Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya devlet başkanı Putin Soçi’de görüştü. Görüşme öncesi herkes Rusya’nın Türkiye’den İdlib’i boşaltmasını isteyeceğini düşündü – en azından Türkiye’de çoğunluğu eski askerlerden oluşan Rus yanlıları televizyonlarda saatlerce bunu umduklarını ifade etti. Ne var ki, görüşmenin ertesi günü Beştepe’den gazetecilere dağıtılan metne göre, görüşme İdlib’ten çok ekonomik, teknolojik ve askeri-teknik konularda iş birliği ile ilgiliydi.
Peki İdlib’te ne olacaktı? Suriye konusu nasıl çözülecekti? Türk yetkililer bu konuda ‘herhangi bir değişiklik olmayacak’ açıklaması yaptı. Görüşmeye aşina ve bilgilendirilmiş güvenlik kaynakları ise ‘bazı teknik güncellemeler ile aynı şekilde devam edecek’ diyerek sürecin içinde değişim barındırdığının işaretini verdi. Rus ve Türk güvenlik ve askeri bürokrasisinin ‘teknik güncellemeleri’nin sonucu, karşımıza genel olarak Suriye’de toprak takası olarak çıkıyor. Fırat Kalkanı’na karşılık Halep, Zeytin Dalı için Ebu Zuhur ve çevresi, Barış Pınarı için ise kuzey Hama ve güney İdlib’in bir kısmı Türk ve Rus teknik güncellemelerinin sonuçları olarak karşımıza çıkmıştı.
Sıradaki güncellemenin Rusya’nın 2020’deki mutabakat ile güvenli bölge oluşturarak kontrol altına almak istediği M4 yolunun güneyini Rus ve Esed güçlerine bırakmak olacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. Ancak bu sefer Türkiye’nin eli eskisi gibi rahat değil. Suriye’de Moskova ile al-ver yapacak alanlar giderek azalıyor. İdlib’te nüfus giderek yoğunlaşırken mülteci karşıtı ırkçı eğilimin ivme kazanması hükümeti ciddi şekilde zorlamaya devam ediyor. Diğer yandan Ankara’nın zaten uygulamakta zorlandığı denge politikasının çöküşü Rusya’nın elini pek çok açıdan güçlendiriyor.
Güncelleme bekleniyor
Yılda en az bir kere Türkiye’ye Suriye’de gücün kimde olduğunu hatırlatan Rusya’nın Soçi öncesinde Afrin’deki TSK destekli gruplara karşı düzenlediği saldırı da bunlardan biriydi. Ankara saldırıya otuz dört saat sonra Rusya’nın adını anmadan tepki vermişti. Millî Savunma Bakanlığı ‘biz anlaşmalara uyuyoruz siz de uyun,’ tonunda bir açıklama yapmıştı. Ancak durum Soçi’den sonra da değişmiş değil. 29 Eylül’de, Soçi’de görüşme yapıldığı gün hiçbir hava saldırısı düzenlemeyen Rusya, hemen ertesi gün kara ateş araçları ile mesaiye başladı.
Görüşmeden iki gün sonra, 1 Ekim’de, Rus savaş uçakları ve Esed rejimine ait top ve füze bataryaları İdlib bölgesinde en az on yerleşimi hedef aldı. Rusya’nın üç senedir almaya çalıştığı ancak her seferinde aralarında Wagner üyelerinin de olduğu büyük kayıplar verdiği Kıbeyni Tepesi’ne ve köyüne bir seferde sekiz hava saldırısı yapıldı. Bu saldırılar sırasında Rus uçakları Türkiye sınırına 6 km mesafedeki Kalb Luze kasabasını ve çevresindeki diğer üç kasabayı hedef aldı. Daha içerde, İdlib’in kuzeyinde Maarat Misrin beldesi yakınındaki Batente’de bulunan bir mülteci kampı hedef alındı. Bu saldırıda en az üç kişi hayatını kaybetti. (Hayatını kaybedenlerin hepsi kadındı, ancak hiçbir kadın örgütü onları evlerinden sürülürken, kamplarda zor koşullarda yaşarken savunmamıştı ve ölümleri nedeniyle hiçbir kadın örgütü Rusya ve Esed’i kınamayacak.)
Bazı istatistik karmaşalarına rağmen Suriye sivil savunması Beyaz Baretliler’in istatistiklerine göre Rusya 2021 yılında büyük çoğunluğu Eylül ayında olmak üzere İdlib’e 98 hava saldırısı yaptı. Bu saldırıların on altısı İdlib’teki TSK üslerinin yakınlarına yapıldı. İdlib bölgesinden BM’ye bilgi ve istatistik aktaran Müdahale Koordinatörleri Grubu’na (MKG) göre Eylül ayında silahlı çatışma, top, havan, füze atışı, hava saldırısı gibi çeşitli kalemlerdeki ateşkes ihlal sayısı ise 483 idi. Suriye gözlemcisi Qalaat Al Mudiq hesabının belgelediğine göre İdlib cephe hatlarında en az yüz rejim askeri bu dönemde muhaliflerin sınırlı operasyonlarında öldürüldü. Muhalif askeri kaynaklara göre Eylül ayın içinde sivil alanlara iki yüzün üstünde top atışı yapıldı. Hava gözlem istasyonu ve diğer aktivistlerin sayıları da Beyaz Baretliler ve MKG verileri ile aşağı yukarı uyuşuyor.
Bu verilere bakılınca sadece 1 Ekim günü yapılan ondan fazla hava saldırısı Soçi görüşmesi sonrasında Rusya’nın askeri seçeneği gündeminden çıkarmadığının ve ‘güncellemeler’ sonrasında bir toprak takasının yaşanacağı yönündeki görüşleri güçlendiriyor. Rusya’nın İdlib’ten ilk etapta istediği alanlar Cebel Erbain ve Cebel Zaviye. Bu iki yüksek konumlu bölgenin Rusya’ya bırakılması bir anlamda İdlib savunmasından vazgeçmek anlamına gelecek. Fakat güç dengesi Moskova’nın lehine ve bu sefer AK Parti hükümetinin YPG’ye yönelik bir operasyonla milliyetçi bir dalga oluşturup oy devşirmeye önceki dönemlerden daha çok ihtiyacı olacak.
Hangi alanlar güncellenecek?
Genel olarak Rusya’ya muhalif alanları bırakarak YPG kontrolündeki bölgelere operasyon yapma imkânına kavuşan Ankara’nın İdlib’te Rusya ve rejime nereyi bırakacağı az çok belli. Ancak şu an en çok konuşulan şey Ankara’nın nereyi alacağı. Kısacası güncellemede hangi alanın renginin değişeceği merak ediliyor.
Pek çok kişinin beklentisi Rus ve rejim güçlerinin YPG ile konuşlandıkları ve YPG’nin sık sık Afrin bölgesine saldırı düzenlediği Tel Rıfat bölgesinin İdlib’te M4’ün güneyine karşılık Ankara’ya bırakılacağı yönünde. Ancak Halep’e yakın konumu nedeniyle Rusya’nın böyle bir takasa girişmesi oldukça güç. Hatırlanırsa 2016 sonunda muhaliflerin Halep kentini kaybetmesinin ardından Rusya ateşkes yapmak için muhaliflerin Halep’e saldırı yapamayacak mesafeye geri çekilmesini istemişti. Daha önce benzer bir isteği Türkmen Dağı saldırılarında da dile getiren Rusya için oradaki endişe de Lazkiye idi. Yani Rusya Suriye’de askeri stratejisini her zaman güvenli bir derinlik kazanmak üzerine kurdu. Tel Rıfat’ı TSK kontrolünde de olsa muhaliflere bırakmak Rusya’nın bu stratejisine uymuyor.
Diğer beklenti ise İdlib’in bir bölümüne karşılık Menbic bölgesinin alınması. Ne var ki bu durum da Rus askeri yaklaşımına aykırı. Zira böyle bir güncelleme-takas sonunda kuzey Halep’te ağırlık TSK destekli muhaliflere geçecek ve ülkeyi en doğudan batıya geçen M4 yolunun Halep’i Fırat’ın doğusuna bağlayan kısmı görece Rus kontrolünden çıkacak. M4 yolunu ticarete açmak ve hareketlendirmek isteyen Rusya için Menbic takası çok da anlamlı olmayacaktır.
Muhtemel güncelleme-takas sonunda Rusya Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı sahasının doğusunda kalan Derbesiye ve Amude aralığına bir operasyon düzenlemesine onay verecektir. Bu güncelleme-takas hem Rusya’nın istediğini alması hem de oy kaybeden iktidarın milliyetçi oyları toplaması için propaganda yapmasına imkân verecek ortamı sağlayacak en uygun senaryo gibi görünüyor. Derbesiye-Amude aralığına alternatif olarak Ankara’nın, Irak’tan giriş çıkışları daha yakından gözleme amacı ile Kamışlı’nın doğusundaki Kahtaniye-Malikiye aralığını talep etmesi de beklentiler arasında.
Son güncelleme ne zaman olur?
Aslına bakarsanız Türkiye’nin seçenekleri kısıtlı. İdlib’te verecek çok az alan kaldı ama alınmak istenen çok fazla sonuç var. Hükümetin iç siyasette yaşadığı kayıplar da göz önüne alınırsa bu sonuçların alınması gün geçtikçe imkânsız hale geliyor.
Öte yandan Rusya’nın Cebel Erbain ve Cebel Zaviye’yi bir güncelleme-takas sonunda alması askeri olarak savunulması zaten çok güç olan İdlib’in artık savunulamaz hale gelmesi anlamına geliyor. Bu açıdan muhtemel bir güncelleme-takas aslında de facto, sonucu zamana bırakılmış bir teslim olmayı ima ediyor. Bir bakıma Türkiye’nin geçmişteki gibi bir değiş tokuşa girmesi durumunda İdlib’in geri kalanı için Rusya’nın pazarlık yapmasına gerek kalmayacak. Eğer Türkiye ilerleyen dönemde el yükseltecek ve Rusya’yı caydıracak bir avantaj elde edemezse muhtemelen bu yapılacak son güncelleme olacak.
Teknik güncellemeler için görüşmelerin ne kadar süreceğini kimse bilmiyor. Saha gelişmeleri ve politik söylemlerden, bunun kış mevsiminin ağırlığının çökmeden gerçekleşeceği sonucu çıkartılabilir. Ancak Rusya operasyonu bahar aylarına erteleyerek Ankara’yı Batı’dan daha da koparmak için zaman kazanmayı da tercih edebilir.
Suriye’deki durumun nasıl olacağı ve ne zaman olacağı bilinmese de bilinen bir şey var: Her durumda Türkiye’de Esed yanlısı tutumlarını mülteci karşıtlığı ve eski rütbeleri ile maskeleyenler İdlib’ten Türkiye sınırına yığılacak olan en az 3,9 milyon sivil üzerinden ırkçı korku senaryolarını anlatmaya devam edecek. (Türkiye’deki Rus ve Esed yanlısı Avrasyacı eski generallerin son birkaç aydır ekranlarda güvenlik uzmanı etiketi ile yaptıkları yorumları gelecek yazıda ele alacağım.)