spot_img
Ana SayfaHaberlerGündem2005’te Yeni Türk Ceza Kanunu’nu hazırlayan iki ünlü ceza hukukçusundan Abdullah Zeydan...

2005’te Yeni Türk Ceza Kanunu’nu hazırlayan iki ünlü ceza hukukçusundan Abdullah Zeydan kararına tepki: “Yok hükmündedir”

2005’de yürürlüğe giren, AK Parti iktidarının hazırlattığı Yeni Türk Ceza Kanunu’nun mimarlarından Prof. Dr. İzzet Özgenç ve Prof. Dr. Adem Sözüer’den Van’da mahkemenin ve YSK’nın Abdullah Zeydan kararına eleştiriler. Prof. Sözüer: “Karar yok hükmündedir.” Prof. Özgenç: “Kararın hiçbir hukuki geçerliliği bulunmamaktadır.” Prof. Dr. Osman Can, Prof. Dr. Ersan Şen ve Doç. Dr. Volkan Aslan da kararı eleştirdi.

Van Büyükşehir Belediyesi için DEM Parti aday olan ve yüzde 55 oyla seçilen Abdullah Zeydan’ın “memnu (yasaklı) haklarının geri alınması” üzerine, mazbata yüzde 27 oy alan AK Parti adayı Abdulahat Arvas’a verildi.

Zeydan, 7 Haziran ve 1 Kasım 2015’de yapılan genel seçimlerde Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) Hakkari Milletvekili seçildi. 4 Kasım 2016’da tutuklanarak “örgüte yardımdan” 5 yıl, “örgüt propagandası yapmaktan” 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası aldı. Hakkında verilen hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan Zeydan 6 Ocak 2023’te verilen kararla tahliye edildi.

Yasaklı haklarının mahkeme tarafından iade edilmesinin ardından, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Zeydan’ın 2024 yerel seçimleri için yaptığı belediye başkan adaylığı başvurusunu kabul etmişti.


Seçimlere iki gün kala 29 Mart 2024 Cuma günü mesai bitimine 5 dakika, Adalet Bakanlığı idari bir karar ve yazıyla, 2022 yılında memnu haklarını alan ve tüm yasal denetimlerden geçen Zeydan’ın memnu haklarına itiraz etmiş, yetkili savcılık, talimat niteliğindeki bu idari itiraz yazısı üzerine kesinleşmiş memnu hak kararını veren mahkemeye yeniden başvurmuştu.

Mahkeme aynı gün kesinleşmiş memnu hak kararını geri almış ve memnu hak talebini reddetmiştir. Karar henüz kesinleşmeden, yani itiraz ve temyiz hakkı kullanılmadan hemen YSK’ye bildirimde bulundu ve mazbata Arvas’a verildi.

Karar Zeydan ve avukatlarının tepkileri sürüyor.

https://x.com/RudawTurkce/status/1775126207803089298?s=20

Türkiye’nin ünlü hukukçuları da kararı eleştiriyor.

2005’de AK Parti iktidarının hazırlattığı Yeni Türk Ceza Kanunu’nu hazırlayan iki ünlü ceza hukukçusu da bu isimler arasında.

Prof. Dr. Adem Sözüer:

“Kesinleşme şerhinin de verildiği dosyadaki kararın denetiminde, görevli/yetkili olmayan mahkeme, kararım kesinleşmemiş deyip kararını kaldıramaz. Bu kaldırma kararıyla, buna dayalı olarak mazbatanın kazanan adaya değil de ikinci sıradaki adaya verilmesi yok hükmündedir.

https://x.com/AdemSozuer/status/1775276206646329392?s=20

https://x.com/AdemSozuer/status/1775316753326723196?s=20

Karar yok hükmünde. Gerekçelerim ve önerilerim: Hukukta bazı konular iki kere iki dört eder niteliğinde tartışmasızdır. Bir mahkemenin kesinleşme şerhi ile belgelediği kesinleşmiş kararını, hata yaptım diye kaldıramaz. Kesinleşmiş kararla ilgili tüm hatalar, kararı veren mahkemece değil, olağanüstü kanun yolu olan kanun yararı sürecinde giderilebilir. 

1) Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesince yasak hakların geri verilmesine ek kararı hatalıdır, çünkü yasak hakların geri verilmesi için gereken üç yıllık süre geçmemiştir. Hatalı olmakla birlikte, karar kesin hüküm niteliğini almış, yani kesinleşmiştir.

2)Kesinleşmiş ilk karardaki yanlışı gidermek için verilen ikinci karar da yanlıştır. Çünkü ilk kararı veren Diyarbakır 5.Ağır Ceza Mahkemesi, kesinleşmiş bir önceki kararım hatalıymış deyip onu kaldırıp, yeni bir karar veremez.

3) Kesinleşmiş bir karara karşı ancak ve sadece olağanüstü kanun yoluna gidilebilir. Bu da Diyarbakır. 5.ACM kararına karşı kanun yararına bozma yolu olup,başvuru Adalet Bakanlığına yapılmalıdır. Diyarbakır 5. ACM’nin yasak hakların geri verilmesine ilişkin kararın içeriği ve kesinleşmesiyle ilgili tüm konuların tartışılabileceği süreç bu başvuru ile başlatılabilir. Halen yapılmamış olan bu başvurunun, yapılması her zaman mümkündür.

4)Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin kesinleşen kendi kararını ele alarak kaldırması ve yeni bir karar verme yetkisi yoktur. Kesinleşmiş kararını denetlemek bakımından görevli ve yetkili olmayan bir mahkemenin, kendini yetkili kılıp verdiği karar, hukuki hiçbir sonuç doğurmaz, yok hükmündedir.

5) Yok hükmünde, geçerliliği olmayan bir karara dayanıp, mazbatayı seçilen aday yerine ikinci sıradaki adaya veren İl Seçim Kurulu kararı da hukuka aykırıdır.

6) Yapılması gereken kanun yararına bozma yoluna başvurulması ancak kazanan adayın mazbatasının verilmesiydi.

7) Tüm bu nedenlerle YSK’nın, Van İl Seçim Kurulunun yok hükmünde bir karara dayanıp mazbatayı ikinci adaya verilmesi yolundaki kararını kaldırması ve mazbatanın seçilen adaya verilmesine hükmetmesi gerekmektedir.

8) Seçilme yeterliliğinin sağlandığı belirtilmesine rağmen sonrasında seçilme yeterliliğinin kaybedildiğinin anlaşıldığı hallerde dahi mazbatayı ikinci sıradakine veren uygulamanın seçme ve seçilme hakkıyla, demokrasi ile bağdaşır bir yönü yoktur. Bu yönde dayanak olan ilke kararlarının değişmesi ve bu hususun açık bir şekilde mevzuatta düzenlenmesi gerekmektedir. Zira ikinci sıradaki aday,seçilen adayın yedeği olarak seçime girmemektedir.

9)Diğer yandan seçim sürecinde her şeyin her an mercek altında olduğu koşullarda,yanlışlığı tespit edilebileceği bir kararla,adaylık başvurusu yapmanın siyasi yerindelik ve risk açışından doğruluğu tartışılmaktadır.Ancak,kişi mahkemeye başvurma hakkını kullanmış ve mahkeme de lehine karar vererek yasak haklarını iade etmiş,bu karar da kesinleşmiştir.Hakkını kanunlardaki usullere uygun olarak kullanan kişiye,niye hakkını kullandın diyemeyiz.

10) Ama asıl önemli husus, adil olmayan yargılamalarla, siyasi rakipleri tasfiye amacıyla verilen hukuksuz kararlardır. Özellikle kamu görevlilerine hakaret veya propaganda suçlarında keyfi uygulamalar var. Anayasa Mahkemesi ve AİHM ihlal kararlarını uygulamamakta keyfiliğin açıl bir göstergesidir. Esas temel sorun bu keyfi uygulamalardır. Bunun için ülkemizde, amasız olarak hukuka dönüşün başlatılması gerekir.

Prof. Dr. İzzet Özgenç: 

“Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının hiçbir hukuki geçerliliği bulunmamaktadır.”

https://x.com/izzetoezgenc/status/1775350558498369816?s=20

Prof. Dr. Osman Can:

“İki mesele var. ilki 298 sayılı Kanunun 130. maddesine dayanılarak mazbatanın verilmemesi zorlama bir yorum. İkincisi de aldığı mahkumiyetin kendisi. Zira sınırdışı operasyonlarını eleştirdiğinden ceza almış ve siyasi yasak getirilmiş. Asıl sorun burada başlıyor.”

Doç. Dr. Volkan Aslan:

“Yasaklanmış hakların geri verilmesiyle ilgili yerel mahkeme yanlış karar vermiş olsa dahi kesinleşen kararı alacağı ek kararla kaldıramaz. “Görüldü” işleminin yapılmaması kararın kesinleşmesini engellemez. Van belediye başkanlığı ile ilgili verilen karar açıkça hukuka aykırıdır.”

https://x.com/volkanaslanlaw/status/1775176963444912273?s=20

Prof. Dr. Ersan Şen:

“Van Büyükşehir Belediye Başkanı seçimi tartışmasında öncelikle temel sorunları ve soruları doğru tespit etmek gerekir: – Seçilen adayın mahkumiyetine bağlı yasaklanmış haklarının geri verilmesi için aranan yasal süre şartı sağlanmamış gözüküyor. Bu durumda, Mahkemenin ilk kararı Adli Sicil Kanunu m.13/A’ya aykırı. – Cumhuriyet Savcısı, yasaklanmış hakların geri verilmesi talebi hakkında olumsuz mütalaa vermiş. CMK m.260’a göre, mütalaasına aykırı verilen bu karara karşı kanun yoluna başvuru imkanı sağlanmamış. Çünkü karar Başsavcılığa tebliğ edilmemiş. Mahkemenin bu tasarrufu da eksik. – Kararın Mahkeme tarafından kesinleştirilmesi hatalı, esasen bu usul Kanuna aykırılık içerdiğinden, kesinleştirme “yok” hükmünde bile sayılabilir. Karar ise; daha bihakkın infazı tamamlanmamış ve üzerinden üç yıl geçmemiş mahkumiyet kararı yönünden açıkça aykırı, ama “yok” hükmünde mi değil, Yasaya aykırı. – Yerel seçimlerden 2 gün önce, Aynı Mahkeme bu hatalı kararından dönmüş gözüküyor. İlk kararını ve kesinleşmesini kaldırmış. Mahkemenin kesinleşmeyi kaldırması; adayın yeterliliği olmadığının kabulü için yeterli, çünkü adayların yasaklanmış hakların geri verilmesi kararı ile birlikte kesinleşme şerhinin de bulunması gerekiyor. – Bu arada, aday seçime girmiş ve kazanmış. – Sonuçta ortada üç önemli soru var: Birincisi; evet, seçimi kazanan adayın seçime girebilmek için yeterliliği yoktu. O halde Mahkeme ilk kararı nasıl verdi? İkincisi; bu sorun, adaylık sürecinde neden tespit edilemedi, iş neden buralara geldi? İtiraz eden bu bilgilere nasıl ulaştı? Üçüncüsü; seçmenin iradesini hiçe sayıp, ikinci sırada olan adaya mazbatayı verme kararının meşru ve hukuki olduğuna seçmen nasıl inandırılacak?”

https://x.com/ProfDrErsanSen/status/1775217076715540607?s=20

- Advertisment -