Saat 16:00 sularında ajanslara düşen Danıştay’ın 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptali haberi ve bu gelişmeyi jet hızıyla takip eden Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle 10 Temmuz 2020 tarihi, Ayasofya’nın müze olarak faaliyet gösterdiği son gün olarak kayıtlara geçmiş oldu. Kararın açıklandığı sırada müze kapanışa geçmek üzereydi. Dün mekânı gezenlerden hiçbiri, Ayasofya’nın müze haliyle son ziyaretçileri olduğunun farkında değildi. Tarihi mabed iki hafta sonra cami olarak açılmak üzere ziyarete kapılarını kapattı.
Ayasofya’nın çevresine çoktan otağ kurmuş medyayı atlatacak bir haber bulmak için ikindi saatlerinde alana geldim. İlerleyen saatlerde dışarıda toplanan coşkulu kalabalık tekbir getirip tezahürat yaparken, etrafı meraklı gözlerle izleyen turistleri uzaktan seçmek zor olmadı. Aralarında İspanyolca konuşan bir arkadaş grubuna yaklaşıp kendimi tanıttım.
Telaffuzundan olsa gerek, Serbestiyet’i bir Rus gazetesi zanneden bu turistlerden yalnızca Arjantinli çift Juan ve Seleste İngilizce biliyordu:
-Ne zaman geldiniz İstanbul’a, müzeyi ziyaret ettiniz mi?
Celeste: Evet, evet! Dün sabah indik İstanbul’a, bugün aslında Balat’ı gezecektik, karar değiştirip buraya geldik. İlk Sultanahmet’i ziyaret ettik, sonra da Ayasofya’yı. İyi ki gelmişiz.
Kaçta geldiniz?
Juan: Saat İki buçuk gibi. Kapanmasına yakın çıktık.
Yani müzenin son ziyaretçilerindensiniz! Ne zaman anladınız bunu?
Celeste: Müzeden çıktığımızda etrafta bir hareketlenme fark ettik. Ne olduğunu anlayamadık. Kalabalık arttı, bağırışlar vs. Camiye çevrildiğini çevreden öğrenince şaşırdık, bunu hiç beklemiyorduk.
Hisleriniz neler bu karara dair?
Celeste: Açıkçası bu duyguyu bir yerden hatırlıyoruz. Notre Dame Kilisesi’ni de yanmadan kısa bir süre önce ziyaret etmiştik. Şanslı mıyız, yoksa lanetli mi bilmiyoruz. Cami olmasının siyasi bir mesele ile alakalı olduğunu tahmin ediyoruz, o alanda da pek bir bilgimiz olmadığından yorum yapmıyoruz ama anladığım kadarıyla ülke için çok önemli bir gün! Şahitlik etmeyi seviyoruz bu tür olaylara bir yandan.
Juan: Ben buradaki herkesin mutlu olduğunu düşünmüyorum bu arada. Herkes kutluyor olamaz, mutlaka yas tutmaya gelen de vardır.
Türkiye’ye dair fikrinizi değiştirecek mi bu olay?
Juan: Hayır değiştirmeyecek. Burada her an her şeyin olabileceğini duymuştuk zaten. Tabii bir şey söylemek için erken. Bir dahaki gelişimizde neler değişmiş olacak, bu belli olsa net konuşurduk. Ama hatırladığımız bir şey var: Türkiye’ye gelmeden izlediğimiz ülke tanıtımı videosunda iki dinin ortak değeri diye anlatılıyordu Ayasofya. Biz Buenos Aires’ten İstanbul’a inene kadar birilerinin fikri değişmiş olmalı.
Kandırılmış mı hissediyorsun?
Celeste: Evet! (Gülerek) paramı geri istiyorum! Ama memnunuz burada. Birçok farklı görünüşte insan görüyorum ve çoğu turist değil.
Cami olarak açıldığında tekrar ziyaret eder misiniz?
Juan: Bugün 100 lira verdik kişi başı! Ücretsiz ise gireriz. Umarız oradaki güzelliklerin başına bir şey gelmez. Ben bir lokal turizmciyim ve hep şunu derim: Turist gezmeli ama vatandaş sahip çıkmalı. Şuradaki insanlar gibi; çime bile zarar gelmesin diye üzerine örtüyle oturmuşlar (seccadeleri gösteriyor).
Bu arada Şilili arkadaşları İspanyolca bir şeyler anlatıyor ve Juan bana çeviriyor. Şilili genç buradaki kalabalığın sebebini merak etmiş. Protesto kültürüyle meşhur bir ülkede yaşadığından dikkatini çekmiş olmalı. Gazeteci olarak onların da merakını giderme sorumluluğunu hissedip meseleyi tam izah ederken Ayasofya’dan akşam ezanı yükseliyor ve dinleyenlerin sessizliğine katılıyoruz.
Juan ve Celeste’den sonra, Ayasofya’nın yanına kadar gelip ziyaret edemeyen bir çiftle karşılaştık. Bosna Hersek’li Yasmina ve Elvedina 6 gün önce İstanbul’a gelmiş, Ayasofya planları ertelene ertelene bugüne kalmış, bugün de saat 16:00 civarında kapıya vardıklarında geç kaldıklarını anlamışlar.
Yasmina: Bence bu olayın bir iyi bir kötü tarafı var. Bu kadar insan burada ibadet etmek istiyorsa, cami olması aslında o kadar da kötü sayılmaz. Ama namaz kılınacak bir yer olması, içerideki figürlerin saklanması ya da götürülmesi anlamına da geliyor olmalı. Bu yanlış olur işte. Sultanahmet’e girdiğimde hissettiğim orijinalliği orada da hissetmek istiyorum.
Elvedina: Ben de katılıyorum buna. Benim şaşırdığım ve hiç alışık olmadığım bir şey var burada: Türkiye’de her şey böyle (el hareketiyle iç içe olduğunu kastediyor). Çatışmalar da iyi şeyler de buradan çıkıyor olmalı. Saraybosna’da da çok kültürlülük var ama örneğin bizdeki Kilise ve Camiler iç içe değil yan yana! Belki bilmiyorumdur ama bizde böyle tartışılan bir ibadet yeri yok. Varsa da kimsenin duymadığına eminim!
Yasmina: Anladığım kadarıyla bir daha gelirsek Ayasofya’yı da Sultanahmet gibi ziyaret edeceğiz, ayakkabıları elimize alıp… İnsanların sevindiği şey de bu sanırım.
Elvedina: Nasıl? Buradaki insanlar kararı protesto ediyor sanıyorum kaç saattir!