Ana SayfaGÜNÜN YAZILARI7 ayda bir çıkarılan yargı paketinde adalet aramak

7 ayda bir çıkarılan yargı paketinde adalet aramak

İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, bugün Meclis’e gelecek 10. Yargı Paketi’nde olanları ve olması gerekenleri Serbestiyet için yazdı: “Bu paket cezaevi nüfusumuzun 410 bini geçerek kapasiteyi 110 bin aşmış olduğunu, benzer nüfusa sahip Almanya’dan neredeyse on misli daha fazla tutuklu ve hükümlüye sahip olarak dünyada en fazla mahpus olan ülkelerin başlarında geldiğimizi görüyor mu?”

Uzun zamandır büyük ümitlerle beklenen yargı paketi nihayet Perşembe günü meclise sunuldu. Bu paket bir taraftan 2019 yılında açıklanan “3. Yargı Reformu Strateji Belgesi”nin 10. Paketi, diğer taraftan “Türkiye Yüzyılı Adaletin Yüzyılı” sloganı eşliğinde “Hukukun üstünlüğünü esas alan, gecikmeyen ve öngörülebilir bir adalet sistemi vizyonuyla” hazırlandığı iddia edilen 4. Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin de 1. Paketi olarak takdim ediliyor.

Bol sayıdaki önceki belgeler ve paketler gibi büyük iddialarla ‘reform çalışması’ olarak lanse edilse de ve bu arada 2021 yılında ”Özgür Birey, Güçlü Toplum; Daha Demokratik Bir Türkiye” sloganı ile edebiyatı gerçekten çok güçlü olan “İnsan Hakları Eylem Planı” araya sıkıştırılmış olsa da ülkenin adalet ve yargı sorununun her geçen gün daha da derinleştiği herkesin malumu.

Ortalama 7 ayda bir yargı paketi, arada bir de insan hakları eylem planına rağmen hukuksuzluklar her geçen gün daha fazla artmış ise o düzenlemeleri yapanlar ilk önce kendi hukuk devleti anlayışlarını samimi olarak sorgulamalılar ki verdikleri sözlerle yaptıkları işler örtüşebilsin.

Peki yeni sunulan paket çığ gibi büyüyen adalet sorunlarını görüyor mu?

Anayasa’da belirtilen temel hak ve özgürlüklerin yargı marifetiyle de sistematik biçimde kısıtlandığını, yargı bağımsızlığı yerine yargının yürütmeye bağımlılığının sistemin esası haline geldiği, hâkim teminatının kağıt üzerinde kaldığını, yıllardır süren yargılamaları, keyfî göz altı ve tutuklamaları, siyasi saiklerle verilen kararları ve netice olarak cezaevi nüfusumuzun 410 bini geçerek kapasiteyi 110 bin aşmış olduğunu, benzer nüfusa sahip Almanya’dan neredeyse on misli daha fazla tutuklu ve hükümlüye sahip olarak dünyada en fazla mahpus olan ülkelerin başlarında geldiğimizi görüyor mu?

10. YARGI PAKETİNDE NELER VAR?

Pakette Türk Ceza Kanunu kapsamındaki bazı suçların cezalarının arttırılması, infaz hukukuna yönelik olarak özel infaz usullerinin elden geçirilmesi ve ikinci kez mükerrirlere erken tahliye yolunun açılması gibi hususlar dikkat çekiyor.

KISA SÜRELİ HAPİS CEZALARI İÇİN İNFAZ SÜRELERİNİN ARTIRILMASI

İktidar, kısa süreli hapis cezaları için infaz sürelerinin artırıldığını belirtiyor. Oysa gerçekte yapılan bu değildir. Denetimli serbestlik ile infaz konusunda, alınan cezanın onda birinin mutlaka cezaevinde geçirileceği hususu cezasızlık algısını ortadan kaldırmaz. Örneğin, 1 yıl hapis cezası alan bir hükümlü eski sistemde birkaç gün içinde cezaevinden çıkarken, yapılan değişiklik ile 18 gün cezaevinde kalacak ve yeniden denetimli serbestlik ile tahliye edilecektir. Bu esaslı bir iyileştirme değil, bir vitrin düzenlemesidir. Temel sorunlara dokunulmadığı sürece toplumda yaygın olan cezasızlık algısı insanları 3-5 gün daha fazla cezaevinde yatırmakla kırılamaz.

İKİNCİ KEZ MÜKERRİRLERE KOŞULLU SALIVERİLME HAKKI

Tekerrür hükümleri yasada belirtilen ayrıntılı süreler sonucunda uygulanmaktadır. Buna göre belirli süreler içerisinde suç işleyen kişiler, mükerrir, ikinci mükerrir gibi hukuki durumlar içerisine girmektedir. Mükerrir hükümlüler açısından suç ayrımı da yapılamamaktadır. Mükerrir hükümlüler infazda daha fazla oranlarda cezalarını çekerler. Bu çerçevede, ikinci kez mükerrir olan kişiler infaz açısından koşullu salıverilmeden yararlandırılmaz. Ancak bu paket kapsamında infaz yasasında yapılan değişiklikle ikinci kez mükerrir olan kişiler için de artık koşullu salıverilme düzenlemesi getirilmiştir. Önceden bu kişiler bu haktan yararlanamazken, bu düzenlemeye göre süreli hapis cezaları için 3/4 oranında infazla tahliye edilebilmelerinin yolu açılmıştır. Bu durum birden fazla suç işlemiş olup ceza alan ve suç işlemeyi alışkanlık haline getirmiş kişilerin daha kısa sürede serbest kalması anlamına gelmektedir. Bu düzenleme, toplumun güvenlik kaygılarını artırabilecek sonuçlar doğurabilecektir. Mükerrir suçlulukta suç ayrımı yapmak da oldukça zordur. Ancak ikinci kez mükerrirliğe neden olan kasten öldürme, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar ile uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçları gibi ağır ve toplumu doğrudan tehdit eden suçlar bu düzenleme kapsamı dışında bırakılmalıdır.

ÖZEL İNFAZ USULLERİNİN GENİŞLETİLMESİ

Konutta infaz, hafta sonu veya gece infazı gibi özel infaz rejimleri de genişletilmiş, kadınlar, yaşlılar, çocuklar ve bazı ağır hasta ve engelli hükümlüler için kolaylaştırılmıştır. Fakat bu usulün uygulanması için ağır hasta ve engelliler açısından Adli Tıp Kurumundan alınacak raporlar esas alınacaktır. Ancak ağır hasta ve engelliler için konutta infaz konusunda infaz erteleme usullerinde olduğu gibi Adli Tıp Kurumu’nun verdiği raporlara bağlı olarak değerlendirme yapılması keyfi ve siyasallaşmış kararların önünü açabilecektir. Çünkü konutta infaz usulü için de Adli Tıp tarafından verilen raporlar değerlendirmeye alınacaktır. Adli Tıp Kurumu özellikle terör suçları kapsamında ceza alan hükümlüler açısından raporları verirken siyasi yönlendirmelere açık olup keyfi davranabilmektedir. Bu nedenle buradan alınan raporlar ile terör suçundan ceza alan ağır hasta veya engelliler hakkında infaz ertelemesi yapılamadığı gibi konutta infaz usulünün de uygulanamama durumu söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla Adalet Bakanlığı’nın onayladığı tam teşekküllü hastaneler ile üniversite hastanelerine de bu yetki verilmelidir. Bunun sonucu olarak hem süreç hızlandırılabilir hem de suç vasfına göre siyasi etki veya keyfi uygulamalar ortadan kaldırılamayacak olsa bile azaltılabilir.

Ayrıca ağır hasta ve engelliler açısından aranan bir diğer kıstas olan “toplum güvenliği bakımından sakıncalı olma” gibi ucu açık bir ifadeyle düzenlenen kıstas, keyfi olarak, konutta infaz kurumunun uygulanmasını da engelleyebilir. Böylesi bir durum söz konusu olursa temel hak ve özgürlükler ihlal riski ile de karşı karşıya kalabilecektir. Bu nedenle söz konusu kıstasın somut verilere dayandırılması şarttır.

CEZALARIN ARTIRILMASI

Bazı suçlar için Türk Ceza Kanunu’nda yapılan ceza artışları öngörülmüş, örneğin: teşebbüs aşamasında kalan suçlar için ceza artırımı yapılmış, tehdit suçunda alt sınır 2 aya çıkarılmış, genel güvenliği tehlikeye sokma ve trafik güvenliğini tehlikeye atma suçlarında da ceza artırımları getirilmiştir. Burada asker uğurlamalarında ve düğünlerde havaya ateş açılması konusunda getirilen düzenleme, kadına karşı işlenen kasten yaralama suçunda getirilen düzenlemelerin olumlu olduğunu değerlendirmekle birlikte bu ceza artışlarının etkili bir şekilde uygulanmayacağı, yargının bağımsızlığı ve ceza adaletinin tutarlılığı sağlanmadığı sürece etkisi zayıf olacaktır. Ayrıca artırılan ceza miktarları ile caydırıcılığın artırılabildiği iddiasının bilimsel bir dayanağı yoktur. Cezaevi nüfusumuz da bu durumu açıkça ortaya koymaktadır.

PEKİ PAKETTE EN AZINDAN NELER OLMALIYDI?

Elbette şimdiye kadar getirilen sayısız yargı paketi ile aşılamamış temel sorunların aşılmasını ve mevcut anlayış devam ettiği sürece Türkiye’nin kısa zamanda örnek gösterilecek bir hukuk devleti olmasını beklemiyoruz. Ama en azından bazı ağır sorunlara ele atılmasını, sebeplerini ortadan kaldırma iradesi yoksa bile sonuçlarını bir nebze dindirme çabası pakete yansıtılabilirdi. Bu durumda en azından infaz paketi adını hak edebilirdi.

Özellikle Covid izni, infaz ertelemesi konusunda eşit davranılması, ağır hasa mahpuslarla ilgili kolaylıklar, anne ve babası aynı anda cezaevinde olan çocuklarla ilgili çocuğun refahını esas alan çözümler gibi altta sıraladığım bazı düzenlemelerin olması önemliydi:

COVİD İZNİ

Geçici maddeler ile düzenlenmiş olan Covid izni konusu beklentilerin en önemlilerinden bir tanesidir. Toplumda büyük bir beklenti oluşturan madde, asgari hakkaniyetin gereğiydi ancak pakette yer almadı. Bu nedenle 31.07.2023 tarihinden önce ceza almış ve cezası kesinleşmiş kişilere uygulanan Covid iznini düzenleyen maddeler, bu tarihten önce ceza almış ancak cezası kesinleşmemiş kişilere de uygulanmamaya devam edecektir. Bununla birlikte, bu düzenlemelerde yer alan bazı suçların sistematik biçimde dışlanması da ayrımcılığa yol açtığından ilgili maddelerin kapsamı genişletilerek terör suçu da dahil olacak şekilde düzenlenmeli ve hakkaniyetli bir uygulama oluşturulmalıydı.

ADLİ TIP KURUMUNDAN ALINAN RAPORLAR

Hapis cezasının hastalık nedeniyle ertelenmesi konusunda yaşanan sorunların en önemlisi alınan sağlık raporlarının yalnızca Adli Tıp Kurumu tarafından verilmesidir. Bu yetki sadece Adli Tıp Kurumu tekelinde olmamalı; Adalet Bakanlığı’nın yetkilendireceği üniversite hastaneleri ve tam teşekküllü devlet hastaneleri de bu süreçte yetkilendirilmeliydi.

TOPLUM GÜVENLİĞİ AÇISINDAN SOMUT TEHLİKE KISTASI

Ağır hastalık veya engellilik hali nedeniyle cezaevinde kalamayacak durumda olan hükümlüler için aranan “toplum güvenliği açısından somut tehlike” kriteri, keyfi uygulamalara açık bir yapıya sahiptir. Bu kriter nesnel ve ölçülebilir hale getirilmeli, denetime açık bir sistem kurulmalıydı.

ANNE VE BABASI AYNI ANDA CEZAEVİNDE BULUNAN ÇOCUKLAR İÇİN DÜZENLEME

Bakıma muhtaç bir yaşta çocuğu bulunan ve babası ölmüş ya da ceza infaz kurumunda bulunan hükümlü annelerin de özel infaz usullerinden (konutta infaz gibi) ya da infaz ertelenmesi hakkından yararlanması sağlanmalıydı.

İDARE VE GÖZLEM KURULLARI İLE İLGİLİ DÜZENLEME

İdare ve Gözlem Kurullarının “iyi hal” değerlendirmelerinde nesnel davranmadıkları yönünde ciddi şikayetler var. Bu kurulların yapısı ve iyi hal değerlendirmesine ilişkin ölçütler tekrar gözden geçirilmeli, kurulların kararlarına karşı etkili idari denetim yolları oluşturulmalıydı.

TERÖR SUÇLARI KAPSAMINDA YAPILMASI GEREKLİ OLAN DÜZENLEMELER

Terör suçlarında uygulanan 3/4 koşullu salıverilme oranı, infaz sisteminde eşitsizlik yaratmaktadır. Bu oran tüm suçlar için eşit olmalı; 1/2 oranı esas alınarak infaz süreleri yeniden düzenlenmeliydi. Terörle Mücadele Kanunu’ndan (TMK) kaynaklanan infaz eşitsizlikleri de sona erdirilmeliydi. Özellikle TMK’nın 5. maddesinde yer alan yarı oranında otomatik ceza artırımı gibi hükümler kaldırılmalı; suçun bireyselleştirilmiş şekilde değerlendirilmesine imkân tanıyan infaz sistemi tesis edilmeliydi.

Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme ayrı bir suç olarak tanımlandığı hâliyle hukuki belirsizlik ve keyfi yorumlara açık bir zemin yaratmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı doğrultusunda bu suç tipi kaldırılmalıydı.

Sonuç itibarıyla, kamuoyuna nitelikli bir “reform” olarak lanse edilen 10. Yargı Paketi, hem iddiaların hem de beklentilerin hayli uzağında kalmaktadır. Bu düzenleme, yargı sisteminin kangrenleşmiş sorunlarına yönelik etkin çözümler sunmaktan aciz olması sebebiyle Yargı Paketi adını bile hak etmediği gibi, bizzat adalet mekanizmasının işleyişinden ve kararlarından kaynaklanan adaletsizliklerin doğurduğu ağır sonuçları hafifletme potansiyelinden de yoksundur.

Bu paket, sayın adalet bakanının belirttiği “Ceza adaleti sistemini daha etkin hale getiren, infaz sistemini daha da güçlendiren, cezasızlık algısını ortadan kaldıran, suç ve suçluyla etkin mücadele sağlayan, suç işlenmesini önleyen ve caydırıcılığı artıran, bazı suçların cezalarının artırılmasını öngören“ hedeflerinden çok uzaktır. Bu sebeple bu paket,  bırakalım hukuk devleti olma iddiasına ters düşen uygulamaları ortadan kaldırmaya dönük düzenlemeler içeren bir yargı paketi olmasını, ciddiyetle hazırlanmış bir infaz paketi bile değildir.

Türkiye adalet duygusundan ve ciddiyetten uzak bu yargı paketleriyle değil hatta sadece iktidar değişimiyle de değil ancak bütüncül bir zihniyet değişimiyle gerçek bir hukuk devleti olabilir.

Zaten ancak gerçek bir hukuk devletinde 7 ayda bir yargı paketi açıklanmaz.

- Advertisment -