Bu rejim, dört günlük Kurban bayramını, milli tatil günlerimiz arasına soktu. Dimağlarımız sakın bu boş zamanı münhasıran dört gün istirahat halinde telakkiye meyletmesin.
Nitekim, üç beş sene evvel ben de şöyle düşünürdüm:
— Münzevi bir yere kaçar, başımı dinlerim… (Yahut:) İnşallah şu bayram, bir eğleneyim, bir gezeyim…
Elbette “bayram” mefhumu içinde zaten, eğlenmek, gönlünün dilediği gibi hareket etmek manası vardır. Fakat bayram, aynı zamanda bir ananedir. Ananelerin ise, hepsi ille kötü, ille öldürülmesi icab eden şeyler değildir. Nitekim işte mesela şu Kurban bayramı kaç güzel şeyi birden ifade ediyor:
Fakir fukaranın bol bol et yemesi zamanı!… İmkânı varsa kurban kesiniz, dağıtınız. Bunu yalnız dinî değil, içtimai bir hareket diye de yapmalısınız. Böyle fırsatlarla olsun senede birkaç kere fakir fukarayı düşünmüş oluruz. İyilik hisleri kalbimizde cidden diriltilmesi iktiza eden, uyuyakalmış duygulardır.
Bu bayram, maiyetini, küçüklerini, bütün çocukları düşünmek, onları sevindirecek şeyler yapmak zamanıdır. Kapıcının çocuğuna bir esvablık mı alacaksınız? Kulübedeki yavrulara mendile bağlayıp çil yirmibeşlikler mi vereceksiniz? Veriniz…
Kurban kesmenizle köylü kazanacak. Gelecek seneye daha iri, daha fazla hayvan yetiştirecek. İşlerini düzeltecek… Demek zirai bayram… İkramlarınızla piyasanın yüzü gülecek. Demek ticari bayram… “Bayram beyi, bayram çocuğu” derler diye korkmayıp yeniler giyiniz… Kıyafet düzenlemesi bayramı…
Bu bayram, ihtiyar akrabayı, babalarımızın, dedelerimizi dostlarını aramak, ellerini öpmek, hatıralarını sormak, maziyi böylece yâd etmek, kopan münasebetleri yenilemek bayramıdır. Ziyaretler yapınız.
Bütün Avrupa Noel’i bir aile, bir iyilik günü saymıştır. Bu da bizim için aynı mahiyettedir. Yalnız dini değil, pek milli, pek içtimai, pek iktisadi, pek hayırlı, pek faydalı bir bayram…
Karilerimin bayramlarını tebrik ederim.
(30 Ocak 1939, Akşam)