Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Britanya ordusu, yönetime Van, Bitlis, Diyarbakır ve Elazığ vilayetlerini kapsayan İngiliz himayesinde bağımsız bir Kürdistan’ın oluşturulmasını önerir. Halep’te bulunan Binbaşı Noel’in bu amaçla, İstanbul’a gidip başta Bedirhani Ailesi olmak üzere nüfuzlu Kürtlerle görüşmesi ve Kürdistan’a gitmesi kararlaştırılır.
“Kürdistan’da sorumluluğunu alacağımız özel görev; Türklerin pan-İslamist propagandalarına ve Kürtleri, İngiliz silahlarıyla desteklenmiş Ermeni hâkimiyeti kurulacağına dair asılsız söylentilerle korkutarak bize düşman etme çabalarına karşı faaliyette bulunmaktı.” (s.7)
Noel, 3 Temmuz 1919’da İstanbul’a varır. Seyid Abdülkadir ve Bedirhani Ailesinin üyeleriyle görüşür. Görüşmelerin ardından, Seyid Abdülkadir’in damadı, Emin Ali Bedirhan’ın iki oğlu ve Dersimli İbrahim’den oluşan bir temsilci heyetinin Noel ile birlikte gitmesi kararlaştırılır.
Aslında Noel’in kafasındaki heyet bu değildir; o, Kürdistan’a doğrudan Seyid Abdülkadir ve Emin Ali Bedirhan gibi ağır toplarla birlikte gitme taraftarıdır. Ancak Seyid Abdülkadir “vatan hainliği” suçlamasıyla hapse atılacağı tehdidi altında olduğundan, Emin Ali Bedirhan ise yoksullaştığı ve misafirlerine aile geleneğinin gerektirdiği ihtişamı sağlayamayacağını düşündüğünden Noel’e eşlik etmezler.
Bedirhanilerin Kürdistan’daki tartışılmaz prestiji
Noel’in heyetinde yer alan Celadet ve Kamuran Ali Bedirhan kardeşler İstanbul’da yetişmişlerdir ve gazetecilik yaparak geçimlerini sağlamaktadırlar. Babaları kadar olgun olmayan bu gençleri, böylesine mühim bir ziyaret için zayıf görür Noel.
“Heyet için çok cazip kişiler olmamalarına rağmen, İngilizlere sempati duymalarını ve Bedirhan Ailesi’nin Kürdistan’daki tartışmasız prestijini göz önünde bulundurarak, onların da heyette yer almasını uygun buldum… Heyet seçilmeden önce Kürt cemiyetinin üyeleri, büyükelçilikten, Türk Hükümetinden bana eşlik edecek olan aileleri korumayı talep etmesini istemişti. Türk Hükümeti, Kürtler Türk Hükümetine karşı harekete geçirilmediği sürece heyet üyelerinin İstanbul’daki ailelerinin güvenliğini sağlayacaklarını bildirdi.”(s. 8-9)
Görüşmeleri bitirdikten sonra Noel, Halep’e döner. Seyid Abdülkadir’in damadı ve Dersimli İbrahim heyete katılmaktan vazgeçer, onların yerini Diyarbakırlı Cemil Paşa’nın oğlu Ekrem Bey alır. Noel ile ilk olarak Diyarbakır’da görüşen Ekrem Bey, ona Kürtler için İngiliz mandası düşüncesini açar. Diyarbakır Valisi, Ekrem Bey hakkında tutuklama kararı çıkarınca o da Halep’e kaçar.
“Her iki taraf da masum değil”
21 Ağustos’ta Halep’ten yola çıkan heyet, bir gün sonra Antep’e varır. Gerek konakladıkları yerlerde ve gerek yolda tesadüfen karşılaştıkları insanlarla sohbet eden Noel, bölgede derin bir Ermeni karşıtlığının varlığını fark eder. İngilizlerin desteğini alan Ermenilerin bölgeye egemen olmak istediklerine dair kanaat, çok yaygındır.
“Küçük Asya’da bizim varlığımızla ilgili bu tehlike, Ermeniler tarafından zekice körüklenen korkudan kaynaklanan bir düşmanlıktır. Ermeniler, Müttefiklerin bir Ermeni’nin on Müslümandan üstün olduğu tezini destekleme amacında olduklarını yaymaya çalışıyorlar. Maalesef, Ermeni katliamlarındaki paylarından dolayı bütün Müslümanları cezalandırmaya kalkışmamız gibi, yersiz girişimlerimiz bu izlenimi güçlendirmiştir.” (s. 11)
Noel’e göre Ermenilerin içerde ve dışarıda zengin ve güçlü dostları olduğundan, onlar başlarına geleni dünya kamuoyuna anlatmada çok başarılı olmuşlardır. Fakat aynı kamuoyunun, Rus koruması altındaki Ermenilerin Müslümanlara aynı ölçüde zulüm ettiğinden haberi olmamıştır.
“Bu gerçek daha iyi anlaşılsaydı, Ermenilerin aktardıkları hikâyelere kendimizi kaptırmakla, onların intikam alma siyasetine ortak olduğumuzu ve bu siyasetin dini, etnik düşmanlıkları yatıştırmak bir yana, körüklemenin en emin yolu olduğunu daha kolay görebilirdik. Her iki tarafın da masum olmadığını göz önünde bulundurursak, izlenilecek tek siyaset Küçük Asya’da temiz bir sayfa açmaktı.” (s. 11-12)
“Biz Kürdüz ve burası bizi ülkemiz”
Noel, halkta İngilizlere karşı hem bir öfke hem de bir beklenti olduğunu görür. Savaşın yarattığı tahribatın giderilmesinin ve taleplerinin karşılanmasının ancak güçlü bir İngiltere’nin bölgede hâkimiyet tesis etmesiyle sağlanabileceği fikrini birçok kişinin ağzından duyar. Ona göre bu büyük bir yanılgıdır; zira savaşın Avrupa ekonomisinde meydana getirdiği ciddi hasarlar nedeniyle ne İngiltere ne de başka bir Avrupa ülkesi buraya bir kaynak ayırabilir. Dolayısıyla İngiltere’ye bağlanan hayallerin yıkılması kaçınılmazdır.
Avrupa üzerindeki Ermeni etkisini kırmak, Noel’in düşüncelerinin merkezinde yer alır. Bütün satırlarında Ermeni tezlerine karşı Kürt tezlerinin yanında durur. Diyarbakır’da yaptığı araştırmaların neticesinde hükümetine, Kürtlerin ağırlıkta olduğu yörelerin hiçbirinde Ermeni hâkimiyetinin kurulmayacağını, bunun teminat altına alınmasının ortamı sakinleştireceğini bildirir.
Keza Ermenilerin Sünni Kürtler ile Kızılbaş Kürtler arasında ayrım yapmalarına ve müttefik devletlerini Kızılbaş Kürtlerin diğer Kürtlerden farklı bir ırka mensup olduklarına inandırmaya çalışmalarına karşı hükümetini uyarır. Antep üzerinden geldiği Maraş’ta bir Kızılbaş Kürt köyünde tanık olduklarını anlatır:
“Köylülerle olan sohbetlerimiz, onların da en az Sünni Kürtler kadar milliyetçi duygulara sahip oldukları izlenimi bıraktı. Duygularını genelde şöyle ifade ediyorlar: Biz Kürdüz ve burası bizim ülkemiz.” (s. 18)
“Soylu Türkler değil barbar Kürtler yaptı”
Noel, Kürtlerin Ermenilere karşı dostane davrandığını ama bunun dünyada bilinmediğini belirtir. Çünkü Kürtlerin kendilerine ait yazılı dilleri ve düşüncelerini rahatça ifade edebilecekleri bir siyasi yönetimleri yoktur. Kürdistan’a gelen ve nüfusun sadece şehirlerde yaşayan % 10’luk kesimini gören, İttihat ve Terakki’nin önde gelen şahsiyetlerinden biri ya da bir Amerikan misyoneri tarafından konuk edilen Avrupalı bir seyyahın ya da diplomatın Kürtler hakkında sağlıklı bir görüş edinmesi imkân dışıdır.
Noel, Ermeni katliamından Kürtlerin sorumlu tutulamayacağının altını çizer. İki gerekçeyle bu düşüncesini temellendirir: İlki, Ermenilerin Kürtlere yönelik katliamlarının büyük bir Kürt kitlesini yok ettiğidir.
“Bunun inkârı imkânsızdır. Ermenilerin imha ettikleri Kürt yörelerini gözlerimle gördüm.” (s.153-154)
İkincisi ise, bazı Kürtlerin Ermeni katliamına katılmalarının kendi iradeleriyle değil Türklerin dayatmasıyla olduğudur.
“Elbette bazı Kürtler çok iyi bilindiği gibi Ermeni katliamına katılmıştır. Ancak bölgede hâkim olan yönetimin hem dünyevi hem de ruhani otoritesinin bulunduğunu ve bu otoritenin Ermenileri katletmeyi ve mallarını yağma etmeyi sadece meşru kılmakla kalmayıp din açısından da caiz kılarak fetva çıkardığını düşünürsek, Kürtler gibi ilkel ve cahil toplumun birçok üyesinin Osmanlı’nın bu isteklerini yerine getirmeye hazır olması ne kadar anlaşılmazdır?” (s. 52)
“Türklerin baskısı olmadığı zaman Kürtler Ermenilerle çok iyi dostluk kuruyor ve çoğu zaman onları ölümden kurtarıyorlardı. Ermenilerin kendileri de bunu çok iyi biliyorlar. Bu nedenle Majestelerinin Hükümeti Kürtleri bu konuda suçsuz bulmuştur.” (s. 154)
Kürtlerin bir toplum olarak kabulünün, egemenlik iddialarına büyük bir darbe vereceğini düşündüklerinden hem Ermenilerin hem de Türklerin Kürtlere karşı olduklarını söyler Noel. Egemenlik yarışında Ermeniler Avrupa’nın desteğine, Türkler ise Müslümanlığa bel bağlar ve Kürtleri önemsiz piyonlar olarak görürler.
“Şimdiye dek aşağılanan, hor görülen Kürt insanı, şimdi arenaya çıkıp kendisinin ülkedeki en kalabalık, en güçlü öğe olduğunu ve kuvvetlerini haince ülkelerini işgale hazırlanan rakiplerinin hiçbir planına alet olmayacağını belirtecek. Ermeniler ve Türkler, asıl katliamcının Kürtler olduğunu beraberce haykırıyorlar. Türklerin, Pierre Loti’den Ermeni katliamının ‘soylu’ Türkler tarafından değil ‘barbar’ Kürtler tarafından yapıldığına dair Paris’te bir kitapçık yayınlamasını istedikleri unutulmamalıdır.” (s. 53)
“Kürt milliyetçiliği maskesi altında İngiliz mandacılığı”
Noel ve yanındakiler 3 Eylül’de Malatya’ya ulaşırlar. Onları, heyetteki iki Bedirhaninin amcası olan Malatya Mutasarrıfı Halil Bey ve şehrin ileri gelenleri karşılar. Kürt milliyetçiliği kuvvetli olan ve İngilizlere sempatiyle yaklaşan Halil Bey’in şehirdeki Ermenilerle arası iyi ama Türklerle arası sıkıntılıdır.
Noel, Kürtlerin ağırlıkta olduğu bir yerde bir Kürdün nasıl mutasarrıf olabildiğini sorar. Ona cevap olarak, atamayı yapan İçişleri Vekili Mustafa Arif Bey’in Bedirhanilerin kadim dostlarından olması gösterilir. Mustafa Arif Bey ayrıldıktan sonra Halil Bey’e nahoş nazarlarla bakılır ama Kürtler üzerinde etkili bir şahsiyet olmasından ötürü Halil Bey görevine davam eder.
Noel, Malatya’ya varmadan önce Harput Valisi, Kâhta Kaymakamını arar ve ona Noel’in Kürt aşiretlerle temas etmesini önleme emri verir. Diyarbakır’daki 13. Kolordu da, Malatya’ya heyetteki Kürt üyelerin tutuklanması için telgraf çeker. Fakat bölgede çok sayıda silahlı Kürdün varlığı ve Mutasarrıfın da bu emre karşı çıkma ihtimalinin yüksekliği nedeniyle harekete geçilmez.
Birlikte seyahat ettiği kişilerin tutuklanmasına dönük emirler karşısında kaygılanan Noel, İstanbul’daki Büyükelçiliğe bir telgraf çeker. Büyükelçilikten, kendisine ve yanındakilere müdahale edilmesinin ciddi sonuçlar doğuracağı hakkında Türk Hükümetine bir uyarı telgrafı çekilmesini talep eder. Telgraf çekilir ve hemen etkisini gösterir; Harput Valisi, olası tacizlere karşı korumak için gerekli bütün tedbirleri alacağını heyete bildirir. Ancak 13. Kolordu Komutanı Halit Bey, gelişmeleri endişeyle takip eder.
“Diyarbakırlıların mantalitelerini ayrıntılarıyla inceledim ve onların bütün düşüncelerini biliyorum. Diyarbakırlıların şu anda Kürt milliyetçiliği maskesi altında, bir İngiliz mandası için çabaladıklarına adım gibi eminim. Jön Kürtlerin halkı galeyana getirmek için yürüttükleri propagandaları ve aldığım raporları değerlendirdiğimde, onların İngilizlerin yararına çalıştıkları nazarımda kesinlik kazanmaktadır.” (s. 40)
“Diyarbakır’ın önemli şahsiyetlerine kalplerinin şehrin kara taşları kadar kara olduğunu söylüyorum. Ortak vatansever duygularla hareket eden kimseyi göremiyorum. (s. 41)
Halit Bey, Noel’in faaliyetlerine karşı devleti harekete geçirir. Malatya Valisi ile İçişleri Vekili arasında telgraflar gider gelir. İçişleri, 13. Kolordu’nun uyarılarının incelenmesini ister. Valilik ise durumun 13. Kolordu’nun ilettiği kadar tehlikeli olmadığını bildirir.
“İngiliz desteğiyle bağımsız bir Kürdistan planı”
Noel’in Malatya’da bulunduğu sırada Sivas’ta da Mustafa Kemal taraftarlarının kongre hazırlığı sürmektedir. İstanbul Hükümeti “vatan menfaatlerine aykırı” olarak nitelediği bu kongrenin toplanmasını engellemek ister. Dâhiliye ve Harbiye Nazırlarının imzalarıyla şifreli bir telgraf çekilen Harput Valisi Galip Bey, kongreyi önlemek üzere Sivas Valisi olarak atanır. Ondan istenen yüz, yüz elli kadar güvenilir Kürt süvarisini yanına alarak gizlice Sivas’a varması ve Kuvayı Milliye örgütlenmesini tasfiye etmesidir.
Vali, bunun üzerine, Mutasarrıf Halil Bey’den Reşvan Aşireti’nden yüz silahlı adam toplamasını ister. Halil Bey, önce bunların Kürtlere karşı kullanılacağını düşünür ve bu isteği yerine getirmez. Fakat sonradan bunun Sivas Kongresi’ne izin vermemek için istendiği anlaşılınca Halil Bey, yüz değil beş yüz silahlı adam gönderebileceğini belirtir.
Ancak İstanbul’un Kürtlerle Sivas’ı basma planı iki nedenden ötürü gerçekleşmez. Biri, Kürtlerin buna istekli olmamalarıdır.
“Kürtler kendi amaçlarının tamamen dışında, Malatya’dan sadece birkaç saat uzaklıkta bulunan Sivas’a gidip orada Türklerle savaşmak için hiçbir sebep görmüyorlardı.” (s. 47)
Diğeri ise plandan haberdar olan Mustafa Kemal’in hemen harekete geçmesi ve sert tedbirler almasıdır. Bakanları ve Vali’yi vatan haini ilan eden Mustafa Kemal, gerçekle bir irtibatı olmadığı halde bu planı “Hilafet ve saltanata karşı İngiliz desteğiyle bağımsız bir Kürdistan kurma planı” olarak niteler.
Bu olay Noel üzerindeki baskıyı artırır. Noel’in, heyettekilerin ve Vali’nin tutuklanması için karar çıkarılır. Bir tutuklama olmaz ama Noel 13 Eylül’de seyahatini sonlandırmak zorunda kalır.
“Uzun ve kapsamlı bir tartışma sonunda benim yolculuğuma devam edebilmemin Mustafa Kemal Hükümetinin silahlı birliklerinden dolayı imkânsızlaştığı ve dolayısıyla yapılacak tek şeyin hemen Halep’e dönmek olduğu kararına vardık.” (s.49)
“Kürtçenin en saf biçimi, Botan lehçesi”
Noel seyahati boyunca geçtiği yörelerdeki Kürtlerin davranışlarını, geleneklerini, göreneklerini, aşiret yapılarını, düğünlerini, cenazelerini, oyunlarını, iktisadi ve tarımsal faaliyetlerini yakından gözlemler. Şahin avlamayı ve beslemeyi Kürtlerin çok sevdiğini (s.18), Kürtlerin namusa düşkünlüklerini (s.24), cahil ama aynı zamanda sevecen ve konuksever olduklarını (s. 25), asi ruhlarını (s.32) dillere destan dindarlıklarını ve halifeye bağlılıklarını (s. 45) not eder.
Dil ile çok yakından ilgilidir Noel. Kürtçe öğrenir. Kürtçenin çeşitli varyasyonlarının birbiriyle temel farklılıklar göstermediğini vurgular. Kürtçenin en saf biçiminin Botan lehçesi olduğunu belirtir. Kürt şiirlerini ve deyişlerini kaydeder; heyettekiler Arap alfabesini, o ise Latin alfabesini kullanır.
“Henüz Kürtçeye tam hâkim olmadığım halde yazdıklarımı onlardan daha doğru ve daha kusursuz okuyabiliyorum. Gençlerin çoğunluğu Latin harflerinin Kürtçeye daha uyumlu olduğuna inanıyor ve bunun Kürdistan’da geçerlilik kazanmasına çalışıyorlar, fakat daha yaşlı kuşaklar ve özellikle din adamları böyle bir yeniliğe İslami temellerle karşı çıkıyorlar.” (s. 23)
Hükümetin daha o dönemde yer isimlerini Türkçeleştirdiğini; bazen Kürtçe isimlerin Türkçeye benzetilerek dönüştürüldüğünü, bazen de Kürtçe isimlerin doğrudan Türkçeye çevrildiğini yazar. (s. 24) Eğitim görmüş kişilerin tercihinin Kürtçe konuşmaktan ziyade Türkçe olduğunu, aslında birçoğunun da Kürtçeyi unuttuğu belirtir. (s. 34)
“Dağlı bir ırk”
Bazen çelişik ve uç durumları yansıtsa da özdeyiş ve atasözlerinin bir ulusun özelliklerini anlamada mühim bir kaynak olduğunu ifade eden Noel, özdeyişlerine bakarak Kürtlerin karakterlerini tahlile soyunur.
“Kürtler dağlı bir ırktır ve bütün özellikleri dağla özdeşleşmiştir; özgürlük aşkı, şiddetli tutkular ve kavminden onur duyma. Kürtlerin en belirgin davranışı, en küçük bir tahrik karşısında hemen silahlarına sarılmaları ve kan dökmekten haz almalarıdır.” (s. 109)
Kürtlerin kavga tutkusu yiğit bir düşmana saygı duymalarını da sağlar. (s. 111) Sert ve ilkel koşullar onlara cesaret verdiği ölçüde ölümü de normalleştirir. (s. 112) Hainlik, Kürt karakterinin temel parçalarındandır. (s. 112) Sert görünüşlerinin ardında Batılıların anlamadığı pratik bir zekâ vardır. (s. 113) Kendilerine hükmedenlere karşı sürekli ayaklanmaları, kişiliklerine büyük bir bağımsızlık ve mesafeli davranma duygusu katar. (s. 114) Dağda yaşamalarından ötürü cömertliğe ve dostluğa büyük bir önem verirler. (s. 115)
Araplar, Türkler ve Farslara nazaran Kürtlerde evlilik anlayışı daha özgürlükçüdür. “Kürdistan’da kadınlar geniş özgürlüğe sahiptirler.” (s. 118) Kürt kadını namusu ile ünlüdür. (s. 119) Kürtler genelde hoşgörülü ve esnek Müslümanlardır. Mollalar ve softalar genellikle açgözlü olarak bilinirler. (s. 121)
Kürtler sade ve basit bir yaşam sürerler. Sözlerini sakınmazlar. Türklere keskin ve derin bir antipati duyarlar. Farsları hilekâr, Arapları ise kibirli buldukları için sevmezler. “Kürtlerin Ermenilere karşı tavırları Doğu Avrupalıların ve Londra’nın doğu ucunda yaşayanların Yahudilere karşı tutumlarıyla benzerlik gösterir.” (s. 127) Nasturileri ise Kürt ulusundan sayarlar.
Noel Siyaseti
1919’un sonunda Noel, “Kürt Durumuna Bakış” başlıklı geniş kapsamlı bir rapor hazırlar. Raporunda Kürtlerin tarihi, coğrafyası, kültürü, siyasal talepleri ve eğilimleri hakkında bilgi verir. Kürtlerin Türklerle, Ruslarla ve Ermenilerle olan ilişkilerine değinir. Ve hükümetine, ulusal taleplerini hayata geçirebilmeleri için Kürtlere yardım etmesini önerir.
Bir cümlede “İngiltere’nin destekleyeceği bağımsız veya otonom bir Kürdistan’ın kurulması” olarak özetlenebilecek bu “Noel siyaseti” hiçbir zaman uygulanmaz. Buna mukabil Noel’in bu girişimlerine haddinden fazla bir anlam yüklenir. Daha sonraki dönemlerdeki Kürt hareketleri de, Noel’e işaretle, “İngiliz oyunu” olarak nitelenir.
Hülasa Noel siyaseti, geçmişten bugüne, Kürt taleplerini mahkûm ettirmek için başvurulan en önemli araçlardan biri olur.
* Edward Williams Charles Noel, Kürdistan 1919: Binbaşı Noel’in Günlüğü, Çeviri: Bülent Birer, Avesta Yayınları, İstanbul, 1999