Ana SayfaANALİZLER“Yerel seçimler için ‘Çözüm Süreci’ gibi bir pazarlık gerçekçi değil”

“Yerel seçimler için ‘Çözüm Süreci’ gibi bir pazarlık gerçekçi değil”

Ali Bayramoğlu’yla Bugünler: “Leyla Zana’nın açıklaması, Başak Demirtaş’ın adaylığı, Selahattin Demirtaş’ın savunması… Bütün bunlara baktığımız zaman ittifakın demokratik saiklerle muhalefetle olması kadar AK Parti ile olması da mümkün olabilir görüntüsü ortaya çıkıyor DEM Parti’de. Leyla Zana’nın davet ettiği şey Tayyip Erdoğan’ın Öcalan ile görüşmesi. Tabii şunu da görmek lazım ki herkesin beklentisi olabilir, bir şeyleri zorluyor olabilir ama önümüzdeki ittifaklar salt seçim üzerinden yürüdüğü için pazarlık yapılacaksa böyle bir çözüm sürecine geri dönüş pazarlığını çok gerçekçi görmüyorum. Daha farklı, seçim bazlı pazarlıklar olabilir, bazı faydalar elde etmek karşılığında.”

Başak Demirtaş’ın adaylığı sizce ne anlama geliyor? Bu adımla birlikte Selahattin Demirtaş siyaset arenasına geri döndü şeklinde yapılan analizler sizce doğru mu?

Böyle okunabilir, ben de o kanaatteyim. Başak Demirtaş bir siyasi figür değil, Selahattin Demirtaş’ın eşi olarak tanınıyor ve hapishanedeki eşini temsil eden bir çerçevede algılanıyor.. Dolayısıyla bir yansıması, bir gücü varsa eğer siyasette bu eşi üzerinden var olan bir güç.

Selahattin Demirtaş’ın Kobane davasında 9 günlük savunmasını da dikkate alacak olursak -ki çok güçlü bir savunma- Başak Demirtaş’ın adaylığını, evet bu Selahattin Demirtaş’ın siyasi alandaki varlığı olarak algılanabilir.

Bir adım daha ileri gidecek olursak, siyasi partinin bu adaylık çıkışından haberi olmadığını söyleniyor.. Ancak şu aşamadan itibaren Başak Demirtaş’ı aday göstermemek de bir sorundur, aday göstermek de bir sorundur. Eğer aday gösterilirse bir Selahattin Demirtaş talimatı, ağırlığı gibi algılanır. Aday gösterilmezse de bu kez Selahattin Demirtaş – DEM Parti tartışmaları başlayacaktır. Bu durumda, Selahattin Demirtaş’ın partinin kararlarını yönlendirmek için bilinçli bir adım atmış demektedir.

Selahattin Demirtaş siyasi sahnede ve Kürt hareketinin hem fiili olarak hem de siyasi liderlerinden birisi.zYaptığı savunma bu anlamda son derece kuvvetliydi.

Benim o savunmada gördüğüm üç tane önemli nokta var:

İlk olarak Kürdi olanın öne çıkartıldığı bir konuşma var. Yani Kürtlük, Kürdistan, Kürdilik meselesinin temele alındığı ve telaffuz edildiği bir konuşma. Bu, seçimler sonrasında DEM arasındaki ilişki ya da farklılıklar açısından önemli.

İkincisi, Kürtlük, politik bir pozisyondan değil, genel etnik bir çerçeveden tarihsel perspektif içerisinde tanımlanmış Demirtaş tarafından. Müslüman olmak burada yine öne çıkarttığı bir nokta. İrili ufaklı Kürt partilerini de kuşatan bir çıkış bu.  Üçüncüsü ise Demirtaş’ın temsilci ve ses olma hamlesi, kendi gücünü ve liderliğini vurgulayan bir çerçevesi var konuşmanın.

Önemli soru şu: Bu üç nokta DEM’in yeni tutumuna vurgu yapıyor mu?  Bence yapıyor.

Malum, HDP ile DEM arasında bir fark var mı, DEM son seçimlerde alınan başarısız sonuçlardan sonra farklı bir yol izliyor mu gibi sorular var, ortada. Doğru sorular bunlar, bence DEM farklı bir yol izliyor. Yani biraz daha Kürdi olan, biraz daha içeri dönük bir siyasi dile sahipler. Demirtaş’ın konuşmasında da bunlar var. Başak Demirtaş’ın çıkışı, DEM arayışı, Selahattin Demirtaş’ın dönüşü fikri arasında bağlar var. Yerel seçimlere doğru, bu istikamette yapılan bir iç politi var, biraz da yeni tutumu pekiştirilmesi arayışı var.

Bu, kısmen doğal bir arayış. Bir dönem tek başına seçimleri belirleyecek bir güç olarak tanımlanan HDP bir önceki seçimde bu iddiasını karşılayamadı. Dolayısıyla düne kadar dile getirilen HDP olmazsa olmaz fikrinin Türk kamuoyunda da bir miktar azaldığını, HDP’siz bir siyasi tasavvurun gerek iktidarda gerek de muhalefette pekiştiğini, bir miktar da bunun tabiileştiğini söylemek lazım. Kürdi tutum, bunun da bir yansımasıdır.

Peki sizce DEM Parti yerel seçimler için tam olarak ne yapmak istiyor?

Tüm bunlar yanında ve sonucunda, DEM’in HDP’nin ittifakçı demokratik güçlerle birlikte hareket etme rotasını, ilke ve ülke meselesini biraz geriye iterek, Kürt meselesine yararı olan bir yol tutturduğu söylenebilir.  Kürdilikten zaten bu kastediliyor.

Örneğin, AK Parti ile bir ilişki kurulabilirse -ki kurulduğuna dair söylentiler de var- bazı yerlerde aday göstermek ya da göstermemek üzerinden kayyumlarla ilgili sonuç almak gibi bir pazarlık iddiası söz konusu. Bu böyle midir, değil midir bilmiyoruz ama bu eğilim önemli. Bu eğilim önemli olduğu için gerek Kürt seçmen bazında, gerek de Kürt hareketine verilen anlam bazında bir hareket yaşandığını görüyoruz.

Burada kritik nokta İstanbul seçimleri. DEM Parti aday gösterirse bu İmamoğlu’nu etkileyebilir ama İstanbul’daki seçimleri Kürt seçmenlerin belirleyeceğini sanmıyorum. Yani ben bağımsız olarak da Kürt seçmenin İmamoğlu’na yönelme ihtimali olduğunu düşünüyorum. Sırf Kürt olduğu için DEM’in adayına oy vermesi bence bir blok olarak bu seçimde pek mümkün değil. Pek çoğu aynı zamanda anti-AKP ve İmamoğlu’na destek konusunda bir tutum gösterecektir. Burada adayın kim olduğu çok önemli.

Eğer CHP ile DEM arasında bir anlaşma olmazsa -ki olmayabilir-, nasıl bir aday çıkartırsa İmamoğlu’nun işine yarar sorusu daha anlamlı hale geliyor. Yani aday çıkartıp çıkartmamak değil, kimin aday yapılacağı asıl mesele. Bu sebeple CHP ile anlaşmalar belirlenmeden Başak Demirtaş’ın aday gösterileceğini sanmıyorum ama bu bir kez telaffuz edildi.

Başak Demirtaş ile eş zamanlı olarak Leyla Zana’dan da uzun bir süre sonra bir açıklama geldi. Zana, Erdoğan’a çağrıda bulunarak ‘buzdolabına kaldırılan çözüm sürecini indirme zamanı geldi’ dedi. Bu çağrıyı nasıl değerlendiriyorsunuz? Gerçekten yeniden bir çözüm süreci mümkün mü?

Aynı şeylerin tekrar etmek isterim. Genel olarak baktığımız zaman gördüğümüz şey şu: Çözüm Süreci diye bir süreç yaşandı ama sonuç alınamadı. Bunun arkasından Türkiye’de başlayan saflaşmada otoriter popülist bir tarafla daha demokratik parlamentarist tarafa ayrışması HDP masaya oturtulmasa da ikinci tarafa desteğini verdi. Eğer 2023 seçimlerinde başarılı sonuç alınsaydı bugün muhtemelen Kürt meselesinde farklı tartışmalar yapıyor olacaktık. Bugün yeni kurulan parti yeni koşullarla karşı karşıya. Bu koşullar karşısında verilen refleks dünkü politikaları reddetmemekle birlikte daha kendi varlığına yönelik hamleler yaptı, yapıyor.

Leyla Zana’nın çıkışı bu atmosferin ifadesidir aslında. Leyla Zana bir dizi görüşme sonucunda mı böyle bir açıklama yapmıştır ben bunu bilemem, bunu zaman gösterecek ama bu böyle olmasa bile HDP tabanında çok kuvvetli bir ‘kendi faydalarına dönüş’, ‘Kürdi olana dönüş’ eğilimi var. Bu eğilim Demirtaş’ı bile etkilemiş durumda. Yaptığı savunmada da bu görüldü.

Bütün bunlara baktığımız zaman ittifakın demokratik saiklerle muhalefetle olması kadar AK Parti ile olması da mümkün olabilir görüntüsü ortaya çıkıyor. Leyla Zana’nın davet ettiği şey Tayyip Erdoğan’ın Öcalan ile görüşmesi. Bu iki ismin görüşmesinin ve iradesinin hala mümkün olduğunu ifade eden bir açıklama. Dolayısıyla o iklimi canlandırdığı için önemli bir açıklama.

Tabii şunu da görmek lazım ki herkesin beklentisi olabilir, bir şeyleri zorluyor olabilir ama önümüzdeki ittifaklar salt seçim üzerinden yürüdüğü için pazarlık yapılacaksa böyle bir çözüm sürecine geri dönüş pazarlığını çok gerçekçi görmüyorum. Daha farklı, seçim bazlı pazarlıklar olabilir, bazı faydalar elde etmek karşılığında.

- Advertisment -