Türkiye’nin yapısal ve aktüel sorunlarına eğilmek, bunları gündemde tutmak ve çözümüne katkı sunmak isteyen birçok gençlik oluşumu var. Onlardan biri de ‘gençlik ve barış’ alanında çalışmalar yapmak üzere Temmuz 2020’de kurulmuş olan Türkiye Genç Barış İnşacıları (YPTurkey). Grup bu günlerde ilkini yarın (16 Ocak) ve öbür gün gerçekleştirecekleri ve her yıl tekrar etmek istedikleri Gençlik, Barış ve Güvenlik Okulu’nun hazırlıklarıyla meşgul. Biz de çalışmaları hakkında bilgi almak üzere kurucu direktör Mehmet İlhanlı ve grup üyelerinden Berfin Coşkun ile konuştuk.
Türkiye Genç Barış İnşacıları İnisiyatifi (Young Peacebuilders of Turkey) olarak kuruluşunuzu, referans noktalarınızı, kimlerden oluştuğunuzu ve faaliyetlerinizi kısaca özetleyebilir misiniz?
Kuruluşumuzu 27 Temmuz 2020’de gerçekleştirdik. 5 kadın ve 4 erkek olmak üzere toplamda 9 kişilik bir ekibiz. Takım olarak her ne kadar toplumun farklı kesimlerinden gelsek de ortak noktamız olan gençlik ve barış kavramları etrafında birleştik ve bu alanda çalışmalar yapmaya karar verdik. Gücünü tamamıyla gençlerden alan inisiyatifimizin temel amacı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2250 sayılı kararını referans alarak gençlerin barış inşası sürecine katılımlarını desteklemek, ülkemizde halihazırda ciddi manada marjinalleştirilmiş barış kavramının normalleştirilmesine katkı sunmak ve gençlere yönelik mevcut kökleşmiş önyargıların yıkılmasına yardımcı olmaktır.
Başka gençlik gruplarından ayrışan veya benzeşen yönleriniz neler? Mesela Youth4Peace inisiyatifinden veya Gri Bölge gençlik grubundan farkınız neler?
Özellikle yurtdışında bu alanda ciddi çalışmalar yapan gençlik örgütleri mevcut. 2015’te alınan 2250 sayılı karardan sonra bu örgütler sahada daha aktif olmaya başladılar. Birçoğu UNOY’un (United Networks of Young Peacebuilders) bünyesinde toplanıp faaliyet alanlarını genişletmekte. Özellikle şiddetin, iç savaşın, çatışmanın veya toplumsal travmaların olduğu ülkelerde bu alanda çalışan gençlik örgütlerinin sayısı her geçen gün artmakta. Fakat maalesef ülkemizde bu alanda çalışan gençlik örgütlerinin sayısı oldukça az. Aslında bizler de bu açığı kapatmak, bu alanda çalışacak yeni gençlik örgütlenmelerinin oluşmasına ön ayak olmak amacıyla faaliyet göstermek istiyoruz.
Bu alanda çalışan diğer gençlik oluşumlarıyla pek farkımız yok. Zira hepimiz gençlik ve barış kavramlarına odaklanarak ülkemizde ve dünyada barışa katkı sunmak istiyoruz. Fakat elbette ki bulunduğumuz ülkelerin siyasi atmosferi, yaşanan çatışmaların farklılığı, hitap ettiğimiz toplulukların farklı olması hasebiyle belli noktalarda farklılıklar gösteriyoruz. Yine de bu farklılık bir engel olmaktan ziyade bir çeşitlilik katıyor çalışmalarımıza. Halihazırda yıllardır faaliyet gösteren UNOY gibi, Search for Common Ground gibi oluşumlarla iletişim halindeyiz ve kendilerinin tecrübelerinden ve tavsiyelerinden yararlanmaktayız. Bahsettiğiniz Youth4Peace Hareketi aslında global bir hareket ve öncü kurumların bir araya gelerek alanda birlikte hareket etmek için oluşturdukları bir oluşum. Dolayısıyla her ne kadar aynı amaçlar ve hedefler doğrultusunda hareket etsek de yapılarımız ve hedef kitlemiz bir noktada ayrışıyor. Gri Bölge ise çalışmalarını takip ettiğimiz bir oluşum. Hakeza diğer gençlik hareketlerini de takip etmekteyiz. Bu derneklerle, hareketlerle kapsayıcılık ve diyalog çalışmalarında benzeşmekteyiz. Fakat biz spesifik olarak süreci barış inşası ve çatışma çözümü perspektifinden ele almak istiyoruz.
Bugüne kadar gençlik ve barış üzerine yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz? Yürüttüğünüz ulusal veya uluslararası projeler var mı? Bu çalışmalarınızın finansal boyutundan ve varsa yaşadığınız engellerden de söz eder misiniz?
Maalesef pandemi nedeniyle elimiz kolumuz bir manada bağlanmış durumda. Şu ana kadar yaptığımız çalışmaların neredeyse tamamı online ve kısa süreli webinar serileri idi. Bu webinarlarda Prof. Dr. Ayhan Kaya, Prof. Dr. Yasemin Giritli İnceoğlu, Dr. Aslı Özçelik Olcay gibi, alanlarında tanınmış hocalarımızla bir araya geldik. Bunun yanı sıra, Tanı Beni Instagram Söyleşi Serisi ile beraber ülkemizde yeterince tanınmayan veya tanınsa bile önyargılarla yaklaşılan dini, etnik ve kültürel toplulukları tanıtmaya başladık. Şu âna kadar 3 bölümü gerçekleştirilen serinin temel amacı toplumsal diyalog sürecine katkı sunmak.
Bir çalışmamız ise saha çalışması niteliğindeydi. Geçtiğimiz Eylül ayında Diyarbakır-Silvan’da bir ‘Peacezza’ etkinliğimiz oldu. Bu etkinlikte daha önce hiç pizza tatmamış 135 çocuğa pizza dağıttık.
Yarın ve sonraki gün (16-17 Ocak) 10 oturumdan oluşan, 17 konuşmacının katılacağı bir Gençlik, Barış ve Güvenlik Okulu organize edeceğiz.
Şu âna kadar gerçekleştirdiğimiz bütün projelerde ve kurumsal çalışmalarda giderleri kendimiz karşıladık. Henüz herhangi bir kurumdan projelerimiz için destek alamadık. Fakat süreç içerisinde iletişime geçeceğimiz ve finansal destek isteyeceğimiz kurumlar elbette olacak. Maalesef sadece bizim için değil hemen hemen bütün gençlik STK’ları için finansal zorluklar ciddi bir mesele. Hele ki hukuki bir statünüz yoksa, henüz bir inisiyatif iseniz süreç çok daha zorlu olabilmekte.
İnisiyatifinizin referans kaynağının Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2250 sayılı kararı olduğunu söylemiştiniz. 2250 sayılı kararın içeriği hakkında bize neler söyleyebilirsiniz?
BMGK 9 Aralık 2015’te Gençlik, Barış ve Güvenlik Gündemi ile alakalı olarak “gençlerin uluslararası barış ve güvenliğin korunmasında ve geliştirilmesinde önemli ve olumlu bir rol oynadığını” kabul eden 2250 sayılı kararı kabul etti. Bu karar, barış ve güvenlik konularında gençlerin rolüyle ilgili alınan ilk karardır. Dolayısıyla tarihi bir karardır. Beş temel noktası var: Katılım, koruma, önleme, ortaklık, ayrılma & yeniden entegrasyon. Karar, genç nüfusun, kapsayıcı politikalar uygulandığında kalıcı barış ve ekonomik refaha katkıda bulunabilecek benzersiz bir demografik avantaj sunduğunun altını çiziyor. Her şeyden önce BMGK nezdinde böyle bir kararın alınmasının ciddi bir motive edici yanı var. İkincisi, çatışma çözümlerinde, barış inşasında, barış müzakerelerinde, geleceklerini etkileyen kararların alınması süreçlerinde masada olmak isteyen, ciddi bir rol üstlenmek isteyen gençliğe uluslararası seviyede ciddi bir dayanak oluşturmakta. Fakat kararın yerelleştirilmesinin ve uygulanmasının etkinliği noktasında hâlâ bazı eksiklikler mevcut. Umuyoruz ki zaman içerisinde bu noktada olumlu yönde ciddi gelişmeler olacak.
“Şiddetin her türlüsüne karşı çıkan bin inisiyatifiz”
İnisiyatif olarak temel ilkelerinizden biri de çeşitlilik… Yalnız inisiyatifinizde yer alanların çoğu uluslararası ilişkiler alanında eğitim görmüş isimler ve sivil toplum sahasından gelenler yok denecek kadar az. Mesela halkla ilişkiler, siyaset bilimi, sosyoloji veya hukuk alanında eğitim görmüşlerin de yer aldığı bir çeşitlilik profili görmüyoruz.
Henüz yeni kurulan ve oluşumunu genişletmeye, geliştirmeye çalışan bir hareketiz. Biz sadece belli bir eğitim seviyesinde olan kişilere hitap eden bir inisiyatif olmak da istemiyoruz. Evet, ekibimizde sosyoloji, hukuk, temel bilimler okuyanlar da olsun. Fakat bunun yanında toplumdan dışlanmış, eğitim olanaklarına sahip olamayan, ekonomik fırsatlardan yoksun dezavantajlı gruplarda yer alan gençleri de ekibimize dâhil etmek istiyoruz. Bunu da süreç içerisinde uygulamaya koyacağımız kapasite geliştirme faaliyetleriyle gerçekleştireceğimize inanıyoruz. Ki zaten pozitif barışa inan bir ekip olarak birincil hedef kitlemiz bu gruplara mensup gençler.
Korumayı her türlü cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet bağlamıyla sınırlandırmış gibisiniz; şiddetin o türüne karşı olmakla…
Kendimizi asla sınırlandırmıyoruz. Bizler şiddetin her türlüsüne açıkça karşı çıkan bir inisiyatifiz. Fakat toplumda şiddet ve gençlik o kadar iç içe geçmiş ki bizler gençlik ve şiddet kavramlarından ziyade gençlik ve barış kavramlarını olabildiğince bir arada kullanmaya özen gösteriyoruz.
“Bugün gençler anlaşılmamaktan mustarip”
Sık sık gençliğin şiddete ve radikalleşmeye eğiliminden söz ediliyor. Sizce bu bir algı mı olgu mu?
Bu oldukça önemli bir konu. Özellikle radikalleşme konusu. Biz bu terime şüphe ile bakıyoruz. Radikalleşme nedir? Veya radikalleşmeden anladığımız nedir? Bizce ülkemizde radikalleşme yanlış anlaşılmakta. Örneğin, bugün, mevcut siyasal atmosferde barışı istemek ve barış için mücadele etmek de radikal bir eylem. Barışı istemek kötü bir şey mi? Bu dar pencereden bakanlar için barışın kendisi de radikal bir hal alıyor ve ‘radikalleşme=kötü’ mantığıyla ilerleyen biri için ‘barış=kötü’ sonucu ortaya çıkıyor. Biz bunu reddediyoruz ve bunun yaratılmak istenen bir algı olduğunu düşünüyoruz.
Şiddet konusunda da hakeza yanlış bir algının mevcut olduğuna inanmaktayız. Evet, şiddete karışan gençler var. Bu bir gerçek. Fakat şiddeti konuşmadan önce şiddeti doğuran sebepleri, şiddete iten sistemi konuşmak gerekiyor. Maalesef bugün gençleri dışlayan, ötekileştiren, şeytanlaştıran bir sistem var. Sistem gence değer vermezken, dışlanan, ötekileştirilen genç sisteme tepki olarak şiddete kayabiliyor. Gençleri bu şiddet sarmalından kurtarmanın öncelikli adımı gençleri o kısır döngü içinde tekrar tekrar canavarlaştırmak-şeytanlaştırmak değil; tam tersine onları anlamak, dinlemek ve mevcut anti-genç sistemi yeniden organize etmek gerekiyor. Bugün gençler anlaşılmamaktan mustarip. Ve maalesef bu anlaşılamama, gençlerin bir kısmını kendilerini şiddetle ifade etmelerine sebebiyet vermektedir.
‘Şiddet gençliği’ algısını/olgusunu nasıl kıracaksınız? Bunu ‘barış gençliği’ mottosuna dönüştürmek mümkün mü?
Gençlik zaten barışçıl. Bugün dünyada yaklaşık 1.8 milyar, çatışma bölgelerinde ise 400-600 milyon genç yaşıyor. Şiddete dâhil olan gençlerin sayısı ise binlerle ifade edilebilir ancak. İkisi karşılaştırıldığında gençliğin zaten halihazırda barıştan yana olduğu anlaşılacaktır. Fakat gençler barıştan yana olmasına rağmen dediğiniz gibi bir ‘şiddet gençliği’ algısı var. Maalesef bunun kırılması bir zaman alacak. Bu sadece gençliğin sorumluluğunda ve kontrolünde olan bir süreç değil. Hükümetinden medyasına kadar birçok yapının dâhil olması gereken bir süreç. Bu alanda çalışan bizleri bekleyen en büyük tehlike ‘anlaşıl(a)mamak’. Böylesine kutuplaştırıcı, ‘bizler-onlar’ ikilemi ile ilerleyen ağır siyasi atmosferde barış çalıştığınızda sizlere şüphe ile yaklaşılması büyük ihtimal. Barış çalışan bir gençlik hareketi olarak herhangi dini, ideolojik, etnik bir oluşum olmadığımızı göstermemiz yani kendimizi ‘kanıtlamamız’ gerekiyor maalesef. Bu da oldukça yorucu ve motive etmeyen bir süreç maalesef.
“Farklı düşünen gençler hayatın akışı içinde diyalog halindeler”
Türkiye’de Müslüman gençlik, ülkücü gençlik, liberal gençlik, solcu gençlik gibi düşünsel/siyasal tutumları farklı gençlik kategorileri var. Bunların arasında şiddete eğilim ölçüsüyle bir ayrım yapılabilir mi? Bu gençlik grupları arasında karşılıklı diyalog, geçirgenlik, içiçelik var mı?
Gençlerin mevcut kutuplaştırılmış siyasi atmosferden etkilenmemesi elbette ki imkânsız. Fakat biz yine ‘şiddete meyilli gençlik’ söylemini herhangi bir gençlik grubuna yönelik kullanmayı kabul etmiyoruz. Bu, maalesef gençliği ‘mağdur-fail’ dikotomisinin içine hapseden sorunlu bir bakış açısı. Bizler ‘Şiddete Karşı Sevilla Bildirgesi’ne bağlı kalarak bu tarz kalıpları kullanmaktan kaçınıyoruz. Bahsettiğiniz siyasal gençlik grupları düşünsel olarak ne kadar farklı noktalarda olsalar da birçok noktada ortak bir çizgide hareket ediyorlar. Bir kere aynı yaşam alanını paylaşıyorlar. Okulda, işte, eğlencede, sporda aynı havayı teneffüs ediyorlar. Dolayısıyla hayatın akışı içerisinde sürekli bir diyalog içindeler. Dahası gençler olarak yaşadıkları sıkıntılar da birbirine benzer. Gelir eşitsizliği, şiddet, işsizlik, ötekileştirilme, canavarlaştırılma (dehumanization) günümüz gençlerinin yaşadığı ortak sıkıntılar. Biz, gençlerin düşünsel bariyerleri, farklılıkları aşarak bir araya gelip bu ortak sıkıntılara odaklanmaları gerektiğini düşünüyoruz ve bu amaçlara yönelik projeler üretmek istiyoruz.
“Gençlik, barış ve güvenlik literatürüne katkı yapmak istiyoruz”
Biraz da faaliyetlerinizden bahsedelim. Yarın ve öbür gün (16-17 Ocak 2021) “Gençlik, Barış ve Güvenlik Okulu” isimli bir programınız var. Bize hem bu programınızdan ve hem de sonrasında heybenizde ne tür çalışmaların olacağından bahsedebilir misiniz?
Gençlik, Barış ve Güvenlik Okulu’nu her yıl organize etmek istiyoruz. Bu yıl ilkini gerçekleştirmiş olacağız. Temel amacımız Türkiye’de gençlik, barış ve güvenlik gündemine yönelik minik adımlarla oluşmakta olan literatüre katkı yapmak. Maalesef bu alan ülkemizde yeterince bilinmiyor ve bu okul sayesinde biz bunu gerçekleştirmek istiyoruz.
Bu yılki okul, sekiz bireysel oturum ve iki STK oturumu olmak üzere toplamda 10 oturuma ve 17 konuşmacıya ev sahipliği yapacak ve 2 gün sürecek. Ayrıca, yakın zamanda Suriyeli gençlerin barış algısını analiz etmek için bir trust-building (güven inşası) aktivitesi gerçekleştirmeyi arzuluyoruz. Nisan ayında ise bir Gençlik Forumu organize etmeyi ve farklı dezavantajlı gruplardan oluşacak bir ekiple bir gençlik stratejisi oluşturmayı arzulamaktayız.
Planlarımız arasında Eylül’de Diyarbakır’da bir barış ve çatışma çözümü kampı organize etmek, Gaziantep’te çocuklara yönelik bir early childhood prevention (çocukları barış fikriyle ve şiddet karşıtlığıyla erken yaşta tanıştırma) etkinliği gerçekleştirmek de var.