80’li yıllarda her şey gizli gizli yapılırdı. Bildiğim kadarıyla bu sağcılar için de, solcular için de, nerede durduğunu hiçbir zaman bilemeyen bizler için de geçerliydi. Gazeteyle kaplanan şiir kitapları, üstünde hiçbir şey yazmayan kasetler, kuytu köşelerde çıkarılan dergiler…
Gizli gizli dinlemeyi en çok sevdiğimiz marşlardan biri Sarper Özsan’ın 1 Mayıs Marşıydı. Bence, tatsız tuzsuz diğer marşlara göre çok içtendi, umutluydu. Hele de Timur Selçuk’un teatral yorumu ile dinlerseniz…
Doğru, herkes bir teatraldi o günlerde, hayatın tekdüzeliği ile ters orantılıydı yorumlar hep. Gizli gizli ümit beslenir, fısıldansa bile teatral konuşulurdu. Onların arasında Timur Selçuk’un teatralliği bazılarımıza pek hoş gelirdi.
YouTube’dan açıp bir cızırtılı versiyon bulun, hâlâ dinlerken içinizin açıldığını fark edeceksiniz. Timur Selçuk, çok mühim bir müzisyendi, öğretmendi, besteciydi ama bence en çok 1 Mayıs Marşının öfkeli umuduna cuk oturan tarzıyla müthiş bir yorumcuydu.
“Günlerin bugün getirdiği,
Baskı, zulüm ve kandır.
Ancak, bu böyle gitmez,
Sömürü devam etmez.
Yepyeni bir hayat gelir,
Bizde ve ülkelerde…”
Bugün kaybettiğimiz Timur Selçuk’un hayat hikayesine bir bakarsak…
1946 doğumludur, Türk sanat müziği bestecisi Münir Nurettin Selçuk’un oğludur, Hazal Selçuk ve Mercan Selçuk’un babasıdır. Beş yaşında piyano çalmaya başlamış, yedi yaşında ilk konserini vermiştir. Galatasaray Lisesi mezunudur. İstanbul Belediye Konservatuvarı piyano bölümüne de devam etmiştir.
“Paris’teki École Normale de Musique de Paris’te bestecilik ve orkestra yönetimi bölümünden mezun olduktan sonra 1975’te Türkiye’ye dönmüştür.
1976’da İstanbul Oda Orkestrasını ve kendi öğrencilerini yetiştirdiği Çağdaş Müzik Merkezini kurmuştur. Ankara Sanat Tiyatrosu’nda 10 yıl çalışmış, Bilgesu Erenus’un “Nereye Payidar” oyunu için besteler yapmış, Uğur Mumcu’nun Sakıncalı Piyade’sinin müziklerini yapmış, ayrıca “804 İşçi”, “Ferhat ile Şirin”, “Şeyh Bedrettin Destanı”, “Tak-Tik”, “Küçük Adam Ne Oldu Sana”, “Rumuz Goncagül “ve “Galileo Galilei” adlı oyunların müziklerini yapmıştır. “Sarıpınar 1914”, “Üç İstanbul”, “Cahide”, “Hakkari’de Bir Mevsim” gibi filmlere de fon müziği bestelemiştir.
1998 yılında Kültür Bakanlığı’nca verilen Devlet Sanatçısı unvanını almıştır.”
Besteci Timur Selçuk’a gelince… Ümit Yaşar Oğuzcan, Orhan Veli, Attilâ İlhan ve Nâzım Hikmet’in şiirlerini çok güzel şarkılara tercüme etmiştir. O içinden, kalbinden çıkan yorumundan mı, seçtiği şiirlerden mi bilmiyorum ama, bu tercümeleri şarkının ötesinde birer sinema filmi etkisi yapar insanda.
Atilla İlhan’ın Karantinalı Despina şiirinden besteleyip yorumladığı şarkı, mesela, kısa da değil, bildiğimiz uzun metrajlı bir filmdir. Yasak aşk filmi…
“Bir gül takıp da sevdalı, her gece saçlarına,
Çıktı mı deprem sanırdın. “Kara Kız” kantosuna,
Titreşir kadehler, camlar kırılır alkışlardan,
Muammer Beyin gözdesi Karantinalı Despina…”
Hali vakti yerinde, aile babası Muammer Beyin güzeller güzeli Karantinalı Despina’ya duyduğu yasak olduğu kadar derin tutkuyu anlatan bir filmi kim seyretmek istemez? Üstelik, doğru mudur bilmiyorum ama Muammer Beyin, Latife Hanımın, evet Atatürk’ün eşi olan Latife Hanımın babası olduğu bilgisi de kafanızda bir yerlerde bulunuyorsa… Şarkıyı açın, gözlerinizi kapatın, Timur Selçuk size inişlerle, çıkışlarla, sükunetle, heyecanla anlatsın.
Timur Selçuk’un hemen hemen her şarkısı, film olarak, şiir olarak, şarkı ya da marş olarak, birkaç kuşak Türkiyelinin içinde bir yerlerde yaşayacaktır, kuşkusuz. “Ayrılanlar İçin”, “Beyaz Güvercin”, “İspanyol Meyhanesi”, “Bugün, Yarın, Daima” bir tarafta; “Güneşin Sofrasındayız”, “Hürriyet Marşı”, “1 Mayıs Marşı” diğer tarafta…
Hayatımızdan, gençliğimizden, kalbimizden, umutlarımızdan büyük bir müzisyen, samimi bir şarkıcı geçti. Timur Selçuk’u çoğumuz hayranlıkla hatırlayacağız.