek’, aslında ‘Facebook’a girmek’ demek. 25 milyonluk ülkede 20 milyona yakın Facebook hesabı var.
Başkent’teki Canberra Üniversitesi (Evet, başkent Sydney değil, Canberra) tarafından hazırlanan 2020 Dijital Haber Raporu’na göre, nüfusun yüzde 39’u için Facebook ana haber kaynağı. Hatta, pandemi döneminde halkın yüzde 49’unun koronavirüs hakkında aldıkları tüm bilgiye Facebook üzerinden eriştiği belirtiliyor.
Bu tekelleşmeye yakın bir güç demek. Facebook, paylaşılan haberlerin kullanıcılara sunulan içeriğin çok küçük bir kısmını (yüzde 4) oluşturduğunu söylüyor. Sunulan içeriğin yüzde 90’ının sevimli yavru kediler ve yüzde 5’inin de Kardashian kardeşler olduğu düşünülürse, haklı olabilir.
Ve ayrıca sayesinde Avustralyalı içerik üreticilerinin de milyonlara ulaştığını söylüyor.
Facebook’un asıl endişesi, Avustralya’da yaşayacağı gelir kaybı değil. Yüz milyonlarca üyesi olan ABD ve AB piyasaları. Yani kale burada düşerse, imparatorluk büyük yara alabilir.
Ve geldik bu hafta olanlara…
Avustralya Parlamentosu’nun alt kanadı Çarşamba gecesi (17 Şubat) yasa tasarısını kabul edip üst kanada gönderdi.
Perşembe sabahı da Avustralya uyanıp interneti (Facebook’u) açtığında sevimli kediler dışında bir şey bulamadı.
Facebook, platformu küçük büyük tüm medya kuruluşlarının içeriğini kapatmıştı. Hatta kullandığı algoritma o kadar kapsamlıydı ki, Meteoroloji Enstitüsü’nün (ki o gün bazı bölgelerde ciddi sel ve orman yangını uyarıları vardı) ve birçok sağlık kurumunun aile içi şiddet destek hatlarının içeriği de yasaklanmıştı (ki pandemi döneminde bu vakaların arttığı herkesin malumu).
Perşembe gün içinde bu tür hatalar düzeltildi. Yasaklanmayan bazı yayın kurumları da yasaklandı.
Düşünülmesi gereken bir başka nokta da Pazartesi başlayacak COVID-19 aşı kampanyası. Hemen hemen her ülkede görülen ‘aşı tedirginliği’ burada da endişe yaratıyor…
Yetkililer, Facebook’un saygın haber kuruluşlarına getirdiği paylaşım yasağının toplumu aşı konusunda yanlış bilgilere karşı savunmasız hale getireceği yönünde uyarıyor. Çünkü, profesyonel haber kuruluşlarının bıraktığı boşluk, komplo teorileri üreten kaynaklar tarafından doldurulabilir. Yani ‘Bize çip takacaklar’ haberleri ortada dolaşırken, bilim insanlarının yaptığı açıklamalar görünmeyebilir.
Bir diğer büyük sorun ise Avustralya’nın göçmen nüfusu çok olan bir ülke olması. Ana dili İngilizce olmayan toplumlar için yapılan haberlerin halka doğrudan ulaşmayacağı endişesi hâkim.
Şöyle ki; yalnızca Melbourne’da 200’den fazla dil konuşuluyor ve bu göçmen nüfusa en etkili şekilde ulaşan da 60’tan fazla dilde yayın yapan bir devlet kanalı ve radyosu olan SBS.
Facebook’un haber yasağı, pandemi ve Covid-19 aşısı ile ilgili doğru haberlerin topluma ulaşmasının şart olduğu bir zamana denk geldi.
Yine de hükümet geri adım atmıyor. Avustralya Federal Maliye Bakanı Josh Frydenberg, Facebook’un aldığı kararın kendilerini etkilemeyeceğini ve yasayı çıkaracaklarını söylüyor. Tasarı büyük ihtimalle önümüzdeki hafta yasalaşacak.
Facebook: Sana dar gelen, bana bol gelir!
Tam olarak böyle olmasa da buna benzer bir açıklama yaptı Facebook’un Avustralya temsilcisi William Easton:
“Temsilciler Meclisi’nden geçen yasa, platformumuz ile platformumuzu haber paylaşmak için kullanan medya kuruluşları arasındaki ilişkiyi temelden sarsıyor. Bu yasa tasarısı bize iki seçenek sundu. Ya bu ilişkinin gerçeklerini görmezden gelip yasaya uyacaktık ya da Avustralya’daki medya kuruluşlarının haber paylaşımı yapmalarına izin vermeyecektik. Biz, içtenlikle ikincisini seçtik.”
Çok fark yok dediğim gibi..
Peki, şimdi ne olacak?
Facebook, Avustralya’da geri adım atar ve içeriklere telif ödemeye başlarsa, bunun diğer ülkeler tarafından da isteneceğini düşünüyor.
Öte yandan Avustralya hükümetinin de geri adım atmayacağını Başbakan Scott Morrison’ın küresel düzeyde hükümetlerin desteğini almaya çalışmasından anlayabiliriz.
Facebook’un Avustralya’yı arkadaşlıktan çıkardığını söyleyen ScoMo’nun (Başbakanımızın lakabı) Facebook’tan yaptığı paylaşımda “Büyük teknoloji firmaları dünyayı değiştirdi ancak bu dünyayı yönetmeleri gerektiği anlamına gelmez” demesi bu yönde okunabilir.
Önümüzdeki günler ve haftalarda Avustralya’da son on yıldır inşa edilen medya düzeni değişecek gibi görünüyor. İnsanlar ve basın kurumları farklı platformlardan birbirlerine ulaşmaya çalışacak. Sosyal medya tekelleşmesinin tehlikelerinin sonuçlarını bizden öğreneceksiniz.
Yani, yine biz krizi yaşayacağız, dünyanın geri kalanı da bizim üzerimizden savaşa hazırlanacak!
_________
Yasemin Akyol Başar
Gazeteci-yazar. 2006 yılında Bahçeşehir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. 2009 yılında Bilgi Üniversitesi Kültürel İncelemeler Bölümü’nde Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. 2007 yılından itibaren çeşitli dergilerde özel röportajlar yaptı. Ardından çeşitli televizyon kanallarında siyaset programı hazırlayıp sundu, dış haber editörü olarak görev yaptı. Haziran 2019’dan bu yana da Melbourne şehrinde yaşıyor.