19 Temmuz tarihli yazım, başlığından da anlaşılacağı gibi (“Gülenciler’in ‘15 Temmuz’da biz yoktuk’; iktidarın ‘sadece FETÖ’nün işi’ iddialarına karşı iki yeni tanıklık”), darbe girişiminin yedinci yıldönümünün hemen öncesinde gelen çok önemli iki gelişmeye dairdi. Fakat yazı uzayınca, bunlardan birini açmakla yetinmiş, öbürünü ertelemiştim. Bugün sıra ona geldi; yani, ilk yazıda ifade ettiğim şekliyle “20 yılı aşkın bir süre boyunca Fethullah Gülen’in en yakınındaki, en güvendiği yardımcılarından biri olan; Gülen’e gelen mektupları okuma, onların Gülen’e takdim edilip edilmeyeceğine karar vermede tek yetkili olan molla Osman Şimşek”in açıklamalarına… Daha doğrusu, bu açıklamaların en önemli bölümüne…
Osman Şimşek’in gazeteci Asım Yıldırım’ın YouTube kanalında yaptığı açıklamaların en önemli bölümü, eski Zaman gazetesi muhabiri gazeteci Ahmet Dönmez’in üç yıl önce yazdığı, Cemaat içinde büyük tartışma yaratan “Cemaat İçeriden Adım Adım 15 Temmuz’a Nasıl Sürüklendi” başlıklı uzun yazı dizisinde öne sürdüğü çok kritik bir iddiayı teyit eden bölümüydü.
Hatırlayanlar olacaktır; Ahmet Dönmez’in yazı dizisi sürerken ben de bu diziyi Serbestiyet okurları için özetleyen bir mini-dizi kaleme almıştım. O yazılarda Ahmet Dönmez’in, Gülen’e erişimi olan Mehmet Değerli adlı birinden söz ettiğini, “o olmasaydı 15 Temmuz da olmazdı” dediğini ve onun ‘marifetlerine’ özel bir önem atfettiğini anlatıyordum. Ahmet Dönmez’in “o olmasaydı 15 Temmuz olmazdı” dediği bir kişi daha var: Dönemin genelkurmay başkanı Hulusi Akar. Ahmet Dönmez’e göre Mehmet Değerli -ya Hulusi Akarla gerçekten irtibatlı olarak ya da sanki irtibatlıymış gibi yaparak- Akar’ın “Erdoğan’ı indireceğim” mesajlarını Gülen’e ileten adamdı.
Ahmet Dönmez’in bu yazdıklarının üzerinden üç yıl geçti. Çizdiği tablo o kadar ‘sürreel’di ki, bunlara inanmak o kadar da kolay görünmüyordu. Dönmez, o günlerde anlattıklarını Gülen’in en yakınındaki kişi olan Osman Şimşek’e teyit ettirmek istemiş, şu cevabı almıştı:
“Kusura bakmayın, ben konuşmak istemiyorum. Yalnız size şunu söyleyeyim, benim adımın geçtiği hadiselerde eğer doğruysa yazdıklarınız sesim çıkmaz, ama yalansa sizi tekzip ederim.”
Osman Şimşek, yazıların ardından kendisiyle ilgili bölümleri tekzip etmemiş, fakat açıkça doğrulamamıştı da. İşte şimdi darbe girişiminin yedinci yıldönümü öncesinde bu doğrulamayı kamuoyu önünde yapmaya karar vermişti.
Ben bu yazıda Osman Şimşek’in tam ne dediğini aktarmadan önce Ahmet Dönmez’in üç yıl önce Mehmet Değerli’nin ‘marifetleri’ hakkında neleri kayda geçirdiğini hatırlatmak istiyorum. Böylece, hem Osman Şimşek’in, adını anmadan “değersiz adam” dediği Mehmet Değerli’nin 15 Temmuz darbe girişiminde oynadığı rolü daha iyi anlayabileceğiz hem de Ahmet Dönmez’in iğneyle kuyu kazarak ve kendi mahallesinde lanetlenmeyi göze alarak giriştiği hakikat arayışına bir kez daha bir selam gönderebileceğiz.
Gülen’in 2017’de “Stockholm Center for Freedom” raporu için verdiği söyleşinin anlamı şimdi daha net
“Stockholm Center for Freedom (SCF) olarak 2017 yılında geniş kapsamlı bir 15 Temmuz raporu hazırlamıştık.
“Darbe girişiminin 1. Yıl dönümünde İngilizce ve Türkçe olarak bastığımız bu rapor için, suçlamaların hedefindeki Gülen Hareketi lideri Fethullah Gülen’le de yazılı bir röportaj yapmıştık.
“Gülen’in cevapları içerisinde son derece ilgi çekici bir bölüm vardı.
“Şöyle diyordu: ‘Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın uzun zamandır bir darbe hazırlığı içinde olduğunu, buna matuf ciddi çalışmalar yaptığını duyuyordum. Uzun yıllardır tanıdığım bir esnaf arkadaşımın iş adamı olan oğlu buraya geldiğinde bana, İbrahim diye bir işadamı arkadaşından bahsetti. Dediğine göre bu İbrahim isimli şahıs Hulusi Akar’la ilişkileri çok iyi olan, ona ‘baba’ diyecek kadar yakın olan birisiymiş. İşte o İbrahim bizim buradaki arkadaşına Hulusi Akar’ın ilk günden beri darbe niyeti olduğunu ve bunu mutlaka gerçekleştireceğini söylüyordu. Bu söylentilerin tesirinde kalıp o gece gerçekten emir komuta içinde bir darbe yapıldığını sanan bazıları da o teşebbüse iştirak etmiş olabilir.’”
“Biz SCF ekibi olarak bu açıklamayı kendi aramızda tartıştık.
“Çok önemli, dikkat çekici cümlelerdi. Fakat burada adı geçen İbrahim’in kim olduğunun açıklanması gerekiyordu. Bu haliyle eksik kalacaktı.
“Bu yüzden bu ismi kendisine tekrar sorduk. Fakat Gülen, sözlerine yeni bir şey eklemeyeceğini belirterek ‘İbrahim’in kim olduğunu açıklamadı. Soyadını paylaşmadı.
“Biz de SCF ekibi olarak bu haliyle açıklamanın çok spekülatif durduğunu ve rapor formatına uygun düşmeyeceğini değerlendirerek ilgili satırları röportajdan çıkardık.
“Gülen’in yukarıdaki sözleri raporda şu şekilde yer aldı: ‘Ben de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın uzun zamandır bir darbe hazırlığı içinde olduğunu, buna matuf ciddi çalışmalar yaptığını duyuyordum. Bu söylentilerin tesirinde kalıp o gece gerçekten emir komuta içinde bir darbe yapıldığını sanan bazıları da o teşebbüse iştirak etmiş olabilir.”
Bu alıntı, Dönmez’in yukarıda andığım yazı dizisinden…
Kısmen başlıktan da anlayabileceğiniz gibi, Ahmet Dönmez bu yazı dizisinde, Gülencilerin iddiasının tersine (a) Cemaat’in 15 Temmuz’u bildiğini, (b) şu veya bu şekilde katıldığını, (c) darbeyi örgütleyen tepe kadronun Cemaat’e müzahir olduğuna inandığını ve (d) bu inançla 15 Temmuz’a “sürüklendiğini” savunuyor.
Dönmez, kendisini Cemaat’in övündüğü gazeteci olmaktan ‘Cemaat haini’ gazeteci olmaya ‘sürükleyen’ dizinin en çarpıcı bölümlerinden birinde, Gülen’in Stockholm Center for Freedom için hazırlanan rapora verdiği söyleşide “uzun yıllardır tanıdığım bir esnaf arkadaşımın iş adamı olan oğlu” dediği kişinin adını açıklıyordu. Bu kişi Mehmet Değerli’ydi.
“Mehmet Değerli olmasaydı 15 Temmuz da olmazdı…”
Mehmet Değerli’nin babası Cahit Değerli, Gülen’in çok itibar ettiği çok eski bir arkadaşıydı.
Dönmez, çalışmalarının sonunda bu konuda şu kanaate varmıştı: Mehmet Değerli, bugün bile kimsenin anlayamayacağı bir biçimde Ocak 2015’te Gülen’in ikamet ettiği kampa yerleşmiş, kendisine bir daire verilmiş, darbeye bir aydan az bir süre kalana kadar, yaklaşık bir buçuk yıl boyunca orada yaşamış, Türkiye’de, başta Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar olmak üzere “Gülen’i seven” askerlerin Erdoğan’a karşı bir darbe yapacağına Gülen’i inandırmıştı.
Gülen’in talebesi olmayan, üstelik Cemaat içinde yalancılığı ve onaylanmayan hayat tarzıyla tanınan (‘Votka Mehmet’ olarak bilinirmiş zaten) birinin kampa nasıl yerleştiği, nasıl o kadar uzun bir süre boyunca orada kaldığı, bugün dahi cevaplanamamış bir soru olarak ortada duruyor.
Yine de Türkiye’den kampa haber ileterek “Oraya birini gönderiyorum, mutlaka Hocamızla görüştürün, çok önemli bilgileri var” diyen kişinin adını öğrenince, Mehmet Değerli’nin neden kabul gördüğü önemli ölçüde anlaşılabiliyor: Adil Öksüz.
Mehmet Değerli’nin birkaç ‘iş ortağı’ ile Gülen’i nasıl kandırdığı, Gülen’in de inanmak istediği için anlatılan bu masala nasıl inandığını eski yazılarda uzun uzun anlatmıştım, burada ayrıntısına girmeyeceğim (isteyen o yazılara, daha genişini isteyen de Ahmet Dönmez’in yazı dizisine gidebilir.)
Osman Şimşek, yedi yıl sonra hikâyenin Ahmet Dönmez’in anlattığı gibi geliştiğini teyit ediyor
Artık Osman Şimşek’in tam olarak neler söylediğine gelebiliriz…
Dediğim gibi, Şimşek o dönemde Gülen’in en yakınındaki kişi, bir nevi ‘sır küpü…’ Dolayısıyla Gülen’e gelen bütün bilgilere o da -hatta ondan önce- vakıf biri. Ve tabii Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın Gülen’e yazdığı iddia edilen, Mehmet Değerli aracılığıyla Pennsylvania’ya getirilen mektubun bulgusuna da vakıf.
Osman Şimşek, bu mektubun gerçekliğine kesinlikle inanmamış. Özellikle mektupta geçen “Onu Beştepe’nin merdivenlerinden aşağı atacağım” türünden cümleleri “hayatın doğal akışı”na aykırı bulmuş:
“İlk defa burada söyleyeceğim bunu, söylemek ihtiyacı hissediyorum”
“Biz hizmet hareketi olarak çok büyük bir tuzağa çekildik. Sırtımızdan büyük bıçaklandık, büyük hançerlendik. Birileri manipüle etti bir şeyleri. Bizi sanki birileri bir şey yapacak, siz de sessiz kalın dediler. İlk defa burada söyleyeceğim bunu, söylemek ihtiyacı hissediyorum. Ahmet Dönmez bir mektuptan söz etti. Böyle yazamaz, bunu yazamaz, doğru değil, hayatın akışına ters dediğimde, ‘bak, o geldiğinde seni Genelkurmay’ın bahçesine gömecek, gör bakalım’ dediler. Hayatından endişe etmiyorsan tamam, istediğini yap, istediğini söyle. Bunu sadece bana söylemediler. Birilerinin bize dost olduğu, bir şey yapacak da falan, buna inanmayan yani hocamıza getirilen yanlış bilgilere inanmayan ‘değersiz’ diye bir insandan bahsedildi, onun yalanlarına inanmayan herkes için bu tehditti. Onlar ‘baba’ diyorlardı bu zata, baba sizi genelkurmayın bahçesine gömecek diyorlardı. Niye? Çünkü biz inanmıyormuşuz, inanılacak gibi değildi.
“(…) O şer ekip herkesi mutlaka bir şey olacağına inandırdı. Onun için çokları 15 Temmuz’un ilk saatlerinde Hulusi Akar ve ekibinin yaptığı bir şey sandı.”
Osman Şimşek’in tanıklığı, meselenin, Fethullah Gülen’in Stockholm Center for Freedom raporu için verdiği söyleşide dile getirdiğinden çok farklı olduğunu gösteriyor. Anlıyoruz ki mesele -Gülen’in sözleriyle- “söylentilerin tesirinde kalıp o gece gerçekten emir komuta içinde bir darbe yapıldığını sanan bazıları”nın ötesinde bir meseledir.