Menzil Tarikatı’nın vefat eden son şeyhi Abdulbaki Erol’un cenaze töreni büyük bir kalabalık eşliğinde yapıldı. Ülkenin her yerinden Adıyaman Menzil Köyü’ne akın eden bağlıları şeyhlerini son yolculuklarına uğurladılar. THY’nin Adıyaman ve çevre illere koyduğu tüm normal ve ek uçak seferleri doldu taştı, THY 15 dakikada bir bölgeye seferler düzenledi. Cemaatin kanalından “kadınların ve çocukların cenazeye gelmemesi, ailenin onları gelmiş kabul edeceği” anonsları yapıldı.
Tıpkı, 23 Haziran 2022 tarihinde vefat eden İsmail Ağa cemaati lideri Mahmut Efendi’nin cenaze töreninde olduğu gibi, Menzil şeyhi Abdulbaki Erol’un cenazesinde de mahşeri kalabalığın olması, bazılarını şaşırtıyor, hayrete düşürüyor. Bu kadar sevgi ve kalabalık kimilerini ürkütüyor, tedirgin ediyor.
Tarikat ve cemaatlerin göründüğünden ve bilindiğinden fazla kalabalık olmasının nedenini anlamakta zorluk çekenler, nasıl oldu da bu kadar büyüdüler ve etkili oldular sorusunu soranlar var. Bunu anlamak için Türkiye’nin cemaatler tarihine kısaca göz atmak gerekiyor.
Türkiye 1970’li yılların ortalarında sağ sol çatışmalarını yoğun bir şekilde yaşarken, tarikat ve cemaatlerde de büyük bir hareketlilik yaşanmaya başlamıştı. Daha önce sessiz ve derinden varlıklarını korumaya çalışan tarikat ve cemaatler, tek parti CHP’ye karşı öfkeli fakat sessiz, ürkek ve gizli bir mücadele sergilemeye çalışıyordu. Daha Atatürk zamanında CHP’ye karşı kurulan Serbest Fırka’yı can havliyle desteklemişler, bir anda bu partinin CHP’yi sarsacak kadar güçlü olmasını sağlamışlardı.
Reşat Nuri Güntekin, Kavak Yelleri romanında insanların sessiz sedasız, kendini belli etmeyerek, başımıza iş gelir diye korkmalarına rağmen halkın büyük bir kısmının Serbest Fırka’yı nasıl desteklediğini anlatır. Öyle ki, Kavak Yelleri romanının önemli karakterlerinden olan Müftü bile, kendini laik ve cumhuriyetçi göstermek için çaba göstermektedir.
“Tanrıya karşı en büyük hürmetin camiye başı açık girmek olduğunu anlatmakla söze başlayan ve ara sıra cebinden çıkardığı bir tarakla saçlarını tarayan Müftü, yanlış mana çıkarırlar korkusuyla hemen hiç dinden, imandan bahsetmez ve münhasıran Cumhuriyet ve laikliğin faziletlerini anlatır dururdu. Fakat yine de öteki beriki: “Müftü efendi… Sen şöyle dedin. Ondan şu mana da çıkmaz mı acaba?..” diye muziplik ederek adamcağızı ürkütürlerdi. Mesela bir gün Cumhuriyeti anlatırken şöyle demişti: “Cumhuriyet idaresi cemaatle kılınan namaza benzer. Şu küçük fark ile ki, namazda cemaat imama uyar; Cumhuriyet idaresinde imam cemaate!” Bu teşbih için istasyon parkında günlerce kendisine takıldılar, “Söyle bakalım Müftü efendi! Sen dünya işlerini nasıl din işlerine benzetirsin?.. Hem kimmiş bakalım o imama benzettiğin adam,” gibi sözlerle biçareyi günlerce terlettiler. Adeta ağlamaklı olan Müftü’ye bir gün usulca: ” “Vazgeç… Şaka ediyorlar” dedim. Boynunu kulağıma uzatarak: “Benim türlü latifeler edile edile adam asıldığını da görmüşlüğüm vardır!” diye cevap verdi.” (Kavak Yelleri, Reşat Nuri Güntekin, İnkılap Yayınları, S.107-108)
Gerçekten de Atatürk tarafından CHP’ye yönelik büyük tepkiler bir yere kanalize olsun diye arkadaşı Fethi Okyar’a kurdurulan parti, bir anda beklenmedik ilgi görmüş, İzmir’de yüz binlerce insan Fethi Okyar’ın gemisini büyük bir sevinçle karşılamış, “Bizi kurtar!” sloganları atmıştı. Hatta oğlunu kurban etmeye kalkan bile olmuştu.
Yüzbinlerce insanın “Bizi kurtar!” diye bağırmaları, her yerde mahşeri kalabalıkların toplanması Fethi Okyar’ı ürküttü ve ezici bir zafer kazanacağı belli olan Serbest Fırka apar topar kapatıldı. Bu kitle daha sonra Adnan Menderes’in DP’sine yöneldi ve partiyi tek başına iktidara getirdi. Menderes Türkçe okutulan ezanı tekrar aslına döndürdü, dini baskılar bir nebze hafifledi. Bunlar yıllarca kendini mağdur hisseden, baskı yaşayan geniş bir kitle için büyük bir zaferdi. Artık galipler safındaydılar.
Ancak 1960 darbesi, Menderes’in idamı özellikle tarikat ve cemaatlerde büyük bir travmaya yol açtı. Bu travma CHP’den intikam duygusunu da beraberinde getirdi, CHP’ye karşı daha büyük seferberlikle açıkça mücadele ettiler. 1971 muhtırası ilk başta moral bozsa da, aslında bu muhtıranın sola karşı yapıldığı anlaşılınca, tarikat ve cemaatler için yol açılmış oldu.
1971’den muhtırasından sonra gelen özgürlük havası, en çok tarikat ve cemaatlere yaradı. Artık merkezler kuruluyor, dershaneler, kurslar, medreseler açılıyor, ülkenin her yerinde örgütleniliyor, gazeteler yayınlanıyor, kurulan onlarca yayınevinde kitaplar neşrediliyordu.
Nakşiler, Kadiriler, Nurcular, Süleymancılar, Mücadeleciler, Milli Görüşcüler gibi yapılar, farklı yollarda olsalar da, hepsi de ülke çapında dini faaliyetler içerisindeydiler. Sürekli yeni cemaatler, tarikatlar, yeni dini liderler ortaya çıkıyordu.
1980’e gelinirken ülkede büyük bir anarşi ortamı ve silahlı çatışmalar yaşanıyor, günde 20-30 kişi öldürülüyorken, ortaya çıkan siyasi istikrarsızlık ve ekonomik sıkıntılar halkın bir kısmını cemaatlere veya tarikatlara yöneltmeye başlıyordu.
O dönemde bunlardan en ilginci Adıyaman Menzil köyünde kurulan bir cemaatti. Türkiye’nin her tarafından akın akın insanlar Menzil köyüne gidiyor, gidenler arasında bulunan sarhoşlar, ateistler bile hidayete erip dönüyordu. Orada on binlerce insana yemek veriliyor, ağırlanıyor, orada dünyası değişen insanlar bambaşka bir insan oluyordu. Yüz kişi gidiyorsa, doksanı mutlaka hidayete ermiş bir şekilde dönüyordu. Pek çok ülkücü ve solcu Menzil ziyareti sonucu sofi olmuşlardı.
Özellikle sarhoşların Menzil’de içkiyi bıraktığı en çok konuşulan konuydu. Ayrıca insanlar, Menzil’de pek çok keramete şahit olduklarını dile getiriyorlardı. Kimine göre, orada içilen çorba hiç bitmek bilmiyordu, kimine göre tarikatın lideri Muhammed Raşit Erol karşısına gelen insanın kalbinden geçenleri okuyordu. Bazılarına göre yine Muhammed Raşit Erol’un karşısına çıkma şansına erenler onun tebessümüyle, söylediği birkaç cümleyle eski hallerinden, düşüncelerinden vazgeçiyor, kendini hizmete adıyordu.
Bir anda Türkiye’nin her yerinden Menzil’e seferberlikler hız kazandı. O dönemde 12 Eylül 1980 darbesi yapılınca Menzil cemaati de bu darbeden etkilendi. Menzil’in çok ziyaretçi çekmesi 12 Eylül askeri yönetimi rahatsız ettiği için, tarikatın şeyhi Muhammed Raşit Erol Gökçeada’da zorunlu ikamete gönderildi. Fakat bir süre sonra sağlık problemleri gerekçesiyle Konsey kararı ile Ankara’ya yerleşti, daha sonra Menzil’e döndü.
12 Eylül darbesi sanıldığı gibi cemaat ve tarikatlara yönelik baskı oluşturmadı, tersine ortaya çıkan boşluktan en çok tarikat ve cemaatler faydalandı. Hatta 12 Eylül yönetimi halk arasında etkisi olduğunu fark ettiği bu yapılarla görüşmeler yaptı, Anayasa oylaması desteği karşılığında başta okullarda din dersi zorunluluğu getirerek, pek çok konuda yollarını açtı. Nurcular, Süleymancılar başta olmak üzere, tarikatların büyük bir çoğunluğu 12 Eylül ortamında büyük faaliyetlere girdiler.
Bunların içinde en hızlısı belki de Menzil cemaatiydi. Yine ülkenin her yerinden otobüsler kalkıyor, Menzil’e akın akın insanlar gelmeye devam ediyordu. MHP içinde bulunan, daha sonra BBP’ni kuracak olan Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşları Menzil cemaatine mensuptu. Yazıcıoğlu, Muhammed Raşid Erol’un isteği üzerine Erbakan hükümetine güven oylaması vererek, Erbakan’ın Başbakan olmasını sağlayacaktı.
O günlerde en ilgi çekici gelişme ise, şarkıcı Ferdi Tayfur’un imam nikahlı eşi, Yeşilçam’ın önemli isimlerinden Necla Nazır’ın Menzil Cemaatine katılmasıydı. Necla Nazır’ın çarşaf giyerek örtünmesi ve Menzil cemaati mensubu olması, daha sonra tarikatın yayın organı Semerkant radyo ve televizyonunda programlar yapması özellikle kadınların çok ilgisini çekti.
Sakarya Fırat, Recep İvedik, Hür Adam, Sümela’nın Şifresi Temel, Uzun Hikaye gibi pek çok dizilerde filmlerde rol alan İsmail Hakkı başta olmak üzere, Dursun Ali Erzincanlı, Ahmet Yenilmez, Serdar Tuncer gibi ünlüler de bu tarikatın içinde yer aldılar.
Menzil Cemaati, Turgut Özal’ın ANAP hükümetleri döneminde diğer dini yapılar gibi büyük mesafe aldı, 2002’de Ak Parti’nin iktidara gelmesinden sonra ise devasa bir güce dönüştü. Zirveye ise, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından çıktılar. O zamana kadar en büyük cemaat sayılan Fethullah Gülen’in cemaati, devlet tarafından FETÖ ilan edildiği için dağılınca, Menzil Cemaati en büyük ve en etkili tarikata dönüştü. Hükümete ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a her zaman sonuna kadar destek verdiği için, hükümetin güvendiği ve idari kadrolarda tercih ettiği bir yapı oldu.
Bugün Menzil cemaati pek çok alanda etkili ve aynı zamanda bir holdinge dönüşmüş durumda. Devletin pek çok kadrolarında yer aldığı gibi, sağlık ve yayıncılık alanında hayli etkin konumdalar. FETÖ’nün yerine Menzil aldı iddialarıyla hükümet kimi zaman uyarılıp eleştirilse de, şu an itibariyle hükümet ve Menzil tarikatı birbirlerine destek olmaya devam ediyor.
* 1991’de Yörünge dergisinde fiilen gazeteciliğe başladı. Daha sonra Millî Gazete’de sürdürdüğü gazeteciliğini, çeşitli gazete, dergi ve yayınevlerinde devam ettirdi. Yayınevi yöneticiliği ve editörlük yaptı. Yeni Asya, Tercüman, Yeni Devir, Millî Gazete, Yeni Şafak, Cumhuriyet, Radikal, Sabah ve Türkiye gazeteleriyle Sur, Gökyüzü, Aylık Dergi, Tohum, Cuma, Acun-Türkiye’nin Gücü, Mavera, Hüner, Yörünge, Aktüel, Tempo, NTVMag, Nokta, Babıâli Kültür, Yeni Dünya ve Moral Dünyası gibi dergilerdeyazdı. Halen bir yayınevinde yöneticilik yapmaktadır.