Ana SayfaANALİZLERAİHM Başkanı’nın ‘Barış İçin Akademisyenler’ göndermesini davanın savcısı da dinledi

AİHM Başkanı’nın ‘Barış İçin Akademisyenler’ göndermesini davanın savcısı da dinledi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Başkanı Robert Spano bugün İstanbul Üniversitesi’nde kendisine verilen fahri doktora unvanını kabul etti. Rektörlerden aldığı ihraç listelerini Bakanlar Kurulu’na ileten YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç ile “Barış Akademisyenleri” hakkında gözaltı kararı veren İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan'ın da katıldığı törende Spano, akademisyenlerin fikirlerini açıklama özgürlüğünü, bu konudaki AİHM ve Anayasa Mahkemesi içtihadını hatırlattı.

Dün Türkiye’ye gelerek Ankara’da resmî makamlarla görüşen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Başkanı Robert Spano bugün İstanbul Üniversitesi’nde kendisine verilen fahri doktora unvanını kabul etti. Törene AİHM Yargıcı Saadet Yüksel, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, İstanbul Vali Yardımcısı Uğur Aladağ, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan katıldı. Bu isimlerden YÖK Başkanı Saraç, rektörlerden aldığı ihraç listelerini Bakanlar Kurulu’na ileten isimdi. Başsavcı Fidan ise “Barış Akademisyenleri” hakkındaki ilk soruşturmayı yürütmüş, akademisyenlere yönelik gözaltı kararı aldırmıştı.

Spano, öğretim üyelerinin kanun hükmünde kararnamelerle ihraç edildiği üniversitede yaptığı konuşmada akademisyenlerin fikirlerini açıklama özgürlüğünü, bu konudaki AİHM ve Anayasa Mahkemesi içtihadını hatırlattı.

Dört günlük Türkiye ziyaretine İstanbul’da devam eden AİHM Başkanı Robert Spano’nun bugünkü durağı İstanbul Üniversitesi’ydi. Spano’ya burada fahri doktora unvanı verildi.

Spano’nun fahri doktorayı kabul etmesi, ziyaretinden günler önce kamuoyunda tartışmalara neden olmuştu. İstanbul Üniversitesi’nden KHK’yla ihraç edilen Prof. Mehmet Altan ve Prof. Eser Karakaş, Spano’ya yönelik açık mektuplar yazarak fahri doktorayı kabul etmesini eleştirmişti.

48 yaşındaki genç yargıç konuşmasına bu eleştirilere cevap vererek başladı. Avrupa Konseyi üyelerine resmi ziyarette bulunan AİHM başkanlarının gittiği ülkelerde bu unvanı almalarının köklü bir gelenek olduğunu ve bu teklifin reddedilemeyeceğini belirtti. 

İstanbul Üniversitesi’nin verdiği unvanı akademik özgürlükler adına kabul ettiğini belirten Spano, konuşmasını akademik özgürlüklerin, demokratik bir toplum için temel değerinin ve faydalarının altını çizme fırsatı olarak değerlendirdi. 

Ardından Türkiye’deki akademik özgürlükleri yakından ilgilendiren iki AİHM kararını hatırlattı.

Kararlardan birincisi, 2001 yılında bir televizyon programına katıldığı için görev yaptığı Mersin Üniversitesi tarafından kınama ve maaşında kesinti cezası  alan Alman Dili ve Edebiyatı Profesörü Onur Bilge Kula’nın Türkiye aleyhine açtığı davaydı. AİHM, 17 yıl sonra 2018 yılında “Bu durum, Kula’nın ifade özgürlüğü hakkı çerçevesinde müdahalenin gerçekleştiğini göstermektedir” diyerek hak ihlali kararı vermiş, Türkiye, Kula’ya 1500 Euro tazminat ödemişti. 

Spano, bu kararla ilgili olarak “AİHM, uygulanan yaptırım asgari seviyede de olsa, ifade özgürlüğünün kullanımı üzerinde caydırıcı bir etkisi olabileceğine karar verdi” dedikten sonra bu kararın mantığının Anayasa Mahkemesi’nin Temmuz 2019’da verdiği bir kararda işletilmesinden duyduğu mutluluğu dile getirdi. 

Spano’nun bahsettiği karar, kamuoyunda “Barış için Akademisyenler” olarak bilinen, imzaladıkları bildiri nedeniyle yargılanan akademisyenler hakkında Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru üzerine verdiği hak ihlali kararıydı.

Bildiriye imza veren akademisyenler, terör örgütü propagandası yapma suçundan cezalandırılmaları nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini iddia etmişti. Anayasa Mahkemesi, başvurucuları haklı bulmuştu.

Spano konuşmasında “Anayasa Mahkemesi, şiddeti övmeyen ya da yüceltmeyen akademik ifadeler için sıkı koruma gerektiğini teyit ederek, başvuran akademisyenlerin görüşlerini ifade etme konusunda daha geniş özgürlüklere sahip olmalarına özel bir önem vermiştir. Anayasa Mahkemesi, kamu yetkililerinin eylemlerinin veya ihmalinin demokratik bir toplumda kamu denetimine tabi olduğunu tekrarlamıştır” diyerek AYM’nin kararını övdü.

- Advertisment -