Manşet

İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin çeşitli noktalarına düzenlediği saldırılarda 29 Filistinli yaşamını yitirdi. Toplam ölü sayısı 52 bin 365’e yükseldi. Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), Gazze’ye ulaştırılan yardım malzemelerinin tükendiğini ve açlığın daha da derinleştiğini açıkladı.

Tuncer Bakırhan: “Son dönemde çok farklı tartışmalar var. Kürt zeminin de bir çatlak yok. Bir farklılık, bir ayrılık yok. Kürt partileri ve kurumları örgütlü zeminleri hep birlikte Türkiye çözümünü önemsiyor", "Nasıl biz Türkiye çözümünü istiyorsak emin olun Kamışlı da Şam ile bir çözüm süreci arıyor. Kamışlı da Şam’la Suriye barışını arıyor. Bunlar çok kıymetlidir", “Türkiye’nin son 50 yılını tüm enerjisini ekonomisini emen, Türkiye’nin her anlamda, birçok anlamda büyük zararlara uğradığı bu sorunun çözüm yeri kendi evimizdir. Bakın Amed’den söylüyorum, Türkiye hepimizin evidir.” Türkiye artık Kürtlerden, Kürtlerin talep ve istemlerinden bence artık korkmamalıdır."

İmamoğlu’nun toplantısı öncesi korumalarının kameralarını bantla kapattığı ve içinde jammer olduğu iddia edilen valizler taşıdığı görüntülerin çekildiği Le Meridien Otel’in müdürlüğünü yapan Sinan Udil ifade verdi: “İmamoğlu ve kalabalık bir grup toplantı için otele gelirdi. Ortalama 1-2 saat otelde dururlardı. Gelmeden evvel polis korumaları gelir, toplantı yapılacak salonları kontrol ederlerdi. Yanlarında da jammer getirirlerdi. Jammerlardan dolayı otel sisteminde herhangi bir aksaklık yaşanmadı. Kameraların kapatıldığını görsem izin vermezdim.”

Grand Kartal Otel’deki yangında hayatını kaybeden 78 kişinin yakınları, TBMM Araştırma Komisyonu'nda konuştu. Çocuklarını kaybeden anne Duygu Can: "Ben bu komisyonda 13 yaşındaki oğlum canım Doruk’un cesaretini bekliyorum. O gün orada her şeyin tam ortasındaydık. Biri yanıma yaklaştı. ‘Vali Bey üzülüyor. Burada ağlama’ dedi. Ben ömrümü adadığım evlatlarımı kaybederken, acım bile rahatsızlık sayıldı.” Kardeşini kaybeden Nihan Ece Mercan: “Öyle bir emsal karar çıkmalı ki kağıda imza atanlar, neyin altına imza attığını anlamalı. Bu mesele sadece ‘tabut otel’ meselesi değil. Kardeşimin adı yeni bir sayfanın açılmasına vesile olsun.”

Dindar ve muhafazakâr mahalleye yönelik içeriden eleştirilerin, giderek bir kişisel farklılık talebine dönüşmesinin, bu eleştirilerin kurucu mantığının ve işlevselliğinin yapay bir zeminde konumlandırılmasıyla bir ilgisi var. Ali Bulaç’ın yazdıkları da buna bir istisna teşkil etmiyor, maalesef.