Avustralya’da 16 yaş üstü nüfusta çift doz aşılanma oranının yüzde 80’e yaklaştığı bugünlerde tünelin ucundaki ışığı görmeye başladık.
Melbourne’da pandemi döneminde toplam 264 gün tam kapanma kuralları altında yaşayan bizler için bu çok önemli bir gelişme. Kırılmasını kimseye tavsiye etmeyeceğim bir dünya rekoru bu. Zira bu yaklaşık 9 ay boyunca geçerli bir neden yoksa evden çıkmamak, okulların kapalı olması ve evden çalışmak demek.
Şimdi covid normaline doğru ilerliyoruz. Maske kullanıyoruz ancak arkadaşlarla buluşabiliyoruz. Artık kafelerde oturup bir şeyler içebiliyoruz. Hatta saçımızı kestirme, kaşımızı aldırma özgürlüğü kazandık.
Anlayamazsınız!
Önümüzdeki günlerde tüm dükkanların açılabileceği söyleniyor.
Son iki yılda demokrasi ile yönetilen ülkelerde yaşayan milyarlarca insan, tahmin edemeyecekleri boyutta özgürlüklerinin kısıtlanmasını kabul etmek zorunda kaldı.
Avustralya’da önümüzdeki aylarda yasakların birçoğu kalkacak. Maske ve sosyal mesafe gibi yasakların kalkması büyük ihtimalle daha uzun sürecek.
Demokrasiyle bağdaşmayan yasakların biraz esnemesi için aylarca beklemek istemeyenlerin yardımına yine bir fener gibi gece karanlığındaki dünyaya demokrasi dağıtan Amerikalılar koştu.
Afganistan ve Irak’taki müdahalelerini demokrasiyle taçlandıran ABD şimdi gözünü covid yaptırımları altında ezilen Avustralya’ya dikti.
Pandemi döneminde 50 binden fazla insanın koronavirüsten dolayı hayatını kaybettiği Florida’da geçenlerde Vali Ron DeSantis, “Acaba Avustralya Çin’den daha mı özgür? Bilmiyorum. Bunu sorguluyor olmamız bile durumun ne kadar rayından çıktığını gösteriyor” diye konuştu ve iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin kesilmesi çağrısında bulundu. Daha sonra sözcüsü Çin’in Avustralya’dan iyi olduğunu söylese de covid yasaklarının sadece diktatör yönetimlerinde görülebileceğini ifade etti.
Sonra da 70 binden fazla insanın covidden hayatını kaybettiği Teksas eyaletinin senatörü Ted Cruz çıkıp Avustralya’nın Kuzey Bölgesi’nde çalışanların çoğuna getirilen aşı yasağını eleştirdi. Kuzey Bölgesi’nde bazı iş kollarında aşı olmayanlar işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya.
Cruz Avustralyalıların özgürlüklerine olan düşkünlüğünün efsanevi olduğunu söyleyip, büyük ihtimalle iltifat ettiğini düşünerek, Avustralya’nın Pasifik’in Teksas’ı olduğunu belirtti. Ancak kişisel özgürlüklerin önemli olduğunu söyledikten sonra Kuzey Bölgesi’ndeki yasakları sert bir dille eleştirdi.
Ancak Kuzey Bölgesi’nin Başbakanı Michael Gunner sessiz kalmadı.
Önce bölgeye olan ilgisi için teşekkür eden Gunner, bazı bilgiler paylaşmak istediğini söyledi. Kuzey Bölgesi’nde yaşayan Avustralya yerli toplumunun covide karşı özellikle hassas olduğunun altını çizen başbakan, onların korunması için aşılanmanın önemli olduğunu söyledi.
Alınan önlemler sayesinde, pandemi döneminde sadece 8 gün tam kapanma ilan edildiğini, covidden ölen sayısının SIFIR olduğunu, okul ve işletmelerin açık olduğunu da belirtti.
Ayrıca Cruz’a “Senin dersine ihtiyacımız yok. Bizim hakkımızda hiçbir şey bilmiyorsun. Eğer hayat kurtaran aşıya karşıysan, Avustralyalılarla beraber değilsin” dedikten sonra, Teksas’ı sevdiğini ancak Covid söz konusu olunca iki eyalet arasında hiç benzerlik olmadığına sevindiğini de sözlerine ekledi.
Bazı yorumcuların söylediklerine bakacak olursak, Cruz’un uç olmadığını bile görüyoruz.
New York Times çok satanlar listesinde kitabı ve Twitter’da milyonlarca takipçisi olan muhafazakâr yorumcu Candace Owens, Avustralya’da alınan önlemleri Üçüncü Dünya Savaşı’nın başladığının kanıtı olarak niteledikten sonra hükümetlerin nüfusları üzerinde totaliter kontrol için halklarına savaş açtığını söyledi.
Youtube’daki kanalında Avustralya hükümetini Taliban’a benzettikten sonra şunu söyledi: “Totaliter bir rejim altında baskı gören Avustralyalara özgürlüklerini vermek için Avustralya’yı ne zaman işgal ediyoruz?”
Fox News’un en çok izlenen yorumcusu Tucker Carlson da Avustralya’daki yasakları eleştirenlerden. Ülkenin totaliterleşmeye doğru adım adım ilerlediğini söyledi.
Sosyal medyada dolaşan bazı paylaşımlar da Avustralya’da durumun ciddiyetini gösterir nitelikte.
Geçtiğimiz haftalarda aşı ve yasak karşıtlarının Sydney ve Melbourne’da düzenlediği protestoları alıntılayan bazı komplo teorisyenleri, “#AustraliaHasFallen” tagi altında dünyanın Melbourne’da olanları görmemesi için internetin kesildiğini iddia etti. “Avustralya için dua edin” kampanyası başladı.
Sonra da yüzlerce kişi Avustralya’nın New York Konsolosluğu önünde protesto düzenledi. Melbourne’da yaşananların durdurulması, dünyanın artık Avustralya’nın özgürlüğü için bir adım atması gerektiği çağrısında bulundular.
Aslında uzmanlara göre sorunun temelinde, Amerikalıların çok kültürlü göçmen ülkesi Avustralya ile kendilerini çok benzeştirmesi yatıyor. Ancak olaylara yönelik ABD’de komplo teorisyenleri devreye giriyor.
Amerika’da büyük kutuplaşma yaratan bazı konuların Avustralya’da farklı algılanmasını anlamıyorlar.
Covid yasaklarının büyük ekonomik ve psikolojik zarar verdiği bir gerçek. Ancak son iki yılda on binlerce hayatın kurtarıldığı da şüphe götürmez.
Avustralyalı uzmanlar aslında konunun geçmişe dayandığını söylüyor. Bazı yol ayrımlarında, Avustralya ve ABD farklı yönlere gitti. Bunlardan biri silahlar konusunda.
Avustralya’da Silah Yasağı
Avustralya’da 1996’da 35 kişinin öldürüldüğü Port Arthur Katliamı sonrası iktidardaki muhafazakâr hükümet anında öldürücü otomatik ve yarı otomatik silahlara yasaklar getirdi. Halkın da büyük destek verdiği kapsamlı kampanyalarla silahlar toplandı. 2019’da da Yeni Zelanda Christchurch Katliamı sonrası benzer kanunlar geçirdi.
ABD’de ise muhafazakârlar için silahlar özgürlüğün sembolü haline gelmiş durumda. 1996’dan sonra Avustralya’nın uyguladığı silah yasaklarının ters teptiğini gösteren çeşitli raporlar ve veriler uydurdular. Avustralyalı bir polisin paylaştığı iddia edilen verilere göre, silahlara getirilen kısıtlamalardan sonra cinayet ve suç oranları dramatik bir şekilde artmış ve insanlar evden çıkmaya korkar olmuştu.
1996’dan sonra Avustralya’da bu tür toplu katliamlar olmadı. Değişiklikler sonrası silahlarla cinayet ve intiharlarda büyük azalma var. Anketlere göre, halkın yaklaşık yüzde doksanı silah yasalarının daha bile sertleşmesini istiyor. Ki bu veriler, her katliamdan sonra kişisel özgürlükler ve silahlanma haklarını korumak için seslerini yükselten muhafazakarların işine gelmiyor.
“Özgürlüklere getirilecek sınırlamaları kabul edersek Avustralya gibi oluruz” diyen bu gruplar, artan cinayetler ve totaliter rejimin empoze ettiği yasakları işaret ediyor.
Koronavirüse gelecek olursak, Başbakan Scott Morrison son ABD ziyaretinde yine bu konuda bazı sorulara maruz kaldı. Avustralya’da covid yüzünden özgürlüklere getirilen sınırlamalar sorunlunca Morrison, OECD ortalamasına bakılacak olunursa, alınan önlemlerin 30 bin Avustralyalının hayatını kaybetmesini önlediğini söyledi.
Bazıları için gerçeklerin hiçbir önemi yok. Amerikalı komplocular hayal dünyalarında yarattıkları dünyaları yakıp yıkma peşinde. Ancak son yıllara bakacak olursak, bu komplocuların fantezilerinin gerçek dünyada ses getirmediğini söyleyemeyiz.
Bu yüzden Avustralya’da bu kişilerle ihtiyatlı bir şekilde dalga geçmekle yetiniyoruz…