One Piece’in başarısı nasıl bir öneme sahip
Yıllardır küresel bir fenomen olan One Piece, kısa süre önce yayına giren Netflix uyarlamasıyla gündemde bulunmaya devam ediyor.
Eiichiro Oda tarafından yaratılan evrenin, her biri 15 milyon dolardan fazla bütçeli sekiz bölümden oluşan live-action (gerçek oyuncularla yapılan canlı çekim) uyarlaması, yayınlandığı gibi en çok izlenen yapımlar arasındaki yerini aldı. Netflix’in en popüler dizileri listesinde hızla yükselen One Piece, birkaç gün içinde 84 ülkenin izlenme sıralamasında birinci sıraya yerleşerek rekor kırdı.
Yapım sürecinin yaklaşık yedi yıl sürdüğü belirtilen yapımın, serinin mangakası (Japon çizgi-roman sanatçısı) Eiichiro Oda tarafından mangaya (Japon çizgi-romanı) sadık bir şekilde gerçekleştirildiği söylendi. Genel itibariyle seyircilerden olumlu dönüş alan uyarlama, ikinci haftasında ikinci sezon onayını da almış durumda. Yayın hayatına başladığından bugüne (1997-2023) 500 milyon kopya satarak Guinness Dünya Rekoru kıran One Piece mangasının, diziyle ne tür başarılar elde edileceği de merak konusu. Tabii One Piece’in 2014 yılında 320 milyon kopya ile daha önce bu rekoru kırdığını belirtmek gerek, yani manga kendisiyle yarışıyor.
Hasır Şapka Korsanları, Donanma Amiralleri, Kutsal Ejderler (Pinterest, Inprnt, Tvtropes)
One Piece’in hikâyesi ne anlatıyor ve nereye gidiyor?
One Piece’in böylesi büyük bir hayran kitlesine erişmesinde etkili olan pek çok faktör var. Bunların başında da hikâyenin dikey ve yatay olarak sonsuz görünen bir yapıda genişlemesi geliyor. Hikâye, temel olarak ana karakter Monkey D. Luffy isimli gencin Korsanlar Kralı olma macerasını anlatıyor.
Yolculuğu boyunca tayfasına çeşitli üyeler ekleyen ve akıl almaz tehlikelere göğüs geren Luffy, hikâyenin şu anki hâlinde çoktan bir özgürlük savaşçısına dönüştü bile. Buna karşın kendisine kahraman denmesinden hoşlanmayan ana karakter, evrendeki diğer korsanların kötücül davranışlarına karşı iyi bir korsan imgesini temsil ediyor.
Evrendeki iyi korsan-kötü korsan denkleminin, Luffy ve birkaç istisna karakter haricinde yaygın olmadığını unutmamak gerek. Öyle ki ana karakterin yardım ettiği halklar, onun, yani bir korsanın kendilerine iyilik yapmasını şaşkınlıkla karşılarlar. Hatta çoğunlukla ona güvenmezler ancak Luffy pes etmeyerek onların saygısını kazanır. Hâl böyleyken korsanların, özellikle köle ticaretinden çocuklar üzerinde deneyler yapmaya kadar türlü kötü faaliyeti yürütenlerin, One Piece evreninde kötücül tarafa işaret ettiği ortadadır.
Bununla birlikte korsanların bu kötü eylemlerine karşılık yasal deniz gücü Donanma, yasadışı faaliyetlerle mücadele edip ülkelerin güvenliğini sağlayan iyi tarafı simgeliyor. Dünya Hükümeti’nin silahlı gücünü ve korsanlara karşı en caydırıcı unsuru temsil eden Donanma, belirli istisna karakterlere de sahip. Ancak genel itibariyle One Piece evreninde yaşayan insanlar, çoğu haklı gerekçelerle, korsanlardan nefret edip Donanma’yı kahraman olarak görmekte.
Kabaca çizilen bu iyi-kötü denkleminde belirtilmesi gereken bir grup daha bulunuyor ki bu da Kutsal Ejderler’den başkası değil. Dünya Soyluları olarak da bilinen Kutsal Ejderler, One Piece evreninde yasanın üzerinde konumlanan aristokratik bir grubu ifade ediyor. Dünya Hükümeti’ni kuran kralların soyundan gelen bu aristokratlar o kadar güçlüler ki Dünya Hükümeti’ni ve Donanma’yı kendi arzularına göre yönlendiriyorlar. Dahası ırkçılık, köle ticareti, çocuk kaçırma, gizli deneyler yapma, karaborsa yürütme, korsanlarla ortak olma ve tiranlık kurma gibi pek çok suçu doğrudan veya dolaylı olarak işlemektedirler. Ancak aristokrat statüleri gereği ne Dünya Hükümeti’nden ne de Donanma’dan kimse onlara doğrudan karşı çıkamamaktadır. Güncel hikâyede özellikle yanıtsız bırakılan tüm soruların cevaplarında Dünya Hükümeti ve Kutsal Ejderler kilit noktada olduğu için işledikleri fiiller de bir o kadar önemli. Bilhassa ana karakter Luffy’nin verdiği son savaşlar her zaman bir tür özgürleşme/özgürleştirme mücadelesine dönüşüyor. Ayrıca Kutsal Ejderler’e karşı hareket edip onları yıkmaya çalışan Devrimcilerin hikâyedeki ağırlığı artmakta. Bu da mangakanın yarattığı evrendeki ırkçılık, kölelik ve benzeri diğer emperyalist/faşist suçlara karşı mücadele edilen bir anlatı olarak One Piece’i nihayete erdireceği fikrini düşündürüyor.
Romance Dawn Birinci Versiyon, Romance Dawn İkinci Versiyon ve One Piece Birinci Bölümden Luffy.
İlk taslaklardaki farklı zihin yapısı nasıl ve neye işaret ediyor
Mangası ve anime (Japon çizgi-dizi veya çizgi-film) uyarlamasıyla küresel bir fenomen olan One Piece’in hikâyesi, esasen 1997 Temmuz’da yayınlanan manga bölümü ile başlamadı.
Mangaka, yedinci sınıftan itibaren korsan mangaları çizdiğini belirtse de dünya çapında hayran kitlesi bulunan hikâyenin aslında 1996 yılında doğduğunu söylemek mümkün. Romance Dawn isimli iki one-shot (tek sayılık manga) yayınla başlayan serüven, aynı zamanda One Piece’in ilk bölümüne de ismini vererek efsaneyi başlatmış oldu.
One Piece’in ilk taslakları olarak kabul edilen iki Romance Dawn hikâyesi, mevcut hikâyeyle büyük benzerlikler taşısa da belirli farklılıklar da mevcut. Bu iki hikâyeden birincisi, 1996 Ağustos’ta Shōnen Jump (Japonya’daki en büyük manga yayıncılarından) tarafından yayınlandı.
İkincisi ise yine 1996 yılında, önce Shōnen Jump tarafından yayınlanıp daha sonra 1998’de mangakanın Wanted! isimli koleksiyonunda yayınlandı. Yayınlanan bu ikinci taslağın daha özgül bir yapıda olduğunu söylemek mümkün. Çünkü mangakanın da belirttiği üzere ilk taslaktan mevcut One Piece evrenine aktarılan çok fazla nokta var.
Birinci Versiyon ve İkinci Versiyon arasındaki farklar, aynı zamanda mevcut One Piece evreninden de farklılıklar içeriyor. Bu farklılıklardan yola çıkılarak söylenilebilecek ilk şey ise mangakanın hikâyeye başlarken kafasının oldukça karışık olduğu. Öyle ki hikâyenin belkemiği olan korsanlık meselesinin nasıl olacağına bile net bir karar vermediği ifade edilebilir. Çünkü taslaklarda bulunan “Peace Main” ve Morgania” korsanları ayrımı, ana seride bulunmuyor. Bu ayrıma göre ilk grup korsanlığın macerasına odaklanan barışçıl hareket eden korsanlara işaret ediyor. İkinci grup ise öldürmeye ve hazineye odaklanan yağmacı, yani kabaca kötü korsanlara.
Özellikle iki hikâyede de altı çizilen böyle bir ayrımın olması önemli. Mevcut One Piece evreninde Luffy gibi barışçıl korsanların birer istisna teşkil ettiğini belirtmiştik. Bir niteleme olarak ise barışçıl korsanlık kavramı hiç bulunmuyor. Bu nokta önemli, yani anlaşılıyor ki mangaka ilk taslaklarda One Piece evrenindeki Donanma ve Korsanlar şeklindeki ikili karşıtlığı farklı bir şekilde düşünmüş. İyilerin ve kötülerin savaşı korsanlar arasındaki bir mücadele olarak kurgulanmış.
Eğer hikâye ilk taslaklara göre ilerlemiş olsaydı, iyi ve kötü arasındaki mücadelenin yalnızca korsanlar arasında veya ağırlıkla korsanlar arasında olacağını söylemek mümkün. Yani Donanma (dolayısıyla Dünya Hükümeti ve Kutsal Ejderler) bu akışta pek az bir rol alacaklar. Esas vurgunun korsanlar arasındaki mücadeleyi düşündürmesi ise işlenen suçların yasa-dışı zeminde olacağı ve bu suçlara karşı mücadelenin de yasa dışı zeminde gerçekleşeceğine yöneliktir. Oysa mevcut evrendeki mücadele yasa-dışı bir zeminde değil, yasal olmamasına rağmen kölelik ve diğer suçları işleyen Kutsal Ejderler (dolayısıyla Dünya Hükümeti ve Donanma) sebebiyle yasa-üstü bir zeminde gerçekleşmektedir.
Köle olarak alıkonulan ve kullanılan karakterler Camie ve Bartholomew Kuma (IMDb, Duniagames)
Mangaka ırkçılığın yasa-dışı değil de yasa-üstü bir sorun olduğunu mu düşünüyor?
İyi ve kötü korsanlar arasındaki mücadelenin revize edilip kötülüğü simgeleyen kısma Donanma’nın yerleştirilmesi önemli. Nitekim şu an ki hikâyede One Piece evreni ırkçılık temelli kölelik gibi çeşitli temaları işlemekte.
Balık-adamlar ve deniz-kızları başta olmak üzere (ayrıca devler, cüceler, vd.) hikâyedeki çeşitli topluluklara ve azınlıklara yönelik ırkçılığı ve köleliği uygulayan Kutsal Ejderler adlı aristokratlar Dünya Hükümeti’nin yönlendiricileri olarak görünüyor.
Dünya Hükümeti’nin meşruiyet kaynağı ve silahlı gücü ise Donanma. Yani ilk taslaklardaki iyi korsan-kötü korsan denkleminin yeniden kurgusu olarak speküle edilebilecek Donanma, bir hükümet gücü olarak ırkçılığın ve köleliğin dolaylı savunucusu konumunda.
Bu durum mangakanın ırkçılık ve kölelik gibi One Piece evrenindeki en kötü eylemler olarak görebileceğimiz uygulamaları yasal bir otoriteye, yani hükümete bağlama tercihine işaret ediyor. İkinci taslak versiyonuna göre mevcut evrendeki suçları kötü korsanlar sembolize etseydi, kendisi de bir korsan olan Luffy’nin özgürlük mücadelesi direkt olarak yasadışı bir zeminde gerçekleşiyor olacaktı.
Ancak bu hikâyede kötülüğün sembolizmini Donanma’nın, yani aslen Dünya Hükümeti’nin ve Kutsal Ejderler’in alması, mangakanın, kendisini yasal ve meşru bir koruma kalkanı altına almış ırkçılıkla ve kölelikle mücadelenin önemine değinmesine işaret ettiği düşünülebilir.
One Piece evreninde köleliğin 200 yüzyıl önce yasaklanmış olmasına rağmen aristokratik bir grup tarafından hâlâ uygulanması ve yasal güçlerin bu aristokratları koruyor olması, bu suçların yasalar tarafından meşruiyet altına alındığında nasıl bir yapıya büründüğünü gösteriyor.
Köleliğin resmî olarak yasak olmasına karşın sürdürülmesinin sebebi ise ırkçılık, yani mangaka suça gerekçe sunuyor. Bilhassa balık-adamların ve deniz-kızlarının farklı görünüşü, onları insanların ötekileştirme nesnesi hâline getiriyor. Bu nedenle nesneleştirilen azınlık halkları köleleştiriliyor, köle pazarlarında satılıyor ve herhangi bir kıymet arz etmedikleri için en ufak gerekçelerle öldürülüyorlar.
Bu sorunun her iki tarafın da korsan olduğu bir anlatıda kurgulanması meselenin yasa-dışı bir noktada konumlanmasına yol açıp hikâyenin tıkanmasına yol açabilirdi. Belki de bunu fark eden mangaka, ırkçılık temelli suçları işleyenleri yasa-dışı korsanlar yerine yasa-üstü aristokratlar yaparak anlatıyı daha komplike bir hâle getirmiş.
Öyle ki yasa-dışı addedilen bir suçu yasal çerçevelerle cezalandırarak belirli bir sürede yok edebilmek kısmen de olsa mümkündür. Peki suçun yasal olmamasına rağmen suçu işleyenlerin yasa-üstü konumu nedeniyle yasaların onları koruması hâlinde bu sorunu çözmek mümkün müdür?
Dünya Hükümeti’nin Kayıp Yüzyıl olarak adlandırılan döneme dair tüm kaynakları yok ettirmesi ve bu döneme dair soru soranları dahi öldürmesi, tipik bir faşist rejim örneğidir. Bunun haricinde rejim çocuk kaçırmaktan, gizli deneylerden, kitle imha silahları yapmaktan, soykırımlardan, köle pazarlarına müdahale etmemekten, ırkçılığı görmezden gelmekten, karaborsacılıktan ve daha pek çok suçtan sorumludur.
Hiçbirinin yasal olmadığı ama yasa tarafından korunduğu bu suçlar silsilesini, mangaka neden ilk taslaklardaki gibi kötü korsanlara değil de Donanma-Dünya Hükümeti-Kutsal Ejderler cephesine yüklemeyi tercih etti? Belki de içinde yaşadığı dünyadaki insan hakları ihlallerinin de yasa-üstü konumlarca savunuluyor olmasını gündeme getirmek istedi.
Tüm bu metnin spekülatif sorgulaması neticesinde denilebilir ki One Piece mangakası Eiichiro Oda, ırkçılık başta olmak üzere çeşitli insanlık suçlarının yasa-dışı zeminde tartışılmasını uygun bulmamış. Bu suçların yasa-üstü bir noktada konumlandığı zaman onlarla mücadele etmenin zorluğu aşikâr, buna dair bir çözüm aramak ona daha cazip gelmiş olabilir.
Öyle ki bizlerin gerçekliğinde de durum böyle değil midir? İlerlemekle övündüğümüz bu dünyada ırkçılıktan insan ticaretine kadar her türlü insanlık suçu hâlâ işlenmektedir. Bununla birlikte bu suçlara meşruiyet sağlayan bir yasa olmamasına karşın, yasa koyucuların ve koruyucuların bu suçları işlemesi, bizleri çözümlenmesi çok zor bir duruma sokmakta. Yani aslında Oda, bizlere yalnızca bizim hikâyemizi anlatıyor.
Şairin dediği gibi, “Neye gülüyorsun? İsimleri değiştir, anlatılan senin hikâyendir.”