Avustralya’da son birkaç haftada yaşadıkları da hiçbir siyasetçinin yaşamayı istemeyeceği tecrübeler. 2021’de ‘Yılın Avustralyalısı’ seçilen ve kadın tacizine karşı aktivizmiyle bilinen Grace Tame, 26 Ocak’ta bu unvanı bir sonraki kişiye devretmeden önce formalite icabı günün başbakanıyla görüşmek zorunda kaldı. ‘Zorunda kaldı’ diyorum çünkü, 2021 yılı boyunca Morrison’ı siyasette kadın tacizine karşı yeterince mücadele etmemekle suçlayan Tame, başbakanı erkeklerden çok kadınlara ilk isimleriyle hitap etmekle suçlayıp, bunu düzeltene kadar ona “Scott” diyeceğini açıklamıştı.
26 Ocak sabahı Başbakan Morrison onu ve erkek arkadaşını başbakanlık konutunun bahçesinde karşılasa da Tame’i etkileyemedi ve basına Scott’la aynı karede bulunmaktan ne kadar rahatsız olduğunu gösterdi.
Sonrasında patlayan tartışmalarda bazı kişiler Tame’in daha kibar olması gerektiğini söylese de Tame geri adım atmadı, “Kibarlık olsun diye gösterilen tebessümler, ayıp olmasın diye yapılanlar yüzünden kadınlara karşı yapılan saldırılar bir türlü bitmedi” dedi. 27 yaşındaki Tame önümüzdeki on yıllar boyunca birçok Avustralyalı politikacıyı rahatsız edecek gibi görünüyor.
Morrison’un Tame’le çektirdiği fotoğraflarda tebessümünü koruduğunu söylemek gerekiyor. Zira her politikacı gibi kendisinin de mottosu şu sanırım;
Seni sevmeyenlerin senin hakkında ne düşündüğü hiç önemli değil!
Öte yandan Morrison’ı en azından çevresindekiler destekliyor. Ya da öyle sanıyordu. Çevresinde destekçileri, dostları olduğunu düşünüyordu.
Bu hafta sonuna kadar bu düşüncesine sıkı sıkıya bağlı olan morrison, “dost acı söyler” atasözünün farkına vardı. Büyük ihtimalle şu anda Morrison “böyle dost olmaz olsun” diyordur.
Pandemide ölümlerin arttığı, ekonomide maaş artışlarının yükselen enflasyon oranının (yüzde 3,5) gerisinde kaldığı bir ortamda Sayın Başbakan Morrison’ın biraz sıkıntıya girmesi normal. Ana muhalefet lideri de birkaç ay sonra yapılacak federal seçimlerde, zaferin kokusunu şimdiden almış gibi görünüyor. Koalisyon hükümeti, koalisyon muhalefetine doğru gidiyor.
Scott Morrison’ın şu anda hükümetin güçlü olduğunu ve tartışmasız liderliği altında ülkenin bekası için birlik ve beraberlikle büyük Avustralya için çalıştıkları mesajını vermesi gerekiyordu. Ki bunun için geçen Salı, basının önüne çıktı, o kendine güvendiğini gösteren hafif tebessümüyle konuşmaya başladı.
Sıra sorulara gelince, bir gazeteci kalkıp, kendi partisinden olan eski new South Wales Başbakanı Gladys Berejiklian’ın, şu anda bakan olarak görev yapan bir kişiye attığı telefon mesajı karşısında ne hissettiğini sordu. Zira eski başbakan Berejiklian mesajında Morrison için “İğrenç, iğrenç bir insan!” diyordu. O mesajı alan ve şu anda üst düzey bir bakan olduğu söylenen kişi de düzeltiyor: “Tam bir psikopat.”
Bu soru karşısında bir anda Morrison’ın hafif tebessümü suratında dondu.
‘İğrençlik’ konusunda, önümüzdeki seçimlerde Morrison’ın vekillik önerdiği Berejiklian, başbakan hakkında bu tür bir mesaj attığını hatırlamadığını ve mesajda belirtilenin aksine Morrison’a tam olarak güvendiğini söyledi. Ancak Berejiklian birkaç ay önce gelen vekillik teklifini de geri çevirmişti. Kabinedeki bakanlarsa basının karşısına çıkıp mesajın kendilerine ait olmadığını söyleme yarışına girdi.
Aynı basın toplantısında bir gazeteci de her gün 100 Avustralyalının koronavirüsten hayatını kaybederken ve hükümet iflasın eşiğindeki işletmelere yardım etmezken, başbakanın halkla bir bağının kalıp kalmadığını sordu. Bir karton sütün veya ekmeğin fiyatını bilip bilmediğin de sorular arasındaydı. Başbakanın fiyatları bilmediğini söylemesi son birkaç gündür gündemde… Süpermarket raflarında dizli fiyat etiketlerini çalışan siyasiler ise sürekli basının önüne çıkıp pazar satıcısı gibi neyin kaçtan gittiğini söylüyor. En azından koalisyon ortağı Ulusalcılar ve lideri Barnaby Joyce’dan Morrison’a tam destek var. Joyce başbakana tam olarak güvendiğini açıkladı.
Joyce’u bunun açıklamaya iten unsur ise birkaç gün önce ortaya çıkan eski bir e-mail. Geçen Mart ayında Ulusalcıların lideri olmadan önce, bir mesajında, “hiç sevmediği ve hiçbir zaman güvenmediği” Morrison’ı “iki yüzlü ve yalancı” olarak nitelemişti. Joyce, e-mailin ortaya çıkmasından sonra istifasını verdiğini, pardon “affını istediğini” ancak Morrison’ın bunu kabul etmediğini de söyledi.
Morrison’ın en önemli özelliği tüm bu süreç boyunca yüzündeki o tebessümün hiç silinmemesi. O hep sabit!
Kimse Morrison’ın pandemiyi iyi yönettiğini düşünmüyor. İki yılın sonunda bu aylarda rahatlama geleceğini müjdelemişti. Omikronun gelmesi beklenen rahatlamanın iyice ertelenmesine ve huzurevlerini vuran salgınlarda yüzlerce insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Daha önce de aylar süren devasa orman yangınlarını yönetememişti. Yangınlara Hawaii’de tatilde yakalanmış, dönünce de harabeye dönen bölgelerde halkın büyük tepkisi ile karşılaşmıştı.
Morrison yine şanslı.
Ülkelerin liderleri genelde seçimleri kaybettikten sonra etrafındakilerin gerçekten ne düşündüğünü öğrenebiliyor.
ABD Başkanı Donald Trump, başdanışmanı Steve Bannon tarafından “11 yaşında bir çocuk gibi” diye tarif edilmişti mesela. Dışişleri Bakanı Rex Tillerson da “moron” demişti. Trump’ın “geri zekalı” olduğunu belirten ekonomi danışmanı Gary Cohn, eski başkanın “bir insandan çok kötü özelliklerin bir araya gelmesiyle oluşan bir varlık” olduğunu söylemişti. Özel kalem müdürleri Reince Preibus ve John Kelly, Hazine Bakanı Stave Mnuchin ona kısaca “salak” diyenler arasındaydı.
Seçimleri kaybedene kimse acımaz. Tarih iktidarda oldukları süre boyunca göklere çıkarılan sayısız liderin çöplüğü.
Ancak kimsenin Morrison’ı hafife almaması lazım. Zira bir önceki seçimlerde de kendisinin kaybetmesine kesin gözüyle bakılıyordu.
Ne olursa olsun tarihin çöplüğünde iktidarı kaybettiğine şaşıran muhaliflerin sayısı çok daha fazla.