Boydak ailesini Türkiye’deki birçok insan gibi uzaktan tanırdım. En son birkaç gün önce Kayseri Ağır Ceza Mahkemesi’nin Türkiye Finans Katılım Bankası’nda bulunan aileye ait hisselerin müsaderesi kararı ile gündeme geldiler. Şahsen herhangi bir aile ferdi ile tanışıklığım da yoktu. Ta ki bir dostum aracılığıyla cezaevinden çıktıktan sonra Hacı Boydak ile tanışana ve Boydak ailesinin ceza dosyalarını incelemeye karar verene kadar.
Boydak ailesine dair terör örgütü bağlamında tüm dosyaları inceledim. En az ceza almış olan aile fertlerinin dosyasını anlatmakla yetinebilirdim. Ama en fazla ceza almış olması sebebiyle, Silahlı Terör Örgütü Yöneticiliği suçundan 18 yıl hapis cezasına mahkûm edilen ve yaklaşık 9 yıldır cezaevinde bulunan Memduh Boydak’ın dosyası hakkında yazmaya karar verdim.
Kendisini de Sincan cezaevinde ziyaret ettim.
Bu yazıyı kaleme almamdaki amaç Türkiye’de hukuksuz yargılamalar neticesinde hayatları alt üst edilmiş on binlerce ailenin dramına kamuoyunun dikkatini bir nebze olsun çekebilmektir.
Hapislerde yok yere yıllarını geçirenler, mahkeme kapılarında, cezaevi önlerinde perişan olanlar, ailesi dağılanlar, çoluk çocuğu hastalığa tutulanlar, kaçmaya çalışırken nehirlerde boğulup ölenler, ormanlarda can verenler, malına mülküne el konulup aşağılananlar, sosyal hayattan dışlananlar ve daha nice korkunç kötülükler yaşayanlar…
Hukukun En Temek İlkeleri Yok Sayılınca…
Yalın bir biçimde izah etmeye çalışacağım.
Öncelikle bir kişinin silahlı bir terör örgütüne üye ve hatta Memduh Boydak örneğinde mahkemelerin kabul ettiği gibi terör örgütü yöneticisi olma suçunu işleyebilmesi için terör örgütünün bu vasfı bilinci içinde doğrudan kasıt ile örgütün hedeflerine destek vermenin de ötesinde bu eylemleri yönetiyor olması gerekir. Yani Memduh Boydak, örgütün silahlı bir terör örgütü niteliğini bilecek ve bu bilinç ve istek ile örgütün hedeflerini gerçekleştirmek maksadıyla yöneticiliğini yapmış olacak.
Terör örgütü üyeliği veya yöneticiliği suçunun olası kastla ve/veya taksirle işlenmesi mümkün değildir. Dolayısıyla mahkemeler tarafından Memduh Boydak’ın terör örgütünün yöneticisi olarak kabul edilebilmesi için, kendisinin bizzat örgütün cebir ve şiddet kullanma amacından haberdar olması, örgütün bu niteliğini ve amaçlarını bilerek ve isteyerek örgüte dâhil olması ve bu bilinçle silahlı terör örgütünün eylemlerini yönetmesi konusunda herhangi bir şüpheye yer bırakmaksızın bu hususların ispat edildiğinin kabul edilmesi gerekir.
Peki, bu açık kriterler doğrultusunda Memduh Boydak gibi Kayseri’nin önde gelen bir iş insanını silahlı terör örgütü yöneticisi yapacak hangi bulgular/deliller var dosyasında?
Baştan belirteyim. Hiçbir bulgu/delil yok. Kendisi hakkında 18 yıl hapis cezasına hükmedilen dosyada, örgütün terör vasfı bilinci içerisinde, cebir ve şiddetle, bilerek ve isteyerek terör örgütüne destek vermekle ve yöneticilik yapmakla ilişkilendirebilecek herhangi bir bulgu/delil yok.
- Memduh Boydak’ın örgütsel talimatlarla holding ve diğer şirketlerini örgütün amaçlarına hizmet için tahsis ettiği kabul ediliyor. Kendisine isnat edilen suçları işlediği iddia edilen tarihlerde söz konusu örgütle ilgili terör örgütü veya suç örgütü bağlamında herhangi bir yargı kararı olmadığı gibi iddia dahi yok. Fethullah Gülen mahrem yapılanmasının başını çektiği 15 Temmuz darbe teşebbüsünden 50 gün önce MGK kararı ile ve özellikle darbe teşebbüsü sonrasında örgütün geriye dönük olarak terör örgütü olarak tanımlanması ile birlikte örgütün suç teşkil eden fiilleri ile alakası olmayan yüzbinlerce insan, cemaat mensubiyeti üzerinden, terör eylemleri ve terör suçlarıyla ilgileri konusunda hiçbir yargısal saptama yapılmadan doğrudan terör örgütü üyesi olarak kabul edilmişlerdir. Bu anlayışla Memduh Boydak’ın tamamen yasal olan ve suç tarihleri olarak dosyada belirtilen 2011-2013 döneminde birçok bakanın ve milletvekilinin bizzat dahil olduğu faaliyetleri, terör örgütü faaliyeti olarak kabul edilmiş ve hakkında terör örgütü yöneticiliğinden ceza verilmiştir.
- Kayseri ilinde TBMM kararı ile kurulan ve eğitim veren Melikşah Üniversitesi’nin mütevelli heyetinde aktif olarak rol alması da üniversitenin terör örgütü ile iltisaklı kabul edilmesiyle birlikte bir suç unsuru olarak mahkeme kararlarına girmiştir. Hatta 26 Ekim 2013 tarihinde dönemin Cumhurbaşkanı ve bakanı tarafından yapılan Akademik Yılı Açılış Töreni öncesindeki faaliyetleri de terör örgütü faaliyeti olarak değerlendirilmiştir.
- Bank Asya’ya para yatırması da suç unsuru olarak kabul edilmiştir. Söz konusu bankanın ülkemizde faaliyet göstermesi için yapılan açılış törenine Cumhurbaşkanı ve tüm devlet protokolü katılmış olmasına rağmen ve bankanın tüm faaliyetleri devletin denetimi altında yürütülmesine rağmen resmi bir bankaya para yatırma eylemi terör eylemi olarak kabul edilmiştir. Ülkemizde pek çok kişi haksız yere bu nedenle ceza almış, AİHM ise bu durumun tek başına suç olarak değerlendirilemeyeceğini birçok kararında vurgulamıştır.
- Memduh Boydak’ın ‘Bylock’ kullandığı belirtilmektedir. Bir kişinin şifreli bir mesajlaşma programı kullanması herhangi bir suç teşkil etmez. Bu program ile yapılan konuşmaların içerikleri nedeniyle işlenen bir suç varsa ancak o durumda o suçlardan sorumlu tutulabilir. Mahkeme kararlarında Memduh Boydak’ın bu programı kullanarak nasıl bir terör faaliyeti gerçekleştirdiğine ya da suç işlediğine dair bir bulgu yoktur.
- Elektronik postalarının incelenmesi neticesinde örgüt liderini ve örgütün faaliyetlerini övücü postaların olduğu kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarında da ifade edildiği üzere örgütün geçmişte toplumun geniş bir kesimi tarafından kabul gördüğü ve cemaat olarak anıldığı bir dönemde bu gruba sempati duymak da suç değildir. Suç olsaydı halihazırda bakanlık ve milletvekilliği yapan birçok kişinin o makamlarda değil, cezaevinde olmaları gerekirdi.
- Bağış ve himmet toplamak gibi hususlar da terör örgütü eylemi olarak kabul edilmiştir. Bu tarz eylemler nedeniyle kişilerin silahlı terör örgütü yöneticisi olarak kabul edilmesi için toplanan paraların terör faaliyeti için kullanılmış olduğunun ispatı zorunludur. Peki bu konuda zamanında açılmış bir soruşturma var mı? Elbette yok. Çünkü ortada öyle bir saptama da yok. Zaten bu himmet toplama usulleri bizzat dönemin valileri, belediye başkanları ve milletvekillerinin bilgisi ve desteği ile gerçekleştirilmiş olup kayıt dışı işlemler sebebiyle de en azından sorgulanmaları gerekirken bizzat devlet gücü ile desteklenmiştir. Kaldı ki Boydak ailesi bu himmet toplantılarına daha düne kadar bakanlık yapan bir kişinin davet ve teşviki ile onunla birlikte katılıyorlar.
- Kayseri İl İmamı ile olan görüşmeleri olması ve bu nedenle il yöneticisi olarak kabulü. İl imamı olarak kabul edilen kişi o dönemde Melikşah Üniversitesinin mütevelli heyetinde ve il imamı sıfatı ile daha düne kadar bakanlık, valilik ve milletvekilliği yapan birçok kişi ile görüşmüş, fakat Ak Parti içinde o görüşmeleri yapanlar hakkında herhangi bir işlem yapılmamışken Memduh Boydak hakkında terör örgütü yöneticiliği açısından suç unsuru olarak kabul edilmiştir.
- Twitter hesabından açıklama yapması ve hükümete yönelik eleştirilerde bulunması gibi fikir özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gereken aktiviteler terör eylemi olarak kabul edilmiştir.
Bir kişinin terör örgütü üyesi veya yöneticisi olarak yargılanabilmesi için suçun maddi unsurları yanında bir de manevi unsurun varlığı şüpheye yer bırakmaksızın ispat edilmesi gerekir. Örgüt üyeliği suçunun olası kastla ve taksirle işlenmesi mümkün değildir. Bu nedenle yalnızca doğrudan kastla işlenebilen bir suçta öyle ‘bilmesi gerekirdi’ veya ‘bildiğini varsayıyoruz’ yaklaşımı ile hüküm kurulamaz. Yani bir kişi birtakım fiilleri gerçekleştirmekle birlikte (sohbete katılmak, derneklere bağışta bulunmak, bankaya para yatırmak, sendikaya üye olmak vs.) bu fiilleri bir örgüt adına veya örgütün hedeflerine katkıda bulunmak niyetiyle yaptığının bilincinde ve isteminde değilse veyahut bu fiilleri yasa dışı bir amaç uğruna yerine getirdiği bilincine sahip değilse, başka bir ifadeyle birtakım görevleri silahlı terör örgütünün varlığından habersiz ve bilinçsiz olarak yerine getiriyorsa, bu durumda manevi unsur gerçekleşmeyeceği için kişinin silahlı terör örgütü üyeliğinden veya yöneticiliğinden asla bahsedilemez.
Memduh Boydak hukuk devleti ilkelerinin geçerli olması durumunda terör örgütü üyeliği ile bile suçlanması imkânsız iken terör örgütü yöneticiliğinden ceza almıştır. Silahlı terör örgütünün yöneticisi olma suçu, örgütün hiyerarşisi içinde üst pozisyonda yer alıp örgüt üyelerine emir-talimat veren, örgüt üyelerini yönlendiren ve idare eden kişinin işlediği bir suçtur. Örgüt içinde iş bölümünü sağlar, adeta bir koordinatör gibi örgütün işleyişi açısından merkezi bir konumdadır. Ancak Memduh Boydak açısından bu unsurlar hiçbir şekilde gerçekleşmediği halde mahkemece gerçekleşmiş gibi kabul edilmektedir.
Kim Terörist, Kim Değil?
Bugün Ak Partili pek çok bakan ve milletvekili, yukarıdaki kıstaslarla yapılan yargılamalarda çok rahat bir şekilde terör örgütü yöneticisi veya üyesi olabilirlerdi. Çünkü geçmişte cemaat denilen, tüm STK’lar karşısında ayrıcalıklı kılınan, kamu imkanları ile her türlü teşvike sahip olan, devlet içinde örgütlenmesi özellikle desteklenen, paralel yapılanması bilinen, Hocaefendi diye peşinde koşulup fotoğraf çekilmek için yarışılan, sonrasında mahrem yapı, paralel yapı veya paralel devlet yapılanması olarak adlandırılan ve darbe teşebbüsü ile birlikte FETÖ denilen yapının darbe yapacak düzeye gelmesine en büyük desteği Ak Parti iktidarına mensup kişiler sağlamıştır.
Örgütün iki binli yıllarda suç örgütü emarelerinin güçlendiği ve devlet içinde farklı gruplara operasyon çektirildiği dönemlerde kamu yönetimi içinde paralel hiyerarşik yapı olarak konumlanmasına, zamanla devletin gücüne ortak olmayı talep edecek hale gelmesine ve mahrem yapılanması ile demokratik iktidara karşı darbe yapacak güce erişmesine sebep olmuştur.
Elbette mütedeyyin ve muhafazakâr kesimlerin on yıllarca Cumhuriyet düşmanı olarak görülmesi ve ötekileştirilmesi, kamu imkanlarından uzak tutulması ve dindarların vebalı muamelesine tabi tutulmaları yanında birçok hukuksuzluğa maruz kalmaları, bu gibi kapalı veya ikircikli yapılar için ‘meşruiyet’ zemini oluşturmuş, geniş toplumsal kesimler nezdinde destek bulan eğitim ve irşat faaliyetleri yanında yükselme hikayeleri kayıt dışı ranta ve güç zehirlenmesine dönüşmüştür. Bu süreçte her türlü desteği veren, irtibat ve iltisak kriterlerini fazlasıyla sağlayan siyasiler toplumdan özür ve af dileyerek sorumluluk üstlenmeleri gerekirken, kendi ağır ihmallerinin faturasını başkalarına kesmiş, yüzbinlerce insana adaletin ve ceza hukukunun en temel ilkelerini yok sayarak ve adil yargılanma hakkından ve kabahat/suç ve ceza orantısından mahrum bırakarak büyük kötülükler yapmıştır.
Düşman Hukuku!
Bu anlayışla Boydak ailesinden 18 kişi hapis cezasına mahkûm edilmiş ve ailenin tüm mal varlığına hukuka aykırı olacak şekilde el konulmuştur. İnsanların, hayatları boyunca çalışıp didinerek elde ettiği malvarlıkları terör bahane edilerek ellerinden alınmıştır. Boş bir dosya ile en yüksek cezanın Memduh Boydak’a verildiği hesaba katılarak diğer dosyaların içeriğini kamuoyu takdir edebilir. En alakasız suçlamalarla Memduh Boydak’ın eşine de terör örgütü üyeliğinden 7 yıl 6 ay hapis cezası verilmiştir.
Özetle, Memduh Boydak’ın ve dosyalarını okuduğum Boydak ailesinin fertlerinin terör örgütü veya suç örgütü suçunu oluşturacak eylemleri bulunmamasına rağmen, hukuk devletinin en temel ilkelerinden yoksun bırakılarak mahkûm edilmişler ve milyarlarca dolar malvarlıklarına el konularak devlet gücüyle hayatları çalınmıştır.
Daha açık ifade etmek gerekirse, bu ülkede Cumhurbaşkanlarının, Başbakanların, Bakanların, üst düzey bürokratların ve milletvekillerinin o zamanki tanımıyla ‘cemaate’ verdikleri desteklerin daha fazlasını vermemiş olmalarına, hatta vaktiyle onların teşvik ve yönlendirmeleriyle ‘cemaate’ destek olmuş olmalarına rağmen bin bir türlü hukuksuzlukla baş başa kalmış durumda Boydak ailesi.
Bir ailenin toplu halde düşman hukukuna tabi tutularak ağır adaletsizliklere maruz bırakılması ve düne kadar önlerinde el pençe duranların veya alkış tutanların veya ekmeklerini yiyenlerin sessiz kalması karşısında madem kötülüklere engel olamıyoruz en azından tarihe naçizane bir not olsun diye yazdım bu yazıyı.