ABD öncülüğündeki NATO güçleri 2001’deki Afganistan işgali ile girdikleri ülkeyi hızla terk ediyor. Taliban yönetimini devirmeyi amaçlayan NATO misyonu 20 yıl sonra askerlerini evlerine gönderirken, dünya Taliban’ın adım adım ülkeyi yeniden ele geçirdiğine şahitlik ediyor.
11 Eylül 2001’de New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin El-Kaide tarafından saldırıya uğraması, Afganistan’ı son 20 yılda içinden çıkılmaz bir girdaba sürükledi. Saldırının ardından ABD, dönemin Afganistan’ında iktidarda olan Taliban’ı, El-Kaide lideri Usame Bin Ladin’i kendilerine teslim etmeye zorladı. Taliban’ın talebini reddetmesi ABD öncülüğündeki küresel güçlerin Afganistan’a müdahalesi ile sonuçlandı ve Taliban yönetimden uzaklaştırıldı.
İşgal sonrası ABD öncülüğündeki NATO birlikleri, ülkede demokratik bir hükümet kurdu ancak, bu süre zarfında Taliban dağlarda ve kırsalda faaliyetlerini sürdürmeye devam ederek zaman içinde yeniden güç kazandı.
İşgalin 20’inci yılında NATO Afganistan’ı terk ediyor
Uluslararası Güvenlik Destek Gücü (ISAF) ve Kararlı Destek Misyonu (RSM) kapsamında ülkede bulunan NATO’ya üye ve müttefik 36 ülke Afganistan işgalinin 20’inci yıl dönümü olan 1 Eylül 2021’e kadar ülkeden tamamen ayrılmayı planlıyor.
Bu hafta içinde Almanya ve İtalya son askeri birliklerini de ülkeden çektiklerini açıkladı. Son 20 yılda 150 binden fazla Alman askeri, 50 binden fazla İtalyan askeri Afganistan’da görev yaptı. Şu ana kadar, 59 Alman askeri, 53 de İtalyan askeri yapılan operasyonlarda hayatını kaybetti.
NATO misyonu kapsamında son olarak 1100 Alman askeri Afganistan’da bulunuyordu. İtalya’nın da 900’ün üstünde askeri bulunuyordu.
Almanya, Afganistan’ın kuzeyindeki Mezarı Şerif şehrinde bulunan ve Özbekistan sınırına 50 kilometre uzaklıktaki üssü yönetiyordu. İtalya ise, ülkenin batısında bulunan Herat şehrindeki üssü yönetiyordu. Her iki üs de bu hafta içerisinde Afgan hükümetine devredildi.
Almanya ve İtalya, ABD’den sonra ülkede en çok askeri varlık bulunduran ülkelerin başında geliyordu.
Her iki ülke de askeri birliklerini çekmelerine rağmen Afganistan’ın kalkınması için bu ülkeye desteklerinin süreceğini belirtti.
ABD, Bagram Hava Üssü’nü Afgan güçlerine teslim etti
Bir kısım ABD askeri ise, Kabil’in kuzeyinde bulunan Begram Hava Üssü’ünden ayrılarak, üssü Afgan hükümetine teslim etti. ABD’nin askeri operasyonları açısından kritik öneme sahip üs, eski ABD başkanları George W. Bush, Barack Obama ve Donald Trump tarafından ziyaret edilmişti.
Bagram Hava Üssü’nden kaç ABD’li askerin ayrıldığı ile ilgili detay ise, paylaşılmadı.
Uluslararası basına göre, İngiltere’nin de askerlerini büyük oranda çektiği ileri sürülürken, İngiliz Büyükelçiliğini korumak amacıyla bir miktar askerin ülkede kalabileceği belirtiliyor. Avusturalya’nın ise haziran ayının ortalarında tüm askerlerini çektiği ileri sürüldü. Ancak her iki konu ile ilgili de resmi açıklamada yapılmadı.
ABD merkezli haber ajansı Associated Press’e (AP) göre, şu ana kadar Afganistan’dan tüm askerlerini çeken diğer ülkeler şu şekilde:
Romanya, İspanya, İsveç, Finlandiya, Belçika, Danimarka, Estonya, Hollanda, Norveç, Gürcistan, Polonya, Portekiz, Çekya, Slovenya, Finlandiya, Arnavutluk, Kuzey Makedonya, Lüksemburg.
AP’ye göre, çekilmelerle birlikte 4 bin 800’den fazla ABD’li olmayan askerin Afganistan’dan ayrıldı.
Doha anlaşması bekleneni veremedi
ABD ile Taliban’ın uzun süren müzakerelerin ardından 29 Şubat 2020’de Katar’ın başkenti Doha’da imzaladıkları barış anlaşması taraflara birtakım sorumluluklar yükledi. Anlaşmaya göre, Taliban ülkede barışı tesis etme adına Afganistan yönetimi ile barış müzakereleri yürütecek ve Batıya tehdit oluşturan El Kaide gibi örgütlerle ilişki kurmayacaktı. Bunun karşılığında ABD ve NATO güçleri de ülkeden tamamen çekilecekti.
Ancak, geçen süre zarfında Katar’ın başkenti Doha’da yürütülen müzakereler beklenildiği gibi yürümedi ve halen belirsizliğini koruyor.
2001-2014 yılları arasında Uluslararası Güvenlik Destek Gücü (ISAF) kapsamında NATO, bilfiil Taliban ile mücadele ederken, 2014 sonrası kurduğu Kararlı Destek Misyonu (RSM) kapsamında Taliban ile mücadeleyi büyük oranda Afganistan hükümetine bıraktı. RSM misyonunun ana hedefi, Afgan hükümetine bağlı güçleri eğitmek ve donatmak oldu.
Bu nedenle 2014 sonrası Taliban ülkede yeniden gücünü artırmaya başladı. Son dönemde NATO güçlerinin çekilme planı ile Taliban, Afgan güçlerine yönelik saldırılarını artırdı. Bazı yorumcular, yabancı güçler ülkeden ayrılırken, müzakere masasında elini güçlendirmesi için Taliban’ın saldırılarını artırdığını belirtiyor.
Daha önce ülkenin güneyindeki şehirlerde yoğunlaşan ve Doha anlaşması ile yabancı güçlere karşı saldırmama güvencesi veren Taliban son aylarda gözünü özellikle kuzey şehirlerine dikti.
Taliban alan hakimiyetini artırıyor
Taliban şu ana kadar şehir merkezlerine saldırmadı fakat şehirlerin çevre ilçelerini ele geçirmeye yönelik bir strateji izliyor. Ülkedeki 34 şehir merkezi de Afgan hükümetinin kontrolünde. Ancak, özellikle ülkenin güney bölgesinde ilçelerin ve kırsal alanların önemli bir bölümü Taliban kontrolünde. Son dönemde ise, Taliban kuzeyde, Özbekistan ve Tacikistan sınırındaki tüm ilçeleri ele geçirmiş durumda. Geçen hafta Tacikistan sınırındaki Şirhan Sınır Kapısında kontrolü sağlayan Taliban yine bu bölgedeki diğer sınır kapılarını ele geçirmeye çalışıyor.
Eş zamanlı olarak, Taliban başkent Kabil’in etrafında kontrol ettiği ilçeleri de genişletme çabasında. Kabil’in kuzeyindeki Kapisa ve güneyindeki Vardak’a bağlı ilçeler de Taliban saldırısına maruz kalıyor.
Ülkenin kuzey bölgelerinde Özbek ve Taciklerin nüfus yoğunluğu daha fazla. Taliban’ın ana omurgasını oluşturduğu Peştunlar ise daha çok güney ve doğudaki Pakistan sınırında yaşıyor. Bazı uzmanlara göre, Taliban’ın özellikle kuzey bölgeleri olmak üzere tüm ülkede hakimiyetini artırmasının nedeni Taliban’ın Özbek ve Tacikler arasında örgütlenmesi.
ABD ve NATO ise, artan saldırılar karşısında Taliban’a şiddeti durdurma ve müzakere masasında bulunma çağrısı ile yetiniyor. Bu durum bazı yorumcular tarafından “Batılı güçlerin uzun vadede Afganistan’ı yeniden Taliban denetimine sunduğu” şeklinde yorumlanıyor. Zira, Wall Street Journal’a konuşan ABD’li yetkililer istihbarat birimlerinin tam çekilmeden sonra 6 ay ila 2 yıl arasında Taliban’ın Afganistan hükümetini devirebileceğini beklediğini söyledi.
Öte yandan, ülke basınında da bilgi kirliliği ve propaganda savaşları yaşanıyor. Taliban her gün ele geçirdiği ilçeleri “fetih” duyurusu ile ilan ediyor. Ancak Afganistan hükümeti Taliban iddialarını genellikle doğrulamama eğiliminde.
Afgan basınına göre dün 13 ilçe Taliban’ın kontrolüne geçerken, Afganistan hükümeti 5 ilçenin ele geçirildiğini doğruladı.
Söz konusu 13 ilçeden 11’i Afganistan’ın kuzeydoğusundaki Çin ve Pakistan sınırında ya da yakın bölgelerde bulunuyor.
Süren çatışmalar nedeniyle hakimiyet alanları da sürekli değişiyor. Afganistan basınına göre, Taliban son 2 ayda 120’den fazla ilçeyi ele geçirdi.
Son haftalarda kuzeydeki saldırılar nedeniyle Taliban’dan kaçan 400’den fazla Afgan askeri ise, Tacikistan’a sığındı.
Taliban şehir merkezleri hariç ülke genelinin yüzde 80’ini kontrol ettiğini ileri sürerken, BM verilerine göre bu sayı yüzde 50 ila 70 arasında.
Kabil Uluslararası Havaalanı’nın korunması
Afganistan’dan tüm yabancı güçlerin çekilmesi ülkenin dünyaya açılan başkent Kabil’deki Uluslararası Hamid Karzai Havaalanı’nın güvenliğinin nasıl sağlanacağını gündeme getirdi. Halihazırda havaalanının güvenliği NATO misyonlarınca sağlanıyor. Yabancı güçlerin çekilmesi sonrası güvenliğin sağlanması için Türkiye ve ABD müzakereleri sürdürüyor.
Ülkede birçok alanda Taliban saldırısına maruz kalan Afgan güçlerinin havaalanının güvenliğini yeterli seviyede sağlaması pek mümkün görünmüyor. Havaalanının Taliban’ın kontrolüne geçmesi ise diplomatik misyonlara sorun oluşturabilir.
Ülkeden tüm yabancı güçler çekilirken, Türkiye havaalanın işletilmesi ve güvenliğinin sağlanmasını ABD’nin mali, teknik ve lojistik destek vermesi şartıyla kabul edeceğini duyurdu. Halihazırda Türkiye, NATO misyonu çerçevesinde havaalanının işletmesini yürütüyor.
Konu geçtiğimiz haftalardaki NATO zirvesinde ABD Başkanı Joe Biden ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan görüşmesinde ele alındı. Erdoğan, Biden’a Türkiye’nin şartlarını sundu ve destek verilmesi halinde Afganistan’da Türk askerinin kalabileceğini iletti.
ABD’li yetkililerden yapılan açıklamalara göre, iki ülke arasında havaalanının güvenliğinin Türkiye tarafından sağlanması üzerinde bir ön uzlaşıya varıldığı anlaşılıyor.
Geçen hafta ABD heyeti konunun detaylarını görüşmek üzere Ankara’ya geldi. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, görüşmelerin devam ettiğini belirterek, şu an varılan bir anlaşma olmadığını aktardı.
Konu ile ilgili Bloomberg’de çıkan bir analizde, “Türkiye’nin havaalanının güvenliğini sağlama girişimiyle ABD ile son dönemdeki gerilimli ilişkilerinde bir çıkış yolu aradığı” şeklinde yorumlandı.
Taliban ise Türkiye’nin önerisine tepki göstererek, ülkedeki tüm yabancı güçlerin ayrılması çağrısını yineledi.
Havaalanının güvenliği neden önemli?
Havaalanının bulunduğu Kabil’in, ülkenin başkenti ve yaklaşık 5 milyon nüfusuyla en büyük şehri olması göz önüne alındığında havaalanının Afganistan’ın dünyaya açılan kapısı olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle, uçuşlardaki olası güvenlik zaafiyeti Afganistan’ı doğrudan etkileme potansiyeline sahip.
Kabil’deki yabancı diplomatik misyon ve uluslararası insani yardım kuruluşlarının faaliyetlerini güvenli bir şekilde sürdürebilmesi için havaalanının saldırıya uğramaması ve uçuşların sorunsuz sağlanması gerekiyor.
Ancak, son dönemde artan saldırılar diplomatik misyonların güvenlik kaygılarını da artırmış durumda. Avusturalya güvenlik endişesi ile 28 Mayıs’ta Kabil’deki büyükelçiliğini kapattı.Dün de İran Taliban’ın ilerleyişi karşısında Mezar-ı Şerif’teki diplomatlarını Kabil’e gönderdi.
Bu açıdan bakıldığında Türkiye, havaalanının güvenliğini sağlaması halinde hem Afganistan hükümeti açısından hem de uluslararası misyonlar açısından önemli bir rol üstlenmiş olacak.
NATO, ardında istikrarsız bir ülke bırakıyor
İkiz kulelere saldırının ardından kendilerine yönelik “büyük bir cihatçı tehlikeyi” bertaraf etmek üzere Afganistan’ı işgal eden ABD ve Batılı güçler, Afganistan’da neredeyse 40 yıldır devam eden istikrarsızlığı çözemeden ülkeden ayrılıyor.
İşgal öncesi iktidarda olan ve ABD ile imzaladığı Doha anlaşması ile uluslararası diplomatik güç kazanan Taliban da, gün geçtikçe Afganistan’da yeniden güçlenen siyasi aktör olarak dünyanın önüne çıkıyor.
Ülkeyi bir an önce terk etme derdinde olan küresel güçlerin, 1996-2001 yılları arasında Afganistan’ı yönetirken birçok insan hakları ihlallerinde bulunan Taliban ile nasıl bir diplomatik etkileşime gireceğini ise zaman gösterecek.