Macron’un, Beyrut ziyaretinin son gününde Fransa’nın merkez sağ çizgideki ünlü gazetesi Le Figaro’nun ünlü Ortadoğu muhabiri Georges Malbrunot’yu azarlaması uluslararası medyada büyük yankı buldu, deneyimli gazeteciye birçok meslektaşı sahip çıktı.
Aynı gazetede politika editörü olan Albert Zennou, “Sadece bir hatırlatma” diye yazdı, “Georges bir gazeteci. Bilgilendirme görevini ifa ediyordu.”
Fakat en büyük tepki Batı ülkelerinden veya Fransa kamuoyundan değil Türkiye’den geldi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Fransa Cumhurbaşkanı’nın çıkışını “saygısızca ve hakaret dolu” diye nitelendirerek Macron’u uzun bir tweet zinciriyle kınadı:
“Sayın Macron kendisinin eleştirilmediği, gerçeklerden kopuk bir dünya hayal ediyor; gazetecilerin, kendisinin keyfini kaçıran haberler yapmadığı bir düzen istiyor. Fransa’nın gazeteciler için giderek daha tehlikeli bir yer hâline geldiği ortadadır.”
Malbrunot’nun haberi neydi?
Macron’u bu kadar kızdıran, Malbrunot’nun Le Figaro’da bir devlet sırrını ifşa etmesi oldu. Haberde Macron’un Hizbullah yetkilileriyle gizlice görüşüp “İran’ı bırakın bizimle çalışın” teklifinde bulunduğu ve liderleri yaptırımla tehdit ettiği yazıyordu. Üstelik tam da Lübnan ziyareti sırasında.
Ama bu devlet sırrını ifşa yüzünden Macron’un uçağa binmeden önce azarladığı Malbrunot hakkında açılmış bir dava bulunmuyor. Vatan hainliğiyle suçlanmadı, akreditasyonu da iptal edilmedi. Eğer koronavirüs önlemleri olmasaydı bu iki isim muhtemelen aynı uçağa binip ülkeye döneceklerdi.
Türkiye ile ilgili neler yazmıştı?
İletişim Başkanı’nın sahip çıktığı George Malbrunot, 30 yılı aşkın bir süredir Ortadoğu muhabirliği yapıyor. 2004’te Irak İslam Örgütü tarafından kaçırılan ve ancak 4 ay sonra bırakılan iki meşhur Fransız gazeteciden biri oydu.
Sağcı Le Figaro’da ve diğer mecralarda bugüne kadar yaptığı haberlerde, yazdığı kitaplarda Türkiye aleyhine çok sayıda bilgi ve yorum var. Sık sık Suriye, Kürt sorunu, Libya konusunda Fransız televizyonlarına konuk olan Malbrunot pek de Türkiye’nin hoşuna gidecek şeyler söylemiyor.
Bunun en son örneği 2019 yılında yayınladığı son kitabı “Katar Belgeleri: Emirlik Fransa ve Avrupa’da İslam’ı Nasıl Finanse Ediyor?”
Kitapta, Katar ve Müslüman Kardeşler arasındaki ilişkiye dair belgeler yayımlayan Malbrunot Türkiye’ye de büyük yer ayırmış, özellikle Diyanet ve Milli Görüş’ün Avrupa’daki faaliyetlerini eleştirel bir dille ele almıştı.
2013’te yayımladığı “Katar: Çelik Kasanın Sırları” kitabında ise, İncirlik üssünde kurulan operasyon odasına 2012’de Katar’ın girmesinden sonra Türkiye’nin Suriye’deki İslamcı gruplara hafif silahların dağıtımını yönetmeye başladığını iddia etmişti.
Daha iki ay önce yazdığı “Arap-Müslüman dünyasını parçalayan Katar ve Türkiye’nin samimi ilişkisi” başlıklı yazısında Erdoğan’ın “genç Katar Emirine borçlu olduğunu” söyleyerek, Türkiye’nin Katar’la birlikte Ortadoğu’daki İslami gruplara destek verdiğini yazdı.
Malbrunot, Barış Pınarı harekâtının başladığı dönemde SDG/YPG komutanı Mazlum Kobani’yle röportaj yaptı. Kobani’nin “Türkler daha önce savaştıkları IŞİD ve El Nusra örgütü mensuplarının oluşturduğu aşırı grupların yardımıyla hareket ediyor” suçlamasına yer verdi.
2013’te Fransız gazeteciye konuşan bir Suriyeli muhalif de Batılı istihbarat örgütlerinin gözetimi altında, Türkiye toprakları içinde kendilerine uçaksavar ve tanksavar gibi silahların teslim edildiğini iddia etmişti.
Yine 2013’te Esad, Türkiye’de de çok yankı uyandıran “Erdoğan ne yaptığını bilmiyor” cümlesini, Malbrunot’yla yaptığı söyleşide dile getirmişti.
2018 yılında yazdığı “Macron Erdoğan’a karşı Avrupa Birliği’nin kapılarını kapalı tutuyor” yazısı, Daily Sabah gazetesi tarafından “Erdoğan’ı müdahaleci gibi gösteriyor” tepkisiyle karşılaşmıştı.
Soru şöyle: Malbrunot, bunları bir Türk gazeteci olarak yazsaydı, Fahrettin Altun onu ‘basın özgürlüğü’ adına yine savunur muydu?