Mayo Clinic’te hoca ve Kan Kanseri Dergisi’nde editör olan Tıp doktoru Vincent Rajkumar, Amerikan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin (CDC) Ocak ayında maske kullanımına ihtiyaç olmadığını açıklamasını ilk duyduğunda kulaklarına inanamamış.
Fakat maskenin sadece sağlık çalışanları için zorunlu tutulmasının nasıl büyük bir hata olduğunu ısrarla anlatan Zeynep Tüfekçi’yi Twitter’da görene kadar tecrübeli doktor sessiz kalmayı tercih etmiş.
“İşte ben, yüksek profilli bir kurumun dergisinin editörü, bu yapılanın çok mantıksız olduğuna dair iki kelime etmeye cesaret edemedim.”
Bu konuda cesaret gösteren Zeynep Tüfekçi, Kuzey Karolina’da doçentlik yapıyor. Epidemiyoloji konusunda pek bir uzmanlığı olmayan Zeynep Tüfekçi, CDC Nisan ayında maskeyi zorunlu sayana kadar tweet zincirleri ve 17 Mart’ta yazdığı New York Times makalesi’yle bu kurumun tavsiyelerine karşı çıkmış.
CDC’de kıdemli uzman olan ve maske zorunluluğu konusunda kurum içinde mücadele veren Dr. Michael Basso Zeynep Tüfekçi’nin açıktan yaptığı eleştirileri, Nisan’da düzeltilen tavsiye kararı için kritik bir nokta olarak tanımlıyor.
Geçmiş yıllarda kamuoyunda öne çıkan birçok kişi büyük meseleleri anlayamadı, kavrayamadı: Seçim tahminleri, dijital medyanın Amerika siyasetine etkisi ve pandeminin riskleri. 40 küsur yaşında, hafif Türk aksanıyla hızlı hızlı konuşan Sn. Tüfekçi ne profesyonel bir yorumcu, ne de ünlü akademisyen titrine sahip. Ama iyi bir amatör epidemiyolojist olmadan çok önce, büyük meselelerde haklı çıkmayı sessizce alışkanlık haline getirmiş.
Başka nelerde haklı çıktı?
Austin’deki Texas Üniversitesi’nde doktora yapan Tüfekçi, “tekno sosyoloji” olarak adlandırdığı alanda çalışmış, dijital medyanın toplumu değiştirebilme kapasitesine, Twitter’dan yükselen Occupy Wall Street, Arap Baharı ve Gezi Parkı protestoları örnekleri üzerinden kafa yormuş.
Tüfekçi daha önce, sırasıyla;
2011’de, o zamanki ezberin aksine, Twitter’ın geniş kitle hareketlerine etkisinin fazla hafife alındığını söylemiş,
2012’de Amerikan medyasını, silahlı okul saldırılarıyla ilgili yapılan haberlerin, daha fazla benzeri olayı tetikleyebileceği konusunda uyarmış,
2013’te Facebook’un etnik temizlik faaliyetlerini teşvik ediyor olabileceğini söylemiş,
2017’de Youtube’un video önerisi algoritmasının radikalleşme aracı olarak kullanılıyor olabileceği konusunu gündeme getirmiş.
Ve pandemiye gelindiğinde, alarm zillerini çalmış, aynı zamanda plaj ve parkların açık olması gerektiğini de ilk günden savunmuş.
Obama’nın başarı hikâyesi olarak anlatılan 2012 seçim kampanyasındaki e-posta stratejisinin fikir babası olarak görülüyor aynı zamanda Tüfekçi.
Obama-Biden başkanlık kampanyasının dijital direktörü Teddy Goff, Trump’ın 2016 zaferinden sonra Tüfekçi ile ilgili şunları söylemiş:
“Herkes internetin potansiyeli konusunda ahmakça bir iyimserliğe kapılmışken, o bunlara kanmadı. Veriye dayalı dünya siyasetine nasıl derin zararlar verebileceği konusunda çok ileri görüşlüydü.”
Zeynep Tüfekçi’nin yeni hedefi ventilasyon cihazları. Yeni adresi ise, The Atlantic dergisi. Senelerdir dışarıdan katkı verdiği New York Times’ın yazı departmanı, protestocuların hayatını tehlikeye atan bir senatörün görüşleri gazetede yukarıdan verilirken, bir yazarın yazdıklarıyla hayatlar kurtarıp ardından sessizce arka kapıdan çıkıp gitmesini gördükçe “kendilerini yırtıyordu.”
Zeynep Tüfekçi’nin Mart’taki köşe yazısı, New York Times’da pandemi döneminde yayımlanmış makalelerin en etkileyicilerinden biriydi.
Sağlık yetkilileri bu köşe yazısından sonra artık onu dinliyor. Video konferans yaptığı Dünya Sağlık Örgütü yetkilileri, insanların, maske taktıkları için nasılsa bulaşmaz diyerek rehavete düşmesinden endişe duyduklarını söyleyince Tüfekçi şunu demiş:
“Hayır, dinleyin, ben bir sosyologum, bu doğru değil.”
Bu övgülere mazhar olmaktan çok hoşnut olduğunu ifade ettiği cümlesine Zeynep Tüfekçi bir “ama” ilave ediyor:
“Ama aslında benim gibi insanlar ideal bir dünyada biraz gereksiz ve fuzuliyiz. Hem bir de, hepimize ne yapmamız gerektiği konusunda yol gösteren, bir isme ve yüze sahip olmayan uzmanlar var.”