Ana SayfaRÖPORTAJSORUŞTURMA | “PKK, ’Kandil, Öcalan’ı dinlemez’ yorumlarını ters köşeye yatırdı. Saat barışa...

SORUŞTURMA | “PKK, ’Kandil, Öcalan’ı dinlemez’ yorumlarını ters köşeye yatırdı. Saat barışa beş var”

PKK’nın son açıklamasını Kürt meselesini yakından inceleyen isimlere sorduk. Vahap Coşkun: “’Devlet ile Öcalan’, ‘devlet ile PKK’, ‘Öcalan ile PKK’ arasında arka plan çalışmalarının yapıldığı intibası uyanıyor. Öcalan'ın silah bırakma çağrısının yakın olduğuna ve PKK'nin riayet edeceğine işaret ediyor.” Mesut Yeğen: “Örgütün Öcalan’ın perspektifinden haberdar olduğunu ve buna dahil olacağını gösteriyor.” İlhami Işık: “’Değişim’le kast edilen, Öcalan'dan gelecek açıklamaya riayet edilerek PKK’nin silahtan arınmış bir yapıya dönmesi. Saat barışa beş var.” Günay Aslan: “PKK, ’Kandil, Öcalan’ı dinlemez’’ yorumlarını ters köşeye yatırdı. ‘Demokratik dönüşüm sürecinin başlayacağını’ bildirdi.”

PKK’nın önceki gün (12 Şubat) yaptığı, “PKK ve Kürtler değişecek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türkiye ortamı değişecek, Ortadoğu ve tüm dünya değişecektir. Devlet yıkılmayacak, demokrasiye duyarlı ve açık temelde yeniden yapılandırılacaktır” ifadelerine yer verilen, “süreç”le ilgili en pozitif açıklamasını Kürt meselesini ve “süreç”i yakından inceleyen isimlere sorduk.

Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve Serbestiyet yazarı Doç. Vahap Coşkun, Serbestiyet yazarı İlhami Işık, sosyolog Prof. Mesut Yeğen ve gazeteci Günay Aslan, PKK’nın son açıklamasını Serbestiyet’e değerlendirdi.

Vahap Coşkun: “’Devlet-PKK’ arasında arka plan çalışması yapıldığı intibası var”

Vahap Coşkun.

Açıklama birkaç açıdan önem taşıyor. Birincisi, Öcalan’a bağlılık vurgusu. Metnin geneli, Öcalan’ın önemini belirten cümlelerle bezeli. Zannediyorum son dönemde Öcalan’a en fazla vurgu yapılan, onun ‘önderlik’ kimliğinin altını en fazla çizen açıklama bu.

İkinci önemli husus, bu yürütülmekte olan sürecin sonuç alacağına dair bir inanç var. Mesela şöyle ‘Çok ciddi bir karşıtlık ve darbesel müdahaleler olmadığı takdirde’ diye bir ifade geçiyor. Bu sürecin devam edeceği ifade ediliyor. Dolayısıyla PKK tarafında da bir mesafe alındığını ve bir sona yaklaşılmakta olduğunu dile getiren bir yaklaşımın olduğunu görüyoruz.

Üçüncü bir husus, bu süreçle ilgili birtakım kaygıların dile getirilmesine cevap olarak Türkiye’ye yönelik açıklamalar var. PKK’nin veya bu sürecin herhangi bir şekilde Türkiye’yi bölmeyeceğine aksine Türkiye’nin demokratikleşmesine hizmet edeceğine dair bir vurgu var. Bu da önemli.

Dördüncü ve bence metnin en önemli taraflarından biri, Öcalan’ın yapacağı açıklamadan sonra bir değişimin olacağına işaret etmesi. Bu değişimin başlıca üç önemli aktörü var. İşte biri Kürtler. ‘Kürtler değişecek’ diyor. İkincisi PKK. PKK’nin kendisinin bir değişimden geçeceğini ifade ediyor. Dolayısıyla bu PKK’nin artık yeni bir modele dönmesi anlamını da kendi içerisinde barındıran bir söz. Üçüncüsü de Türkiye’nin değişeceğini ifade ediyor.

Ekim’den bu yana yürütülmekte olan süreçte, PKK’den sürece yönelik en etkili, en güçlü metnin bu olduğunu düşünüyorum. Bu tabii birtakım arka plan çalışmalarının yapıldığına dair bir intiba da bırakıyor.

Öcalan’ın açıklamayı yaptığında, PKK’nin buna uyup uymayacağı Türkiye’de en çok konuşulan konulardan bir tanesi. Kimileri, PKK’nin, Öcalan yapacağı açıklamaya hiçbir şekilde uymayacağını ifade ediyor. Tabii bunların bir kısmı analiz olmaktan ziyade temenni niteliği de taşıyor.

Ama ben baştan beri şöyle düşünüyorum, Öcalan, PKK’nin kendi çağrısına uyacağına emin olmadığı takdirde böyle bir çağrı yapmaz. Öcalan eğer bir çağrı yaparsa, bu taraflar arasında bir mutabakatın olduğunu ve PKK’nin buna uyacağına işaret eder.

Tabii ki bu hem ‘devlet ile Öcalan’ hem ‘devlet ile PKK’ hem ‘Öcalan ile PKK’ arasında bir arka plan çalışmasının yapılmasına, bir mutfak çalışmasının yapılmasını gerekli kılar ve bu çalışmaların da yapıldığını düşünüyorum.

Aslında bazı işaretler de var. Mesela bir süre önce Mazlum Abdi, Öcalan’ın bir açıklama yapacağını ifade etti. Bu, Abdi’nin de bundan haberdar olduğuna ve onun da bir şekilde bu sürecin içinde olduğuna dair bir işaret olarak okunabilir.

Dolayısıyla PKK tarafından bu son yapılan açıklama, Öcalan’ın silah bırakmaya yönelik bir çağrı yapmasının yakın olduğunu ve buna da PKK’nin riayet edeceğini gösteriyor. Tabii ki bunun son derece önemli olduğunu düşünüyorum.

Elbette Kürt meselesi sadece silah, şiddet meselesi değil ama silahın ortadan kalkması başlı başına çok büyük bir etki yapacak. Çünkü bu özellikle son 40 yıldır siyasetin doğasını etkileyen bir husus. Bütün siyasal aktörler bu sorunun etrafında kümeleniyor ve bu sorunda bir pozisyon alıyorlar. Silahın ortadan kalkması, bence Türkiye’de siyasetin yeniden dizaynını gerektirecek kadar radikal bir değişimi kendisiyle beraberinde getirecek. Kürt meselesinin demokratik ve siyasi platformlarda daha etkili bir şekilde savunmasını, buna yönelik taleplerin daha siyasal bir içerikle kamuoyunun önüne sunulmasını beraberinde getirecek. Bu taleplerin hangi bir şekilde kriminalize edilmesinin, terörize edilmesinin artık eskisi kadar kolay olmayacağı, yeni bir dönemin açılacağını görüyoruz. 

Başta Kürtlerin oyuna talip olan partilerin, başta DEM Parti, AK Parti ve son zamanlarda CHP’nin, bütün bu partilerin siyasetlerinin ciddi manada gözden geçirmesini, yenilenmesini beraber de getirecek.

İlhami Işık: “Saat barışa beş var. PKK silahtan tümüyle arınmış bir yapıya dönüşecek”

İlhami Işık.

PKK’nin son açıklaması, sürecin ciddiyetinin ve öneminin gitgide arttığını gösteriyor. Daha önce Öcalan’ın açıklamalarından sonra PKK’den değerlendirmeler geliyordu.

Ama bu sefer ilk kez İmralı’dan bir açıklama gelmeden, sadece bir açıklama yapılacağına dair işaretlere bir cevap olarak olası negatif durumların önünü kesme amaçlı bir açıklama yapıldı.

Açıklamanın içeriğinde PKK’nin kendisini değiştireceği vurgusu da var. Her ne kadar birileri tarafından daha geniş kapsamlı bir açıklama beklentisi olmuş olsa da açıklamadaki değişim vurgusu, PKK’nin Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleye, Türkiye’ye karşı düşmanlık politikasına tümüyle son vermeye ve kendisini feshetmeye yönelik. Süreci takip eden ve önceki süreçleri de bilen insanlar bunu görebilir.

Öcalan’dan 15 Şubat’tan sonra gelecek açıklamaya riayet ederek PKK’nin bir kongreyle tümüyle silahlardan arındırılmış bir yapıya dönüşeceği açık.

Tabii bu uzun yıllardır sorunu şiddet sarmalı içerisinde görmek ve sürdürmek isteyenler açısından kötü bir son.

Ünlü bir söz vardır “Saat barışa 5 var”. Zannedersem bu sözü bugün itibariyle kullanmak pek Pollyannacılık olmayacaktır. Ben her ne kadar Pollyannacı bir insan olsam da… Bugün itibariyle saat barışa beş var.

Bir risk var, Suriye’de herhangi bir olası olumsuzluk. Bunun olmaması için de çok yoğun bir diplomasi, çok yoğun bir siyasal hareketlilik sürdürülüyor.

Bu adımlardan biri de DEM heyetinin Güney Kürdistan’a yapacağı ziyarettir. Hem Barzani ile hem Talabani’yle görüşmeler yapacaklar.

Bir de Suriye lideri Ahmet eş-Şara’nın Kürtlere yönelik şu anki pozitif duruşu bu riski ciddi anlamda azalttı. Ama orada bazı şeyler henüz oturmadı. Suriye’de yeni bir yönetim var ve bununla ilgili tabii çeşitli belirsizler var. Uluslararası güçlerin Suriye’de istediği durumla ilgili farklı noktalar var.

Mesut Yeğen: “Örgüt, Öcalan’ın açıklayacağı perspektiften haberdar ve içinde yer alacak”

Mesut Yeğen.

Açıklama önemli birkaç şeye işaret ediyor. Birincisi örgütün artık ana karargahının bütün gövdesiyle Öcalan tarafından yakında açıklanacak perspektifinin içerisinde yer aldığını gösteriyor. Şu ana kadar Öcalan’ın yapacağı açıklamaya dair örgütün tutumunun ne olacağıyla ilgili bir tereddüt vardı.

Ancak bu açıklama, örgütün Öcalan’ın perspektifinden herhalde bir şekilde haberdar olduğunu ve Öcalan’ın perspektifinin içerisinde yer alacağını gösteriyor. Hem tereddütleri giderilmesi açısından hem de dediğim üzere PKK’nin Öcalan perspektifine dahil olduğunu göstermesi itibariyle önemli.

İkincisi, örgüt, Öcalan tarafından önerilecek perspektifin ana hatlarına dair de bir şeyler söylemiş oluyor. Belirttiğim gibi belli ki Öcalan’ın perspektifinden bir şekilde haberdarlar.

Öcalan tarafından hem Türkiye’de hem Ortadoğu’da, yani Kürtlerin yaşadığı yerlerde mevcut sınırları tanıyan ama demokrasinin geliştirilmesini esas alan bir perspektifin önerileceğini ve bunun da örgüt tarafından benimsenmiş olduğunu gösteriyor.

Üçüncü bir husus; PKK ve tahmin ediyorum Öcalan da aynısını yapacaktır hem Kürt yurttaşları hem de Kürt olmayan yurttaşları çözüm diye konuşulan sürecin genel bir demokrasi mücadelesinin parçası olacağına ikna etmeye çalışıyor. Hem Kürtlerin hem de diğer yurttaşların tereddütlerine, soru işaretlerine cevap verilmiş oluyor. 

Bu sürecin bir başlangıç olacağı ve genel demokrasi mücadelesinin içinde inşa edilecek bir şey olduğu düşüncesi veriliyor.

Günay Aslan: “Silahlı mücadeleyi sonlandırıp ‘demokratik dönüşüm’ esaslı yeniden yapılanmaya hazır”

Günay Aslan.

Bu açıklamaya aslında 4 aylık zaman diliminin kayda değer tek önemli gelişmesi diyebiliriz. Türkiye’de aylardır gündemden düşmeyen “Kandil, Öcalan’ı dinlemez’’ yorumlarını ters köşeye yatıran ve bu yönlü bütün spekülasyonları boşa çıkaran bir açıklama PKK’den geldi. PKK Yürütme Komitesi açık bir biçimde olası Öcalan çağrısına destek verdi ve “Öcalan’dan gelecek tarihi çağrıyla demokratik dönüşüm sürecinin başlayacağını’’ bildirdi.

PKK, Öcalan’ın taleplerinin kabul edileceğini, “PKK ve Kürtlerin değişeceğini’’ açıkladığı bildirisinde “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türkiye’deki ortamın ve Ortadoğu’nun da değişeceği’’ ifadelerine yer verdi. Aynı açıklamada ‘her şeyin bir çağrı ile değişmeyeceği’ mesajı da -özellikle- verildi.

Türkiye’de 40 yıllık çatışmalı sürecin sona erebileceği ve demokratik- sivil mücadelenin temel alınacağı yeni bir sürecin başlayabileceğini bu açıklamadan bir hafta kadar önce kendi kanalımdan kamuoyuyla paylaşmıştım. Kürt siyasetinden edindiğim izlenim buydu ve bunu kamuoyuyla paylaştım. Kürt hareketi silahlı mücadeleyi sonlandırmaya, ‘demokratik dönüşümü’ esas alan bir yeniden yapılanmaya hazır. Açıklama ile tüm dünyaya da duyuruldu. Muhtemelen kısa erimde şayet PKK’nin de dediği gibi ‘darbesel bir müdahale olmaz’ ise çağrı gelecek ve kabul görecek. 

Ancak Türkiye’deki egemen yaklaşımın aksine her şey burada, bununla bitmeyecek. Öcalan, PKK ve Kürt bileşenlerine rağmen sürecin ilerlemesi pek de mümkün görünmüyor. Öcalan’ın yapacağı çağrı ve PKK’nin atacağı adımların belki de en olumlu en hayırlı yanı bunu bir kez daha bütün çıplaklığıyla herkese göstermesi olacak. PKK bu açıklamasıyla aslında kendisine kurulmak istenen tuzağı bozmuş, topu devletin ve onun AKP-MHP hükümetinin sahasına sürmüştür.

Şöyle ki: Hükümet sürece -kabaca- şöyle yaklaşıyor; Öcalan bir çağrı yapar, PKK de gelir teslim olur, böylece sorun hallolur (!) veya Öcalan bir çağrı yapar PKK reddeder, böylece bize de tıkanmış bu şiddet siyasetini yeniden tırmandırma fırsatı doğar! Yanılıyor olabilirim devletin ve iktidarın yaklaşımı bu. En azından Kürt tarafındaki algı bu…

Devletin/iktidarın yaklaşımında bir değişim görünmüyor, koşullar özellikle de Ortadoğu’daki (Suriye ve Irak) özel koşullar devleti Kürtleri kontrol altında tutmaya zorluyor, fakat bunu ‘demokratik- eşitlikçi’ bir çözümü sağlayarak değil, ayak oyunları, hile, dayatma ve baskıyla sağlayacağını düşünüyor, buna uygun planlar yapıyor.

Bana göre kısa erimde Türkiye’de ‘demokratik çözüm’ için yetersiz de olsa bir zemin üretilmeyecektir. Savaş duracak, Kürt tarafı demokratik siyaset için adımlar atacak, imkanlar sunacaktır ancak, Türk devleti ve hükümeti geçmişte olduğu gibi adım atmayacaktır ve bence istese de atamayacaktır. Çünkü bunun sonuçları devlet ve bileşenleri açısından çok ağır olacaktır.

Zira, Türkiye’nin yeni merkezi devlet sistemi ve siyasal rejimi son 10 yılda Kürtlerle savaş ekseninde inşa edildi. Dolayısıyla olası bir demokratik çözüm bu tek adam rejimine dayalı devlet sistemini ve Türkiye’nin iç siyasal dengelerini çözecektir. Demokratik çözüm devlet sistemi ve yeni İttihatçı bu rejimi tasfiye edecek, iç dengeleri kökten değiştirecektir. Devletin ve hükümetin isteyeceği en son şey bu olsa gerek. Kaldı ki onların attıkları her adım, yaptıkları her şey bu rejimin kalıcılaşmasına, kökleşmesine yöneliktir. İstenen ise bu rejime biat etmiş, ‘yerli ve milli’ bir Kürt hareketidir. O da bu konjonktürde mümkün değildir.

PKK’nin savaşı durdurmasıyla devletin çökertme siyasetini durdurması eş zamanlı olarak hayata geçse bu adım bir kazanım olabilir. Şimdilik en azından bu kadarı olası görünüyor. Bir çatışmasızlık dönemi yaşanabilir ve bu arada savaşın yol açtığı kimi sorunlarda (hasta mahpuslar, Rojava’ya saldırılar, politik tutsaklar, kayyum vd.) bir ‘iyileşme’ yaşanabilir…Bu kadarı için bile olsa bu adımın kıymetli olacağını düşünüyorum.

Son olarak: Türkiye’nin Kürt meselesi doğası gereği bölgenin Kürdistan sorununun içindeki bir meseledir. Dolayısıyla meselenin ne olacağını bölgedeki savaş ve bölgenin yeniden yapılanmasındaki rekabet belirleyecektir. Küresel ve bölgesel güç odaklarının çıkar çatışmalarının giderek şiddetlendiği Suriye, Irak ve İran’ın ‘çözülme’ sürecine girdiği, Türkiye’nin krizlerinin derinleştiği bu dönemde uluslararası bir mesele haline gelmiş Kürdistan sorununun çözümünde ‘dış dinamikler’ belirleyici olacağa benziyor. 

100 yıllık bir zaman diliminde kendi çözümlerini üretmeyen Türk ve Kürt tarafı gelinen aşamada, ‘dış çözüme’ zorlanmaktadır. 1 Ekim’den bu yana yaşanan süreç de aslında bununla bağlantılı olarak gündeme gelmiştir. Devlet ‘dış çözümü’ engellemeye yönelik bir girişim peşindedir ancak, bölgedeki kaostan ne tür bir sonuç çıkacağı; Ortadoğu’nun, Türkiye’nin ve Kürdistan’ın gelecekte nasıl şekilleneceği belirsizdir. 

Elbette Türkler ve Kürtler bu belirsizlik aşılıncaya kadar çatışmadan uzak durabilir, kendi aralarında ve aynı göz hizasına konuşabilir, bunu kalıcı hale getirebilirlerse en azında kaostan çıkabilecek olumsuz seçenekleri birlikte önleme şansını elde edebilirler. 

- Advertisment -