TÜİK’in yıllık enflasyonu yüzde 61 olarak açıkladığı gün tesadüfen Milas pazarındaydım. Hemen hemen her şeyin fiyatının yüzde 100’ün üzerinde arttığı, hatta bazı temel gıdaların yüzde 200’ü geçtiği bir dönemde bu oranı açıklamak özel bir yetenek ister; Nobel Ekonomi ödüllük bir yetenek…
Birkaç yıl önce yerleştiğim Milas’ta beni en çok etkileyen yerlerden biri pazarı olmuştu. İlçenin merkezinde kurulan pazarda aradığımız her şeyi şaşırtıcı ucuzlukta fiyatlarla alabiliyorduk. Ayrıca ürünlerini doğrudan pazara getiren köylüler de vardı. Dediğim gibi, İstanbul’da marketlerden alınan ürünlerin çok altında satılıyordu tarım ürünleri. Üreticiler aracısız satış yaptığı için ucuzluğu ve kalitesiyle ün salan pazara başta Bodrum olmak üzere çevre ilçelerden insanlar otobüslerle geliyordu.
Her zaman kalabalık olan Pazar, alışılanın aksine bu kez çok sakindi. Pazarda hızlıca bir gezinti yaptım. 25 liranın altında yerli domates yoktu. Biber, tezgâhına göre 30-40 lira arasında gidip geliyordu. Milas’ta bolca yetişen çileğin kilosu 40 lira. Karnabahar biraz ucuzlamış, 20 liradan satılıyordu. Kıvırcık, marul ve bir bağ yeşil soğan 10 liraydı. İyice küçültülmüş demetler halinde satılan, 10 gram bile gelmeyecek maydanoz 5 lira. Ağırlığıyla fiyatını karşılaştırınca, altın tartan hassas kuyumcu kantarı ile satılacak kadar değerli.
Pazarın başından girip sonuna geldiğimde elimde yükte hafif pahada ağır poşetler vardı. Kısa sürede 18 Mart Köprüsü geçiş ücreti olan ‘200 liracık’ı pazarda bıraktım. Geçen yıl aynı poşetler taş çatlasa 50 lira ederdi. TÜİK’i bir kez daha sevgiyle anmadan edemedim haliyle!
1 Nisan şakalarına konulan ambargo
1 Nisan’ın olmazsa olmazı olan soğuk şakalarına bu yıl çok rastlamadım. Memleket ahalisi 1 Nisan sabahına doğalgaz zammıyla uyanarak yeterince üşümüş olacak ki kimsenin kimseye ‘soğuk şaka’ yapacak mecali kalmadı. Zaten epey bir süredir ‘bu da olmaz dedirten’ şaka gibi gerçeklerle birlikte yaşadığımız için iktidar buna da ambargo koydu.
Bu arada bakan Nurettin Nebati’nin gözlerinin ışıl ışıl olmasının nedeni de anlaşıldı; yardımcıları, devlet maaşının dışında başka kuruluşlardan da yönetim kurulu üyesi olarak maaş alıyorlarmış. Yardımcıları böyle ballı maaşlar alan ekonomi bakanının gözlerinin içi gülmesin de kiminki gülsün. Memleket geneli olmasa da bakanın dar çevresi mutlu. Anlaşılan o ki bu durum ekonominin gidişatı için olumlu sinyaller veriyor bakana.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gençlere hitaben söylediği ‘aromalı kahve için’ tavsiyesini en iyi uygulayanlardan biriyim. Sabah kalkar kalkmaz yaptığım ilk iş, kahve makinasını çalıştırıp filtre kahve demlemek oluyor. Bunu bir de akşamları düzenli yapan biri olarak bir çeşit kahve tiryakisi sayılabilirim. Erdoğan’ın dediği gibi öyle aromalı kahve değil içtiğim. Sade filtre kahve. Fazla tükettiğim için yıllardır en ucuzunu bulup almaya çalışıyorum. Geçen yıl 75-80 liradan aldığım bir kilo çekirdek kahve, şu anda 190 lira. Yarın sipariş verirsem ne olur bilemem, birçok ürün gibi ışık hızıyla yukarıya doğru çıkıyor çünkü.
Bu yılın en soğuk 1 Nisan şakasını Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptı. Gençlere sosyal medyadan faydalanırken gerçek hayattan kopmamaları tavsiyesinde bulunan Erdoğan, “Demli bir çay ve aromalı bir kahve eşliğinde yapılan karşılıklı sohbetin getirdiği sosyalleşmeyi asla ihmal etmeyin. Ülkemizi, dünyayı gezmek için şartlarınızı zorlayın” dedi. Bırakın yurt dışına çıkıp bir kafede aromalı kahve içmeyi, karınlarını doğru dürüst doyurmadan yarı aç yatan gençlere bu tavsiyelerde bulunmaktan daha iyi bir 1 Nisan soğuk şakası olmazdı herhalde. Gençlerin karın doyurmak için bir numaralı favori yiyeceği olan ekmek arası tavuk döner bile fiyat artışlarıyla ulaşılamaz hale geldi. Dönerin yanında tercih edilen küçük kutu ayran en az beş liradan satılıyor. Böyle bir ülkede gençlere yurt dışına çıkıp kafelerde farklı ülkelerin insanlarıyla aromalı kahveli sohbet yapmalarını tavsiye etmek soğuk bir 1 Nisan şakası olmaktan öteye geçebilir mi?