Ana SayfaHaberlerABD’de iç savaş yaklaşıyor

ABD’de iç savaş yaklaşıyor

ABD Ulusal İstihbarat Konseyi’nin eski başkanlarından (2017’de istifa eden) Gregory F. Treverton ile RAND Terörizm Veritabanı’nın yöneticisi Karen Treverton’a göre, ABD’de eyaletlerin bağımsızlık kazanması ve gevşek bir federasyonun kurulması kaçınılmaz: “ABD’de bir iç savaşın yaklaşmakta olduğu açık gibi görünüyor…. Akıllardaki tek soru şu: Savaş, davalarla ve ayrılmalarla mı yoksa AK-15’lerle mi olacak?” The Article sitesinde yayımlanan makaleyi Perspektif için Evrim Yaban Güçtürk çevirdi.

Altı yıl kadar önce, ki şimdi bakıldığında başka bir zamana aitmiş gibi, (ABD) Ulusal İstihbarat Konseyi’nin (NIC) geleceğe yönelik araştırması olan “Küresel Eğilimler”i (Global Trends) hazırlarken, birimiz Konsey’in başkanı olma şerefine de ermiştik. Akademiden bir meslektaşımız ülkedeki kırmızı-mavi ayrımını ciddiye alıp almadığımızı merak etmiş, şu soruyu sormuştu: “Önümüzdeki 20 yılı dikkate aldıysanız, ülkenin fiziksel olarak parçalanma ihtimalini de ciddiye almak durumunda değil misiniz?”

Bu konu, çok geçmeden, ama Trump’tan uzun zaman önce, Amerika’nın geleceği üzerine düşüncelerin referansı oldu. Bugünlerde bir iç savaşın yaklaşmakta olduğu açık gibi görünüyor. Akıllardaki tek soru şu: Savaş, dâvâlarla ve ayrılmalarla mı, yoksa AK-15’lerle mi olacak?

Kara bulutlar, Cumhuriyetçi Parti’nin adil seçim kazanmasının mümkün olmayacağının farkına varmasından önce görünmeye başlamıştı. “Federalist Yazılar”ı (the Federalist Papers) bugünün sorunlarına ilişkin olarak yeniden okumak, tam anlamıyla o zamanın sorunlarının ne kadar da farklı olduğunu anlamamızı sağlıyor. Federalist Yazılar başlığı, kurucuların detaylarına pek takılmadan, bir federasyon, işe yarayacak herhangi bir federasyon oluşturma çabası içinde oldukları düşünüldüğünde, isabetli bir başlık. Kurucular, federasyonu bir araya toplamak için sadece kölelik düzeni ile değil, küçük, kırsal eyaletler gibi birçok rahatsız edici konuda da anlaşmaya varmaya hazırdı.

Anti-demokratik anayasal sistem

Bunun bugüne mirası, son derece anti-demokratik bir anayasal sistem oldu. Şöyle ki, 2020 yılından önce yapılan üç Senato seçiminde oyların çoğunu Demokratlar aldı. Demokratlar, 2000 ve 2016’daki başkanlık seçimlerinde de daha fazla oy aldılar. Ama Senato 50-50 oranında paylaşıldı. Oysa Demokratların temsil ettiği eyaletlerde Cumhuriyetçiler tarafından temsil edilenlerden dörtte bir oranında daha fazla Amerikalı bulunuyor.

Cumhuriyetçilerin meclislerin kontrolünü ele geçirmek için seçim bölgesi sınırlarında manipülasyona başvurmasıyla (gerrymandering), bu hile ve seçmenlerin sindirilmesi Cumhuriyetçilik inancının şartı olmazdan önce de aynı ölçüde yaygındı. 2012 seçimlerinde Demokratlar ülke genelinde 1,5 milyon fazla oy aldılar ancak Beyaz Saray’da Cumhuriyetçilerden 44 daha az temsilcileri vardı. Gittikçe artan sayıda kırmızı eyalet, yaratıcılıklarını kullanarak beyazlar dışındakileri oy kullanma hakkından mahrum bırakmanın daha farklı yollarını buldukça, zaten temsil özelliği taşımayan Kongre de giderek daha az temsil eder hâle gelecek. 2040 yılına gelindiğinde Amerikalıların yüzde 70’i en büyük 15 eyalette yaşıyor olacak. Bu da ülkenin yüzde 70’i 30 senatörle temsil edilirken kalan yüzde 30’un 70 senatörle temsil edileceği anlamına gelir.

Bu, sürmesi mümkün olmayan anti-demokratik bir sonuç. Üstelik onurlu ama sorumsuz bir yüksek mahkeme başkanı tarafından yönetilen ve Trumpçı çoğunluğun egemenliğinde, silahlarla ve manipülasyonla dost ama oy verme hakkını hiç görmemiş bir Yüksek Mahkeme ile durumun daha da kötüye gitmesi muhtemel.

Kırmızı-mavi ayrımı, çok düzgün bir biçimde olmasa da, ülke ekonomisine ve coğrafyaya da yayılmış görünüyor. 2016’da Trump’a oy veren bölgeler yoksul, nispeten sağlıksız, daha çok sigara içen ve sıklıkla uyuşturucu, alkole bağlı umutsuzluk ya da intihar nedeniyle ölenlerin yaşadığı yerler. 2020 seçimleri, Biden’ın, 2016’da Trump’a oy veren en zengin 10 bölgeden beşinden, önemli ölçüde de Arizona ve Florida’dan oy alması bu ayrımı daha görünür kıldı sadece. Sonuç olarak, Biden’ın kazandığı 477 bölge Amerika’nın ekonomik faaliyetinin yüzde 70’ini, Trump’ın kazandığı 2.497 bölge ise sadece yüzde 29’unu oluşturuyordu.

Gevşek bir federasyona doğru

Amerikan birliğinin parçalara ayrılmış coğrafyası, kırmızı eyaletler içinde mavi bölgeler (Austin’i düşünün) ya da mavi eyaletler içinde kırmızı bölgeler olacağı için dağınık olacak. Bu koşullarda ayrılma, belki de daha çok kurucuların 1789’da iyileştirmeye çalıştıkları federasyonu andıran, eyaletlere tanınan hakların daha fazla olduğu, çok daha gevşek bir federasyon şeklini alacaktır. İnsanlar nerede yaşayacaklarına sadece istihdam olanakları ve geçim temelinde değil, aynı zamanda hangi yasalara göre yaşamak istediklerine göre de karar verebilecektir ki kürtaj hakkı ile bu doğrultuya girmişiz gibi de zaten.

Yine de yaklaşan iç savaşın sivil olmasını umalım. Benzeri zengin ülkelere kıyasla ülkedeki şiddetin aşırılığının tek sorumlusunun her yerde silah bulunması olarak görülebildiği bir ülkede, iç savaşın sivil olacağından son derece emin olmak aptallık olur. Demokrasi için daha da endişe verici olansa Cumhuriyetçi ya da Cumhuriyetçi eğilimlere sahip olan Amerikalıların silah sahibi olma olasılığının Demokrat emsallerininkinden iki kat fazla olması.

- Advertisment -