Rakel Dink’in, eşi Hrant Dink’in ölümünün 14. yıldönümünde, cinayetin işlendiği noktada yaptığı konuşmanın tam metni şöyle:
Sevgili dostlar,
14 yıldır buradayız. Bugün pandemi şartlarıyla, acıları ve bilinmezlikleriyle buradayız. Biliyorum ki bugün yüreği burada çarpanlar çoktur.
Burası, unutturulmak istenen konuların hatırlandığı, hatırlatıldığı bir yer oldu. Burası acılarda kardeş olmayı öğrendiğimiz yer. Acıları paylaşma, yüzleşme, yüzleştirme yeri oldu.
Adalet ve doğruluk arayanların, isteyenlerin bir araya geldiği yer oldu.
Bu alan; devletin işlediği, göz yumduğu, duyarsızca, acımasızca cevapsız, sonuçsuz bırakılan cinayetlerin, davaların dile getirildiği yer oldu.
‘Ermeni’ye öfkeniz artık yoruyor’
Bir kılıç artığı torunu olarak 100 yıldır yaşadığımız acıları inkâr etmek, yalanlamak yetmedi. Bir de sözde soykırım diyerek yalanlarına tüy diktiler. “Birilerini acıtıyor muyuz, incitiyor muyuz” diye hiç düşündünüz mü? Ermeni’ye sonu gelmeyen düşmanlığınız, hakaretleriniz, aşağılamalarınız, kininiz, öfkeniz gerçekten artık yoruyor.
Siz hiç yorulmadınız mı? Yazık. Susmak, pişkinlik utanç verici. Rab yardımcımız olsun.
“Gördüğü insan kardeşini sevmeyen, görmediği Allah’ı seviyorum diyen yalancıdır” diyor Tanrı’nın sözü.
Tekrarlanmaması için sorumluluk, duyarlılık, adalet ve doğrulukla pişmanlık gerekiyor. İtiraf, özür ve tövbe gerekiyor.
“O kadar çok acı var ki acımızı dile getirmekten utanır olduk”
Sevgili dostlar,
O kadar çok biriken acılar, katliamlar, cinayetler, yaslar, davalar var ki acımızı dile getirmekten utanır olduk. Vatandaşıyla sorunları bitmeyen bir devletimiz var maalesef.
Halbuki öldürmekten, düşmanlıktan, savaştan kim ne kazanmıştır? Ölümün, yasın, kıtlığın, acıların, bereketsizliğin çoğalmasından başka? Barış, esenlik, sevgi, iyilik, bereket ve sevinç varken neden kötülük? Neden düşmanlık? Neden zulüm? Neden savaşlar?
Bunlar Tanrı’ya da düşmanlıktır. Temiz eller böyle mi olur? Bu virüs hangi sabunla temizlenir? İnsan onuru böyle mi korunur? Devletler, yönetimler böyle mi onurlu olur?
Eşimin davası 14 yıldır devam ediyor. Bu 14 yılda bir cinayet davasını çözemediler. Çünkü maksat çözmek değil. Nasıl kapatırız diye çabalıyorlar ama her yere o kadar bulaşmış ki bir türlü paketleyemiyorlar.
“Neden tehdit edenleri soruşturmuyorsunuz?”
Şu kadar yıldır etkili bir soruşturma yürütememek başka nasıl izah edilebilir? Şu kadar senedir tehdit edenlerin, hedef gösterenlerin bir kere bile sorgulanmamış olmaları başka nasıl açıklanabilir?
Yakında davada yine bir karar çıkartıp, “bitti” demeye çalışacaklar. Bittiğinden eminseniz, neden avukatlarımızın taleplerini reddediyorsunuz? Neden tehdit edenleri, hedef gösterenleri ve azmettiricileri soruşturmuyorsunuz?
“Kurulan ittifaklara göre bizim dava da renk değiştirdi”
14 yıldır bu ülkede nice ittifaklar kuruldu, bozuldu. Ona göre bizim dava da renk değiştirdi durdu. İnsan düşünmeden edemiyor, acaba bu defa hangi ittifak kimlere dokunuyor?
Basitçe söyleyelim: “Hrant’ı FETÖ öldürdü” demek, ben yapmadım, elim yaptı demektir. “Hrant’ı Ergenekon öldürdü” demek, ben yapmadım, ayağım yaptı demektir.
Yıllarca dilinle bağıra bağıra, ayağınla yürüyerek buraya geldin. Silahı iki elinle tutup tetiği çektin, çutağımı öldürdün.
Sen ayağın, sen elin, sen dilin değilsen, sen nesin?
14 yıldır görevini layıkıyla yaptığını kanıtlamaya çalışan onca inkârcının, sanıkların ve tanıkların arkasında bir garip devlet görüntüsü var.
“Katil olmadığını kanıtlamak için aptal olduğunu kanıtlamaya çalışan devlet”
Katil olmadığını kanıtlamak için adeta aptal olduğunu kanıtlamaya çalışan bir devlet… Bırakın hangi duvar, hangi bina yıkılırsa yıkılsın, bu halk bundan iyisini inşa edecektir. İnşa edemeyecekse zaten harabedir.
Rabb’in iğrendiği yedi şey vardır. Maalesef gururdan, yalandan geçilmiyor. İnsan öldürenler, düzenbazlar, kötülükten zevk alanlar çoğaldıkça çoğalıyor. Maalesef ayrımcı zihniyet, çekişmeler, düşmanlık ve yalancılık soluyarak beslenip semizleniyor.
Ülkemiz için yas tutsak yeridir. Hepsi fazlasıyla var.
Suçu yalanla örülmüş iplerle, günahı araba urganıyla çekenlerin vay haline! Kötüye iyi, iyiye kötü diyenlerin, karanlığı ışık, ışığı karanlık yerine koyanların, acıya tatlı, tatlıya acı diyenlerin vay haline!
Teşekkür ederim.