Türkiye’de 2023’te yapılması gereken seçimin erkene alınıp alınmayacağı belli değil; iktidar ortakları her defasında seçimlerin vaktinde yapılacağını duyururken, muhalefet temsilcileri iktidarın bazı ataklarını bir seçim hazırlığına yoruyorlar. Seçimler ister zamanında ister erken yapılsın, iktidarın muhalefete karşı iki mühim avantajı var.
Avantajlardan ilki, iktidar blokunun belli ve sağlam olmasıdır. AK Parti ve MHP arasında herhangi bir konuda herhangi bir ihtilaf söz konusu değil; iki parti hem iç hem de dış politikada tek bir parti gibi hareket ediyor. Keza iki partinin tabanı da giderek birbirine yakınlaşıyor. Buna mukabil, muhalefet cephesinde yer alan partiler arasında böyle bir örtüşme bulunmuyor; muhalefet partilerinin mutabık oldukları konular sınırlı. Misal başkanlık sistemi karşıtlığında ve güçlendirilmiş parlamenter sistem savunusunda ortaklaşıyorlar, ancak Kürt meselesinde ayrışıyorlar.
Muhalefet partilerinin bazı hayati noktalarda farklı düşüncelere sahip olmaları, iktidara nispetle muhalefeti daha kırılgan kılıyor. Önce İYİ Parti’ye uzatılan olta ve ardından HDP’yi şeytanlaştırmaya dönük hamle, iktidarın bu zaafları kullanmadaki ısrarının göstergesi. Cumhur İttifakı kemikleşmiş bir yapı; eğer ortakların kendi aralarında bir sorun baş göstermez ve ortaklardan biri ittifakı sonlandırma kararı vermezse, muhalefetin bu yapıya dışarıdan müdahale etme imkânı yok. Fakat Millet İttifakı, zayıf dokusu itibariyle, operasyonlara açık. Bu nedenle iktidarın, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonraki süreçte de, muhalefet cephesini zayıflatmaya dönük birtakım ataklar yapacağı kesin.
Steril aday
İktidarın ikinci avantajı ise, aday konusunda net olmasıdır. Bahçeli, daha seçime üç yıl varken, adaylarının Erdoğan olduğunu ilan etti. İktidar, bütün planlamalarını buna göre yapıyor, stratejisini Erdoğan üzerine kuruyor.
Ancak muhalefet, aday veya adaylar hususunda bir netliğe sahip değil. Her partinin ilk tura kendi adayıyla girmesi ve seçim ikinci tura kaldığında muhalefetin Erdoğan karşısında ikinci tura kalan aday etrafında birleşmesi hesabı, 2018 seçimlerinde tutmadı, gelecek seçimlerde işleme ihtimali de zayıf. Her partinin kendi adayını desteklemesi durumunda, muhalefet dağılabilir ve 2018’de olduğu gibi Erdoğan ilk turda işi bitirebilir.
Muhalefetin kazanma şansını artırması, ortak bir adayda buluşmasına bağlı. Ortak aday, başlıca iki özelliği taşımalı: Bir, muhalefet kanadındaki farklı hassasiyetleri gözeten bir kimliği olmalı, muhalefetin tabanından ve tavanından yüksek sesli itirazlarla karşılaşmamalı. Ve iki, siyaset yapmalı, siyasi bir aktör olmalı. Siyasete bulaşmamış, hep geride durmuş ve kabiliyeti sahada test edilmemiş steril bir adayla, seçim yarışından zaferle çıkılmaz.
Algıyı kırmak
Hâsılı muhalefet hem birlikteliği muhafaza edip güçlendirecek hem de siyasi bir kişilik ortaya koyacak bir aday bulmak zorunda. Fakat muhalefetin altından kalkması gereken tek güçlük bu değil, muhalefet aynı zamanda “seçimi Erdoğan kazanır” algısını kırmalı.
MetroPOLL’un Ağustos 2020 tarihli “Türkiye’nin Nabzı” araştırmasına göre, seçmenlerin % 15’i Erdoğan’ın seçimleri “kesinlikle kazanacağını”, % 40’ı ise “kazanacağını” düşünüyor. Dolayısıyla seçmenlerin % 55’i Erdoğan’ın seçimleri kazanacağına dair bir algıya sahip görünüyor. Millet İttifakı’nı destekleyen seçmenlerin yaklaşık 1/4’ü Erdoğan’ın kazanacağı kanaatini taşıyor.
Burada önemli olan Erdoğan’ın algısı ile oyu arasındaki fark; zira Erdoğan’ın kazanacağını söyleyenlerin oranı, Erdoğan’a oy vereceğini söyleyenlerden % 10 puan daha fazla çıkıyor. Seçim dönemine kadar sürdürülebilmesi halinde bu algı Erdoğan’a büyük bir fayda sağlayacaktır.
Çünkü bu algı seçmen davranışlarına doğrudan tesir eder. Bir taraftan kararsızların kazanacağı söylenen adaya meyletmesini sağlar, diğer taraftan da muhalefette motivasyon kaybına neden olur. İki örnekle bunu teyit etmek mümkün: 2018’de Erdoğan’ın seçimleri alacağına dair güçlü algı, muhalefet seçmenlerinin hareketliliğini azaltmıştı. Oysa 23 Haziran’da İmamoğlu’nun seçimleri kazanabileceği düşüncesinin varlığı, muhalefet seçmenlerinin sandık başına akın etmesini sağlamıştı.
Gri alan
MetroPOLL araştırması, AK Parti seçmenlerinin % 32’sinin ve MHP seçmenlerinin de % 12’sinin Erdoğan’ın kesinlikle kazanacağına inandığını söylüyor. Bu veriler seçmenlerin ağırlıklı kesiminin henüz bir karara varmadığını ve gri alanda bulunduğuna işaret ediyor. Dolayısıyla seçim sonucunun tayininde muhalefetin oyun kurma ve gri alandaki seçmene ulaşma becerisi belirleyici olacaktır.
Eğer muhalefet Erdoğan’ın seçimi her halükarda kazanacağına ilişkin algının yerine seçimin ortada olduğu ve muhalefetin kazanabileceği algısını ne kadar yerleştirebilirse, seçimdeki başarı şansını da o oranda artırmış olur.
*Kürdistan 24, 30.09.2020