Hepimiz biliyoruz ki memlekettin istikrarsızlık gibi kronik bir sorunu var. Bu nedenle, kaos çıkarma konusunda da şaşırtıcı derecede istikrarlı olduğumuzu söylediğimde, bu düşüncemde pek yalnız kalmayacağıma inanıyorum.
Her Avrupa Şampiyonası’nda yaşadığımız kaosu bu kez Arda Güler özelinde yaşadık, yaşıyoruz. Portekiz karşısında oynanan kötü oyun ve alınan 3-0’lık mağlubiyet sonrasında fatura “futbol cahili, iş bilmez” Montella’ya kesildi. Milli takımdan futbol ulemaları tarafından sınır dışı edilen Montella’nın yerine, bir uçak dolusu ‘yerli ve milli’ teknik direktör Almanya’ya doğru yola çıkarıldı. İçlerinden seç beğen al misali…
Yaklaşık 9 ay önce Ermenistan’la alınan beraberlik sonrası apar topar Türk Milli Takımı’nın başına getirilen Montella, önce Hırvatistan’ı deplasmanda 1-0 yenerek Almanya’ya gitmenin önünü açtı. Letonya’ya karşı alınan 4-0’lık galibiyetle birlikte grup karşılaşmalarının bitimine bir maç kala Almanya’ya gitmeyi garantileyen Montella, artık bir futbol kahramanı da olmuştu. O tarihlerde Montella’ya arşa çıkacak methiyeler düzenler, şimdilerde kaynayan kazanın altında odun atmak için birbirlerini ezme yarına giriştiler.
Çok kısa süre içinde bu ters dönüşün başta federasyon yönetimiyle yaşanan çatışmalar olmak üzere birçok nedeni olsa da direkt olarak Montella ile ilgisi yok. Burada Montella sadece bir araç.
Asıl kavga derinlerde. Bir ay sonra yapılacak Futbol Federasyonu seçimlerine bakmalı. Avrupa Şampiyonası’nda olası bir Türkiye başarısı durumunda, yarı final ya da final gibi şu andaki yönetimi bir ay sonra göndermek epey zorlaşacak. Federasyonu göndermek, bir kesim için Almanya’da başarılı olmaktan daha elzem çünkü. Daha hiçbir şey bitmeden gruplardan çıkma şansımız çok yüksekken Montella’ya yapılan linç girişiminin altında çokça bunun yattığını düşünüyorum.
Bu ülkeye gelen çok sayıda bilgili teknik adamın arkasına teneke bağlayıp gönderdiğimiz gibi, Montella’nın da aynı şekilde gönderileceğinden hiç kuşkum yok. Futbolun kişisel menfaatlere dayalı çarklarının oluşturduğu düzen, buna müsait çünkü. Bu düzeni şu anda dünyanın en iyi teknik direktörleri olarak gösterilen Guardiola da değiştiremez, Jurgen Klopp da. Aynı şey bu ülkede onların da başına gelirdi kaçınılmaz olarak.
Milli duygular mı, kulüp takımlarına duyulan sarsılmaz aidiyet mi?
Bu ülkede hamasetin dibine vurulan her konuda olduğu gibi, milli takımda da aynı şey oluyor. Futboldaki menfaat odaklarını bir kenara bırakacak olursak, sıradan insanların aidiyeti milli takımı desteklemek konusunda tutukları takımın üzerine çıkmıyor. Özellikle dört büyük kulübün taraftarının desteği, tutuğu takımın oyuncularının oynadığı kadar oluyor. Ne kadar pompalanırsa pompalansın maalesef milli takım destek konusunda bir üst kimlik olarak oluşmadı bu ülkede. Nadir gelen başarılarda kenetlenme olsa da en ufak bir başarısızlık durumunda herkes kendi tuttuğu takımın saflarını sıklaştırarak ateşe başlıyor. Oysa biraz relaks olsak bunun bir oyun olduğunu ve içinde kaybetmenin de bulunduğunu görsek, her şey çok daha kolaylaşacak. Milli takımı kendi haline bıraksak, hangi takımın oyuncusunun forma giymesinden ziyade oynayan her sporcunun bu memleketin evladı olduğu gerçeğini kabullensek, kendimize de milli takıma da iyilik yapmış oluruz.
Arda Güler yıldız mı yıldız adayı mı
Arda Güler’i Portekiz maçında ‘sakat ve yorgun olduğu gerekçesiyle’ ilk 11’de oynatmadığı için Montella’yı linçleyen ülkenin futbolu bilen bilmeyen bütün ulemalarının, dün akşam oynanan Hırvatistan- İtalya maçında Luka Modriç’i izlerken ne hissettiklerini doğrusu çok merak ediyorum.
Modriç, Arda’nın Real Madrid’den takım arkadaşı. 38 yaşında ve 12 yıldır aralıksız o takımda oynuyor. Sayısız başarılara imza atmış bir oyuncu. Bu yıl zaman zaman Ancelotti tarafından dinlendirilse de aldığı süre Arda’dan çok daha fazla. Sadece Real Madrid’de değil, Hırvatistan Milli Takımının önderi olarak dünya kupalarında bir final bir yarı final gördü. Finalde dünya kupasını kaybeden bir oyuncu olarak, başarıyı da başarısızlığı da her yönüyle yaşadı. Önceki geceki maçta da takımın en iyilerinden biriydi. Golü de o attı. Maçın son anlarında oyundan çıktı. İtalya’nın son saniye golünde adeta yıkıldı Modriç. Yüzünde tarifsiz bir acı vardı. Son turnuvasıydı ve daha ileri gidecek gücü vardı. Arda Güler, bir yıldız adayı olarak gerçek bir yıldızla aynı takımda zaman geçirdiği çok şanslı. Bu zaman geçirmenin Arda’ya gelecekte çok büyük katkısı olacaktır. Diğer takım arkadaşlarının olacağı gibi…
Arda, Gürcistan maçında attığı kreatif golden sonra geleceği parlak yıldız adayından Messi ile kıyaslanarak yıldıza terfi ettirildi. Portekiz maçında alınan ağır yenilgi, Arda’nın oynamamasına bağlandı. Brezilya’dan sonra en çok futbolcu ihraç eden ve kadrosunda dünyanın en iyi takımlarında oynayan yıldız oyunculara sahip olan Portekiz’e sıradan takım muamelesi yapıldı. Özellikle Türk spor medyasında yenilginin sebebi Arda’nın oynamamasına bağlandı. Maçtan sonra yapılan yorumları, hayretler içinde izledim. Bu her şeyden önce 19 yaşındaki bir çocuğa yapılan büyük haksızlık olur.
Evet, arda çok büyük bir yetenek. Kendini geliştirdikçe çok daha da iyi olma potansiyeli var. Her şeyden önce kendi yolunu Arda olarak çizsin. Roket hızıyla yükseğe çıkartılan bir nesnenin geri düşüşü de aynı hızla olur. Kişisel hesaplar şu bu yolun başında olan bir genci rahat bırakmak onun üzerinde tepinmemek en iyisi.
Arda’ya yapılacak en büyük iyilik de bu olur.
Not: Bugün oynanacak Çekya maçında alacağımız bir beraberlik de bizi ilk 16 turuna taşır. Aksini düşünmek istemem ama tek farklı mağlubiyet halinde bile büyük ihtimal en iyi dört üçüncüden bir olarak gruptan çıkacağız. A ve B grubu üçüncüleri bu şansını kaybetti çünkü. Gruptan ikinci olarak çıkarsak, Fransa ve Hollanda’yı geçip grubunda lider olan Turnuvanın flaş takımı Avusturya ile, üçüncü olarak çıkarsak şampiyonanın favorisi 3 de üç yapan İspanya ile oynayacağız. Takımı da siz seçin…