AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in hazırladığı Stratejik Pusula taslağı, 4 ana unsuru içeriyor. Bunlar, AB’nin kriz yönetimindeki rolünü güçlendirmek, savunma kabiliyetlerinin geliştirilmesi, krizlere mukavemet göstermesinin sağlanması ve üçüncü ülkelerle ortaklıklar kurulması olarak sıralanıyor.
AB, özellikle kısa vadede 5 bin kişilik AB Acil Müdahale Kapasitesi geliştirmeyi hedefliyor, Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası kapsamındaki misyonlarını etkinleştirmeyi içeren somut adımlar atacağını belirtiyor.
Türkiye’den ‘aday ülke’ olarak değil, ‘partner’ olarak bahsediliyor
Türkiye’yi ilgilendiren kısım ise pusulanın “ortaklar” başlığında yer alıyor.
“Ortak tehditler ve sınamalara karşı ortaklarımızla işbirliğimizi güçlendirmeliyiz” vurgusunun yapıldığı metnin giriş bölümünde “ABD, Norveç, Kanada, Birleşik Krallık ve Japonya gibi aynı değerlerin ve çıkarların paylaşıldığı ortaklarla işbirliğinin artırılması” hedefinin altı çiziliyor. Böylece Türkiye AB tarafından, kendisi gibi NATO üyesi olup da AB’de yer almayan Avrupalı ülkeler Norveç ve İngiltere’den ayrı bir kategoride değerlendiriliyor.
Türkiye’den iki yerde bahsediliyor
47 sayfalık Stratejik Pusula’da, Türkiye’den toplamda iki yerde söz ediliyor.
İlk olarak “Stratejik Çevremiz” başlıklı bölümün Doğu Akdeniz ile ilgili kısmında… Özellikle 2019 ve 2020 senelerinde Türkiye ile Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti arasında Doğu Akdeniz’de yaşanan deniz yetkilendirme alanlarına ilişkin gerilimin olduğu gibi kaldığını, bunun da AB üyesi ülkelerin egemenlik haklarına dönük provokatif ve tek taraflı eylemlerden kaynaklandığını belirten Stratejik Pusula, Türkiye’yi düzensiz göçü bir araç olarak kullanmakla da suçluyor. Metinde, “İyi komşuluk ilkesi doğrultusunda istikrarlı ve güvenli bir ortamın yanı sıra işbirliğine ve karşılıklı yarara dayalı bir ilişkinin sağlanması hem AB’nin hem de Türkiye’nin çıkarınadır” ifadesine yer veriliyor.
Türkiye’nin adı metinde ikinci kez ‘ortaklarla kurulacak işbirliği’ bölümünde geçiyor. Metnin ilgili kısmında şu ifadeler yer alıyor:
“CSDP (Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası) misyon ve operasyonlarına katkıda bulunan Türkiye ile ortak çıkar alanlarında işbirliği yapmaya devam edeceğiz. Karşılıklı yarar sağlayan bir ortaklık geliştirmeye bağlıyız ancak bu, Türkiye’nin 25 Mart 2021 tarihli AB Konseyi açıklamasına uygun olarak, işbirliği yolunda ilerlemek, sürekli gerilimi azaltmak ve AB endişelerini ele almak için vereceği eşit taahhüdü gerektiriyor.”
AB’nin dile getirdiği Mart 2021 tarihli AB toplantısı deklarasyonu, genel olarak Türkiye ile AB arasında yaşanan Doğu Akdeniz bunalımının konunun muhataplarınca diyalog yoluyla ele alınmasını içeriyor ve gerilimin tekrar etmemesi koşuluna bağlı olarak Türkiye ile belirlenen pozitif gündemin yaşama geçirilebileceği mesajını içeriyor.
Dışişleri Bakanlığı’ndan pusuladaki ifadelere tepki
Türkiye Dışişleri Bakanlığı, metne birkaç noktadan itiraz eden bir açıklama yayınladı.
Bakanlık’tan yapılan yazılı açıklamada, metnin Doğu Akdeniz bölümünün Yunanistan ve Kıbrıs tarafından AB’ye dikte ettirildiği görüşü dile getirilirken, pusulanın bu haliyle “uluslararası hukuka, teamüle ve hatta AB’nin kendi müktesebatına aykırı ve gerçeklikten kopuk olduğu” ifade ediliyor.
Açıklamada, “Bu anlayışla doğru yönü göstermekten şaşarak ‘pusula’ olmaktan çıkan belgeyi ‘stratejik’ olarak görebilmek de güçtür. Bu belgenin AB’yi Doğu Akdeniz’de, çözümlerin değil, sorunların parçası yapacağı ve doğru stratejilere taşımayacağı aşikardır” deniyor.
Ankara’nın tepki gösterdiği bir başka unsur ise Türkiye’ye ve temsil ettiği bölgesel ve kurumsal kimliğe yeterince vurgu yapılmamış olması: “Son günlerde yaşanan gelişmeler göz önüne alındığında, belgenin gerçekleri ve doğruları bu şekilde ıskalamış olması ve tam üyelik adayı olan bir NATO müttefikini bu denli sığ bir bakışla ele alması AB için bir vizyonsuzluk ve talihsizliktir.”
Kaynak: DW Türkçe, BBC Türkçe, Euronews