Ana SayfaHaberler‘Süleyman Soylu için çember daralıyor’

‘Süleyman Soylu için çember daralıyor’

Gazeteci İsmet Berkan Haftalık Gazete’de yazdığı yazıda Sedat Peker’in iddiaları sonrasında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu için, ‘çemberin daraldığını’ yazdı. Berkan’ın yazısını Serbestiyet okurlarıyla paylaşıyoruz.

Tarih 11 Haziran 2021, cuma. O sabah haberturk.com sitesinde, sitenin yazarlarından Sevilay Yılman’ın yazısı saat 08.58’de online oluyor.

Yazıda Yılman, bir seferinde Sezgin Baran Korkmaz ile tanıştığını, kendisini “samimi, dürüst ve yakın” bulduğunu, o yüzden onunla bağlantısını sürdürdüğünü söylüyor, “Ama otelinde hiç kalmadım” diyordu.

Yılman’ın böyle yazmasının bir tane nedeni vardı: Aynı kurumun (Habertürk) bir zamanlar çok seyredilen haber kanalının haber sunucusu Veyis Ateş, suç örgütü lideri Sedat Peker tarafından dile getirilen iddialar üzerine “izne çıkarılmış”tı.

Veyis Ateş bu pozunu kendi sosyal medyasından paylaşmıştı. Fotoğrafın Sezgin Baran Korkmaz’ın otelinde çekildiği yaygın bir inanış.

Peker, Veyis Ateş’in Sezgin Baran Korkmaz’ın otelinde para ödemeden kaldığını öne sürmüş, Habertürk yönetimi Veyis Ateş’ten bu iddiayı yalanlayan yazılı bir açıklama yapmasını istemiş, Ateş bu açıklamayı yapamayınca da “izne çıkarılmış”tı. Bu bilgileri, Habertürk Grubunun önde gelen isimlerinden Fatih Altaylı açıkladı zaten.

Aynı Fatih Altaylı, 13 Haziran pazar günü öğlene doğru, saat 11.20’de online olan yazısında, Veyis Ateş konusuna devam ederek “Mesleğimizin düşürüldüğü durumu ibretle ve çok üzülerek izliyorum” diye söze başlıyor, “Bu gazeteci kılıklı sahtekarları ortaya çıkaralım, onları teşhir edelim” diyordu.

Sezgin Baran Korkmaz, Habertürk okuyor

haberturk.com’dan linkini verdiğim her iki yazı da, son derece ilginç sonuçlar doğuracaktı. Biz o sırada bilmiyorduk ama ilk sonucu Sevilay Yılman aldı. Yazısı cuma günü (11 Haziran) yayınlanmıştı, cumartesi günü telefonu çaldı, arayan Sezgin Baran Korkmaz’dı.

Yılman, Sezgin Baran Korkmaz’la olan görüşmesinin bütün ayrıntılarını ancak üç gün sonra, yani 15 Haziran günü yazdı ve yayımladı. Yılman’ın yazısı 08.48’de online oldu.

Söylediğine göre 12 Haziran Cumartesi günü öğleden sonra saatlerinde telefonu çalmış, tanımadığı +41 koduyla başlayan bir numara onu FaceTime’dan arıyor. Açmış. Karşısında Sezgin Baran Korkmaz var.

Yılman’ın yazdığına göre SBK söze “Ablacığım selamlar. Ben Sezgin Baran Korkmaz… O kadar yakın olduğum gazeteci arkadaşıma rağmen onların bana vebalı gibi muamele göstermesine rağmen senin çıkıp; ‘Evet tanıyorum kardeşim! Çok da severdim!’ demen büyük yürek! Sağ olasın” diyerek başlıyor.

Yılman’ın aktardığına göre SBK, Veyis Ateş’in kendisinden “Ankara ile arasını bulmak için” 10 milyon Euro para talep ettiğini söylüyor, bu konuda Veyis Ateş ile aralarında geçen telefon konuşmasını kaydettiğini belirtiyor. Yılman ısrar edince de, toplamı 12 dakika olduğu söylenen kaydın 3 dakikalık bir kısmını ona dinletiyor.

Dehşet veren telefon konuşması kaydı

Yılman’ın yazısının bu telefon konuşmasını anlatan bölümü şöyle:

Veyis Ateş diyor ki özetle; “Biliyorum canın çok acıyor. Her tarafı yakıp yıkmak istiyorsun. Çıkıp her yere konuşmak istiyorsun. Yaşadıklarını anlıyorum. Hak da veriyorum sana. Sen de eşine, ailene çoluğuna, çocuğuna kavuşmak istiyorsun… Hiçbir şey olmamış gibi ülkene dönmek istiyorsun… Ankara’dayım… Az önce senin görüşmeni yaptım. Şunu anladım ki seninle uğraşan bir klik ve lobi var ama bu arkadaşlarla işi tersine çevirmek mümkün…”

Bunun üzerine SBK diyor ki; ”Abi ben hukuken zaten haklıyım ama yine de sen söyle nasıl olacak?”

Veyis Ateş şöyle cevap veriyor; “Önce senin samimiyetini göstermeni bekliyorlar…”

SBK ise; “Nasıl göstereceğim abi?”

Veyis; “Talep ettikleri meblağı yollayacaksın“ diyor.

SBK da; “Abi diyelim yolladım 10 milyon Euro… Peki ya sonra bu insanlara ulaşamazsak… Ne olacak o zaman?” diye soruyor…

Veyis de diyor ki o zaman:

“Hiç merak etme… Ben her iki tarafın da hakemi ve kefiliyim. Para, iş bitene kadar bende duracak!”

Hülasa…

Benim dinlediğim kısım kelimesi kelimesine olmasa da bu kadar…

Altaylı daha önce yazmasaydı…

Yılman bu yazıyı 15 Haziran sabahı yayınladı ama ondan önce, 14 Haziran akşam üzeri saatlerinde (17.13’te) Fatih Altaylı’nın yazısı haberturk.com’da online olmuştu bile. Altaylı, yazısına “Veyis Ateş’le ilgili vahim iddialar” başlığını atmıştı. (Sevilay Yılman, Sezgin Baran Korkmaz’la Altaylı’dan önce konuşmuştu, kendi yazdığına göre SBK’nın anlattıklarını hemen Habertürk yönetimiyle de paylaşmıştı ama yazısını ancak Altaylı’dan sonra yazdı. Oysa, anlaşıldığı kadarıyla Fatih Altaylı neredeyse telefonu kapatır kapatmaz bilgisayarının başına geçmiş ve linkini verdiğim yazıyı yazıp hemen yayınlamıştı.)

Altaylı’nın yazdığına göre Sezgin Baran Korkmaz onu da aramıştı. Söylediğine göre SBK, Altaylı’yı daha önceki yazısında yaptığı çağrı üzerine arıyordu. Ona da, Sevilay Yılman’a anlattığı Veyis Ateş iddialarını anlatmıştı. Altaylı’nın yazdığına göre Veyis Ateş ile Sezgin Baran Korkmaz’ın görüşmesi 7 Ocakta, yani SBK yurt dışına kaçtıktan bir ay sonra gerçekleşmişti.

Buraya kadar anlattıklarım, bir suç örgütü lideri olarak yurt dışında kaçak yaşayan Sedat Peker’in anlattıklarının tetiklediği ifşaatlar zincirinin görünen son halkasını oluşturuyor. Ama görünen son halka, zincirin son halkası değil…

Veyis Ateş kimin aracısı?

Veyis Ateş, SBK ile kimin “arasını bulmaya” çalışıyordu? Sevilay Yılman’ın dinlediği bant kaydında Veyis Ateş, SBK’ya şöyle diyor: “Ankara’dayım… Az önce senin görüşmeni yaptım. Şunu anladım ki seninle uğraşan bir klik ve lobi var ama bu arkadaşlarla işi tersine çevirmek mümkün…”

Kim bu klik ve lobi? Bütün bu ifşaatlar zincirini tetikleyen Sedat Peker’e bakacak olursanız, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan başkası değil.

Veyis Ateş’in Süleyman Soylu’ya yakın bir isim olduğu çok bilinen bir “sır.” Ancak yine de, orijinal iddialar içinde Soylu’nun adının hiç geçmediğini hatırlatmak gerek. Soylu’dan adıyla söz eden tek kişi Sedat Peker.

Özışık kardeşler Soylu için arabuluculuğa kalkışmıştı

Tam bu noktada bir hatırlatma yapmak gerek. Sedat Peker, iki başka gazeteciyi, Hadi ve Süleyman Özışık kardeşleri daha önce “Süleyman Soylu ile aramı bulmak istiyorlar” diyerek ifşa etmişti.

Hadi Özışık bir yandan nargilesini içiyor, bir yandan Sedat Peker’le konuşuyor.

Peker, bu ifşaatında internethaber.com sitesinin sahibi de olan Hadi Özışık’la yaptığı bir görüntülü görüşmenin kaydını yayınlamıştı. (Bu sitenin Peker’in maddi katkılarıyla kurulduğu da Peker tarafından iddia edildi, bir cevap da gelmedi.)

Peker’in görüntülü konuşmayı YouTube kanalından yayınlaması üzerine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu çok sinirlendi, Özışık kardeşleri suçladı, hatta onlar hakkında suç duyurusunda bulundu. Bu suç duyurusu hemen işleme alındı, Özışık kardeşlerin evlerine ve iş yerlerine baskınlar yapıldı.

O karmaşa içinde hem Hadi Özışık hem Süleyman Özışık İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan özür dilediler, “Üstümüze vazife olmayan bir işe kalkıştık, Bakan Soylu bizden arabuluculuk yapmamızı istemedi, biz kendimiz yaptık” diyerek “kusur”u da üstlendiler.

Şimdi bugün Sezgin Baraz Korkmaz’dan hakkındaki soruşturmaların düşürülmesi karşılığı 10 milyon Euro haraç istenmesi iddiaları için de Süleyman Soylu çıkıp “Benimle ilgisi yok” derse, acaba Veyis Ateş de Özışık kardeşler gibi “Ben kendi kendime hakemliğe soyundum, kendi kendime gelin güvey oldum” der mi?

Eğer derse, kimse için sürpriz olmaz!

Peker’in iddialarından doğru çıkanlar

Sedat Peker bugüne kadar 9 video yayınladı. Bir de araya çerez mahiyetinde bazı görüntülü telefon konuşmalarını sıkıştırdı, toplamı 12 oldu. Toplamı 10 saate ulaşan ve 110 milyondan fazla kez izlenen bu videolarda belki yüzlerce iddia dile getirdi.

Bu dile gelen iddiaların bir bölümü, işte son Veyis Ateş olayında ve Özışık kardeşler olayında olduğu gibi, doğru çıktı. Geçenlerde BBC Türkçe bir haber derledi, Peker’in açıklamaları türlü çeşitli sonuçlar doğurdu, doğurmaya da devam ediyor.

Peker’in açıklamalarında doğruların yanına yalanlar ve kendi amacına uygun dezenformasyon karıştırması olasılığı her zaman var ama medyanın olduğu kadarıyla yaptığı kimi araştırmacı gazetecilik örnekleri hep Peker’i doğruladı. Ama Peker eksik ve yanlış bildiği bazı şeyleri de söyledi. (Örneğin Uğur Mumcu öldürülür öldürülmez Mehmet Ağar’ın Ankara Emniyet Müdürü olarak olay yerine gitmesi doğru değildi; Ağar o sırada Erzurum’da valiydi. Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu ile aralarında geçen meşhur “Tuğla çekme” konuşması cinayetten birkaç yıl sonra, Ağar Emniyet Genel Müdürü olduktan sonra gerçekleşmişti.)

Soylu, Erdoğan’a aba altından sopa gösterdi

Süleyman Soylu, Habertürk yayınında Veyis Ateş’in sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’a aba altından sopa gösterip “Beni savunacak” demişti, dediği çıktı.

Peker ilk videolarında Süleyman Soylu’yu hedef almıyordu ama Soylu Twitter üzerinden Peker için “Mafya pisliği” deyince onun aleyhine konuşmaya başladı. Soylu kendini savunmak için iki kez uzun TV programları yapmak zorunda kaldı. Bu programlardan sonuncusunda Veyis Ateş de vardı, Bakan’a “Kendinizi yalnız hissediyor musunuz” diye soruyla pas arası bir şey sordu, Soylu da bu fırsatı kullanıp haftalardır sessiz duran Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a aba altından sopa gösterme fırsatı buldu, “Cumhurbaşkanım beni savunacak” dedi.

Ve dediği de çıktı; önce MHP lideri Devlet Bahçeli, ardından da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan partilerinin grup toplantılarında Soylu’yu savundular. Ama aynı Erdoğan, mesela kaymakam adaylarını kabul töreninde Soylu ile aynı fotoğraf karesine girmedi, İçişleri Bakanlığı’nın doğrudan görev alanında olan bir törene Süleyman Soylu çağrılmadı.

Bu son ifşaatlar ve Veyis Ateş’in ortaya çıkan durumundan sonra da gözler aslında Süleyman Soylu’nun ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın üzerinde.

Peker’in çizdiği vahim tablo

Sedat Peker’in videolarıyla ve son günlerde Tweetleriyle çizdiği resim, Süleyman Soylu’nun emrindeki polis gücü ve iş birliği içinde olduğu savcılar aracılığıyla bazı insanlara önce sahte suçlamalar yöneltildiği, sonra da bu insanların haraç ödeyerek bu suçlamalardan kurtarıldığı iddiasını anlatıyor.

Bu, sadece Türkiye’de değil, dünyanın bildiğimiz hiçbir ülkesinde İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan bir kişiye yöneltilmiş suçlama değil. Emsali yok.

Suçlayan, bizzat kendisi suç örgütü lideri bir isim olduğu için hem Süleyman Soylu hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de bir bütün olarak iktidarın her düzeydeki sözcüleri, “Bir mafya liderinin lafıyla mı hareket edeceğiz” diyerek söylenenleri kategorik olarak reddediyor. Ancak bütün bu redlere rağmen işte o mafya babasının bazı iddiaları doğru çıkıyor. Son örnek Veyis Ateş. (Peker’in Veyis Ateş-Süleyman Soylu bağlantılı bir yeni haraç iddiası daha var, Kuzu İnşaat adlı inşaat şirketini merkezine alan ama bu konuda henüz yeni bir bilgi yok.)

Erdoğan, Soylu’yu siyaseten taşımaya devam eder mi?

Bütün bu ortaya çıkanlar ve olan bitenler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açısından Süleyman Soylu’yu siyaseten taşımayı güçleştiriyor.

“Normal” bir ülkede yaşıyor olsak, Soylu çoktan “Soruşturmanın selameti” açısından görevinden affını istemiş olur, bizzat Cumhurbaşkanı da yargı makamlarından iddiaların araştırılmasını ister, bu arada kendi emrindeki devletin en üst soruşturma organı olan Devlet Denetleme Kurulu’nu da harekete geçirirdi.

Ama “normal” bir ülkede yaşamıyoruz. Örneğin İçişleri Bakanı Soylu’nun Sedat Peker’in iddialarıyla ilgili savcılığa yaptığı suç duyurusu, aradan onca zaman geçmesine rağmen henüz işleme konmadı, bu konuyla ilgili bir gelişme medyaya yansımadı.

İşin hukuki yanında bir ilerleme olmuyor, Soylu yerinde durduğu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tutumunu değiştirmediği müddetçe olacakmış gibi de gözükmüyor.

Ama mesele sadece adli-hukuki bir mesele olmaktan çoktan çıktı. Artık siyasi boyut da en az işin suç boyutu kadar önemli duruma geldi. Hele son Veyis Ateş olayı, siyasi gündemi daha da hareketlendirecek.

O yüzden Süleyman Soylu’nun bulunduğu makamdaki süresi giderek kısalıyor. Her an bir görevden alma veya istifa haberi duyabiliriz.

Kaynak: haftalıkgazete.com

- Advertisment -