Beş milyonluk Yeni Zelanda’nın 40 yaşındaki başbakanı Jacinda Ardern, dünya çapında tanınan bir siyasetçi.
İyi bir başbakan olarak tanınıyor.
Geçenlerde verdiği bir röportajda siyaset için fazla duygusal olduğunu düşündüğü için, önce biraz uzak durduğunu itiraf etmiş. Artık –iyi ki- öyle düşünmüyor.
Ardern, ilk kez 2008’de, 28 yaşındayken İşçi Partisi’nden milletvekili seçildi.
Mart 2017’de partisinin genel başkan yardımcısı oldu. Birkaç ay sonra da genel başkan istifa edince yerine geçti ve Eylül 2017’de partisini 9 yıl sonra iktidara taşıdı ve o günden beri de ülkeyi yönetiyor.
2018’in Ocak ayında hamile olduğunu açıkladı ve 21 Haziran’da kızını kucağına aldı. 2 Ağustos’a kadar da hamilelik iznine ayrıldı. Daha sonra ise meclisteki tartışmalara bebeğiyle birlikte katıldı. Kızı Neve üç aylıkken Birleşmiş Milletler Genel Kurulu oturumunda yer almıştı. Gazeteci babasının kucağında annesini kurula hitap ederken dinledi.
BM yıllık zirvesinde Jacinde Ardern ve gazeteci eşi
Anne ciddi toplantılarla uğraşırken baba Clarke Gayford Birleşmiş Milletler’in keyfini çıkardı. Twitter’da paylaştığı mesajlardan biri şuydu: “Bez değişimi sırasında toplantı odasına giren Japon heyetinin şaşırmış yüz ifadelerini keşke fotoğrafla yakalayabilseydim”
Malum, liderler kriz anında kendilerini belli eder.
Büyük ihtimalle tarih Ardern’ü iki krizle hatırlayacak.
İlki Avustralyalı bir teröristin 15 Mart 2019’da Christchurch’te iki camiye yaptığı 51 kişinin hayatını kaybettiği ve 49 kişinin yaralandığı saldırı. Ardern’ün ailelere başsağlığı dilerken, sarılırken, onlarla beraber ağlarkenki görüntülerini tüm dünya gördü.
Sahte değildi…
Ardından ülkede ulusal yas ilan edip, silah yasalarını sertleştirdi.
Yani olayın ardından girişimde bulundu, çözüm üretti…
Parlamentoda yaptığı konuşmada önemle saldırganın ismini hiçbir zaman telaffuz etmeyeceğini açıkladı. “Kaybettiklerimizin ismini söyleyelim; onları bizden alanın isminin yerine. O kişi her zaman isimsiz kalacak.”
Ülkesinin, Yeni Zelanda’nın, Müslüman toplumunun en ihtiyacı olduğu anda onların yanında olduğunu gösterdi.
Robot gibi el sıkışmalar, prompterdan okuduğu başkalarının yazdığı metinler yoktu. Düşünmeden, içinden geldiği gibi, hissettiği gibi konuştu. Onlara sarıldı, acılarını paylaştı…
Bir siyasetçinin hiç öyle sarıldığını gördünüz mü?
Kullandığı başörtüsü ve saldırganın ismini söylemeyi reddetmesi ile Ardern, ABD’de aynı dönemde Müslümanları ülkeye sokmama kanunu çıkaran Donald Trump ve Avrupa’da İslam’a ve Müslümanlara karşı saldırarak oy toplamaya çalışan liderlerin olduğu bir dönemde nerede durduğunu gösterdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise aynı dönemde yerel seçimler öncesi meydanlarda, ekranlara teröristin çektiği görüntüleri gösterip, teröristin vermeye çalıştığı mesaja cevap veriyordu.
Türkiye ve Türklere yönelik, Çanakkale Savaşları ve Atatürk’ün Anzakların annelerine yazdığı mesaj üzerinden son derece sıcak duygular besleyen ve travma geçirmiş Avustralya ve Yeni Zelanda halkına şöyle sesleniyordu:
“Çanakkale’den 104 yıl sonra bir kez daha sesleniyor ve diyoruz ki, mesajınızı aldık. Hislerinizi de niyetinizi de anladık. Kininizin, nefretinizin canlı olduğunu anladık. Bir teröristin ortaya çıkarak 50 Müslümanı öldürmesinin ne olduğunu anladık. Aldığımız nefesi bize çok gördüğünüzü anladık. Biz buradayız, biz Çanakkale’deyiz. Bin yıldır buradayız, kıyamete kadar da burada olacağız. İstanbul’u Konstantinapol yapamayacaksınız. Dedeleriniz geldiler, burada olduğumuzu gördüler, kimi ayakta kimi tabutta geri döndüler. Aynı niyetle gelecekseniz sizi de bekleriz. Sizleri de dedeleriniz gibi uğurlayacağımızdan hiç şüpheniz olmasın.”
Yeni Zelanda başbakanını zorlayan ikinci kriz ise, tüm dünya gibi pandemi muhakkak.
Pandemi ortaya çıkar çıkmaz Avustralya gibi Yeni Zelanda da sınırları kapatıp alarm durumuna geçti. Ardern sosyal medyadan, sık sık düzenlediği basın toplantılarıyla, röportajlarla halkı sürekli bilgilendirmeye çalıştı.
Salgının başında dört hafta boyunca dünyanın belki de en sert yasaklarını uyguladı.
Washington Post’tan Anna Fifield Ardern’ün pandemideki liderliğini tanımladı. Vakaların artış hızını düşürmek için ödün vermeyen Ardern’ün başından beri mesajının basit olduğunu söyledi.
“Evde kalın. Evinizdekiler dışında kimseyle kontağa geçmeyin. Bu krizde hepimiz beraberiz.”
Sık sık düzenlediği basın toplantılarında karnabahar fiyatlarında pandemi desteğine kadar her şeyi konuştu. “Facebook üzerinden son gelişmeleri haber verip sorulan soruları cevapladı. Hatta bir keresinde evinde, büyük ihtimalle yatağından, üzerinde sweatshirtüyle konuştu.”
Independent’a yazan eski Başbakan Tony Blair’in iletişim danışmanı Alastair Campbell ise Ardern’ün pandemi stratejisini “kriz iletişiminde uzmanlık dersi” olarak tanımladı.
Basit bir dille yasakların nedenlerini ve kalkmaları için ne olması gerektiğini anlatan Ardern’ün, tüm bu süreçte halka sakin, yetkin ve dostça yaklaştığını söyledi.
İngiltere’de yasaklar yüzünden evde kilitli kaldığı dönemde dünya liderlerinin pandemiyle nasıl mücadele ettiğini incelediğini belirten Campbell şöyle diyor:
“Ardern bu krizde en fazla gülümseyen lider olarak öne çıkıyor. Normal dönemde olduğu gibi… Bu duruş hem onun hem de Yeni Zelanda’nın bu krizle mücadelesine yardımcı oluyor gibi görünüyor.”
Siyasette kıran kırana mücadelenin ve sürekli en yakınlarınızdakilerin ihanetine maruz kaldığınız Avustralya siyaset sahnesinde şimdilik lider; Scott Morrison.
2020 başında orman yangınları Avustralya’nın doğu kıyısını kasıp kavururken Başbakan Scott Morrison’ın yurt dışında tatilde olduğu ortaya çıkmıştı. Bazıları sosyal medya üzerinden Yeni Zelandalılara “başbakanları değiştirelim mi” çağrısında bulunmuştu.
Siyasetin zehirli dehlizlerinde yükselirken karakterimizden, empatiden, insanlığımızdan dürüstlükten, içtenlikten, duygularımızdan ödün vermek zorunda mıyız?
Sürekli bağırmak, ciddi durmak ve hatta gülmeyi unutmalı mıyız?
Bulunmak istediğiniz sektörde başarılı olmak için saygı duyduğunuz karakter özellikleri bir dezavantajsa, sorun belki sizde değil de, sektördedir.
Bazı destekçilerinin St Jacinda yeni Aziz Jacinda olarak isimlendirdiği liderden son bir mesaj:
“Size nasihatim, kendinizi değiştirmeyin. Kalıba sığmaya çalışmayın, çünkü bir kalıba sıkışmaya çalışırsanız arkanızdan gelen sizin gibiler için fırsat yaratamazsınız.”
Seninleyiz Ardern Reyiz!