Ana SayfaHaberlerAkşener’den Erdoğan’a: ‘Burası, babandan sana miras kalmış aile şirketin değil’

Akşener’den Erdoğan’a: ‘Burası, babandan sana miras kalmış aile şirketin değil’

Akşener, partisinin ikinci olağan kongresinde Erdoğan’a en çok ‘adalet’ üzerinden yüklendi: “Sayın Erdoğan; sen adaleti öldürdün. Hukukun, adamına göre işlediği, soruşturmaların twitter tabelasına göre yürütüldüğü bir ülke yarattın. Ama unutma; gün gelir, bir gün adalet herkese lazım olur…”

İyi Parti’nin “Millet bizi çağırıyor” sloganıyla Ankara Altınpark’ta düzenlediği 2. Olağan Kurultay’ı bugün gerçekleşiyor. Mevcut genel başkan Meral Akşener’in tek aday olduğu Kurultay’da rekabet, 50 kişilik Genel İdare Kurulu (GİK) ve 11 kişilik Merkez Disiplin Kurulu (MDK) seçiminde yaşanacak. Partinin yönetim organlarına üyeliklerin çarşaf liste yöntemi ile yapılacağı seçimde, Akşener’in 100 kişilik ‘anahtar liste’ çıkaracağı öne sürüldü.

Koronavirüs tedbirleri kapsamında seyircisiz yapılan kurultaya delegeler, görevliler ve gazeteciler dışında kimse alınmadı. Kurultay alanına hijyen tedbirleri kapsamda el dezenfektanları yerleştirildi.

Kurultay platformuna son dönemde tartışmaya açılan İstanbul Sözleşmesi, doğa hakları ve emeklilikte yaşa takılanlara ilişkin mesajlar yazıldı. Kürsüde “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır”, “EYT kazanacak” ve “Yaşama ve canlıya saygı” sloganları yer aldı. Platformun dekoru toprak içinde çiçeklerle süslendi. Genel Başkan Akşener, kongreye beyaz spor ayakkabılarıyla katıldı.

Konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıkan İyi Parti Lideri Akşener, CumhurbaşkanıRecep Tayyip Erdoğan’a yüklendi. Erdoğan’a “sen adaleti öldürdün” diyen Akşener, “Hukukun adamına göre işlediği, soruşturmaların twitter tabelasına göre yürütüldüğü bir ülke yarattın” ifadelerini kullandı.

Akşener konuşmasında şunları söyledi:

“İYİ Parti’yi, iki yumruk arasına sıkıştırılan, bu vatanın has evladı Kürtler kurdu, Zazalar kurdu”

“Dava arkadaşlarım; bizi bu güzel günde buluşturan Cenabıhakk’a şükürler olsun. Hâlâ buradayız… Her türlü engele, her türlü tuzağa, her türlü iftiraya rağmen; biz hâlâ buradayız ve dimdik ayaktayız. Neden hâlâ buradayız biliyor musunuz? Çünkü arkamızda dağ gibi duran milletimiz var. Bundan 3 yıl önce, İYİ Parti’yi bu aziz millet kurdu. İYİ Parti’yi, çocuğunun okul derdine düşmüş anneler, borç batağında kaybolan babalar kurdu. İYİ Parti’yi, traktörüne mazot, toprağına tohum alamayan çiftçiler, siftah edemeyen esnaf kardeşlerim kurdu. İYİ Parti’yi, eve ekmek götüremeyen emekliler, geçinemeyen asgari ücretliler kurdu.

“İYİ Parti’yi, AK Partili dayısı olmadığı için mülakattan elenenler, üniversite mezunu işsizler kurdu. İYİ Parti’yi, son bir umutla; memleketten ümidini kesmiş, hayalleri çalınan gençler kurdu. İYİ Parti’yi hayatın her alanında horlanan, şiddet gören, öldürülen kadınlar, oyun çağında gelin edilen, tacize, tecavüze uğrayan çocuklarımız kurdu. İYİ Parti’yi, iki yumruk arasına sıkıştırılan, bu vatanın has evladı Kürtler kurdu, Zazalar kurdu.

“İYİ Parti’yi ‘Ali’ dedi, “’Hızır’ dedi diye, Atatürk’ü sevdi diye, din düşmanı ilan edilen canlar kurdu. İYİ Parti’yi, Mustafa Kemal de benim, Fatih de benim; Osmanlı da benim, Cumhuriyet de benim diyenler, kutuplaşmadan, iteklenmekten bıkan mahallesizler kurdu. İyi Parti, ezilenlerin, horlananların partisidir.

“Dava arkadaşlarım; milletimiz, 25 Ekim 2017’de bir kıvılcım çaktı. Bugün o kıvılcım Türkiye’nin tamamında yanan koca bir ateş oldu. Bu ateş, sizin eseriniz. Her birinizle gurur duyuyorum. Çünkü o ateş, kolay yanmadı. Önce, ‘ortaya çıkamazlar’ diyenler oldu. Çıktınız. Sonra, ‘kuramazlar’ diyenler oldu. Kurdunuz. ‘Üç beş aya dağılıp giderler’ diyenler oldu. Dağılmadınız, dağıtamadılar. Engellemek isteyenler oldu. O engelleri yıkıp geçtiniz. Abdurrahim Karakoç’un dizelerindeki gibi;

Her kapıda bir hesaba girmeyen,

İnancından zerre taviz vermeyen,

Dost alnına kara leke sürmeyen,

Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

“Yola bu şiarla çıktık. Bu şiarla yürüdük, engelleri aştık. Ve aynı şiarla dimdik yürümeye devam ediyoruz. Çünkü haklıyız, ve biliyoruz ki; Allah haklıların yanındadır!

“Türkiye, iyi yönetilmiyor”

“Aziz milletim; Türkiye, iyi yönetilmiyor. AK Parti iktidarı, memleketin en önemli meselelerinde gösterdiği beceriksizliklere, her gün bir yenisini ekliyor. Türkiye’yi 2. Dünya Savaşı’ndan koruyan, Kore’de Türk’ün kudretini dünyaya gösteren, Akdeniz’in ortasında, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurduran, Kardak’a bayrağımızı diktiren, terörist başını Suriye’den çıkartıp kapı kapı gezdiren Türk dış politikası terk edildi. ‘Şam’da Cuma namazı kılacağız’ diyerek, Türkiye’yi soktukları yolun sonunda, 5 milyon sığınmacı ülkemize yerleşti. Üstüne, milletimizin alın teriyle birikmiş, 50 milyar dolarımız heba oldu. Ve fatura kabarmaya devam ediyor…

“Erdoğan; küsüp, büyükelçilerimizi çektiğin ülkeler, bugün başkalarıyla kol kola ve karşımızda”

“Sayın Erdoğan; küsüp, büyükelçilerimizi çektiğin ülkeler, bugün başkalarıyla kol kola ve karşımızda. ‘Dostum’ dediğin her ülke liderinin, Türkiye’ye mutlaka bir zararı var. Dostun Trump, PKK-YPG’ye milyonlarca dolarlık silah ve mühimmat veriyor.

“Kankan Putin’in bomba yağdırdığı Mehmetçiklerimizin acısı hâlâ dinmedi. 10 sene önce beraber tatil yaptığın Kardeşin Esat’la, 10 senedir uğraşıyorsun,

bir arpa boyu yol alamadın…

“’Ege’de Türk adaları işgal ediliyor, gereğini yapın’ dedik, dinlemedin. Havaya bakıp ıslık çaldın, oralı olmadın, yakılan mangalların dumanını görmedin. Gittin, Yunan başbakanı Karamanlis’i evladına nikah şahidi yaptın. Mısır’ın iç sorununda taraf oldun, Sisi’ye taktın, Mısır’ı Yunanistan’ın kucağına attın. Esat’a taktın, Suriye’yi ABD’nin, Rusya’nın, PKK’nın kucağına attın.

“Dava arkadaşlarım; mesele aslında ne biliyor musunuz; bu muhteşem ve büyük ülkenin, Türkiye Cumhuriyeti olduğunu unuttular. Milletin hazinesini damadına bağlayacak kadar gerçekten kopan bir anlayış, ülkeyi de kendi şirketi görmeye başladı… Böyle olunca da, 83 milyonun alın terini, göz nurunu, kendi malları saymaya başladılar.

“Burası, babandan sana miras kalmış aile şirketin değil”

“Kardeşim; burası, babandan sana miras kalmış aile şirketin değil. Burası atamızdan bize miras kalan Türk Devleti! Bu gerçeği her birinize, bir bir öğreteceğiz. Ya öğreneceksiniz, ya da ilk koyulan sandıkta gideceksiniz!

“Erdoğan, sen adaleti öldürdün”

“Bir ülkede adalet yoksa bereket olmaz. İş insanı sanayici yatırım yapmaz, yapamaz. Yabancı yatırımcı gelmez, gelemez. Emeklinin, işçinin, memurun maaşı kuşa döner. Gençler hayal kuramaz.

“Sayın Erdoğan; bunların hepsi oldu, milletimiz bunları tüm çıplaklığıyla yaşıyor. Bunların hepsi oldu; çünkü sen adaleti öldürdün. Hukukun, adamına göre işlediği, soruşturmaların, twitter tabelasına göre yürütüldüğü bir ülke yarattın. Ama unutma; gün gelir, bir gün adalet herkese lazım olur…

“Türk Milleti’ne, Cumhur İttifakı’ndan önce, ‘İllet’ diyen, ‘Zillet’ diyen, ‘Terörist’ diyen çıkmamıştı. Onu da yaptılar. Milletin birliğini temsil eden o özel makamda bile, bunu yaptılar.

“İktidardakilere sesleniyorum; milletimizin feraseti yüksektir. Ama aynı zamanda, o yüksek ferasetli milletin bileği kalın, tokadı serttir. Milletimiz düşmanlıktan, ayrışmadan, nefret söyleminizden bıktı artık. Siz görmeseniz de, bu sabırlı milletin sabır taşı, artık çatlamak üzere. Günü geldiğinde öyle bir tokat yiyeceksiniz ki, ne olduğunuzu şaşıracaksınız.

“Hâlâ beceriksiz damadının aklıyla iş görmeye çalışıyorsun”

“Sayın Erdoğan; ülkeyi içine soktuğun durumu beğeniyor musun? Milletimize reva gördüğün bu tablodan memnun musun? Bütün bu tabloya baktığımızda, dönüp gençlerimize ne diyeceğiz? ‘Bugünü kaybettik, bari yarını kurtaralım’ diyorum, sen yine oralı değilsin. Hâlâ beceriksiz damadının aklıyla, şakşakçı saray danışmalarının lafıyla iş görmeye çalışıyorsun. Söyler misin sayın Erdoğan; gençlere ne diyelim?

“Canın sıkıldıkça onlara sarıyorsun. Özgürlüklerine, haklarına el koyuyorsun. Hayalleri zaten kalmadı, gelecekten umutlarını da kesiyorlar, ama senin umurunda bile değil. Her üç gencimizden biri işsiz, sen hâlâ 2023’ten, 2053’ten, 2071’den bahsediyorsun. 1071, Türk gençliğine vatan verdi. 1453, Türk gençliğine Peygamber Efendimizin müjdelediği İstanbul’u verdi. 1923, Türk gençliğine Türkiye Cumhuriyeti’ni verdi.

“Atatürk, ‘Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.’ diyerek, Türk Gençliğine özgüven ve umut verdi. Peki sen gençlerimize ne verdin Sayın Erdoğan? İşsizlik verdin. Umutsuzluk verdin. Bunalım verdin.

“Bak, sordular gençlere; dediler ki, “Türkiye dışında yaşamak ister misin?” Yüzde 62’si ne dedi biliyor musun? ‘Evet’ dedi. Hem de geri dönmemecesine… İşte gençlerimize verdiğin armağan Sayın Erdoğan: İçinde nefes alamadıkları, ait hissedemedikleri bir Türkiye… Sen gençlerimize kocaman bir hapishane verdin Sayın Erdoğan!

“Eğitim, memur çocuğu Meral Gürer’i devlet okullarında okuyarak bugün İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener yapandır”

Sayın Erdoğan; eğitim; kaç üniversite açtığın değil, kaç üniversite mezunu genci hayata katabildiğindir. Eğitim; bir ticari sektör değil, devletin milletine sağlaması gereken en temel hizmettir. Eğitim; İzmit’ten çıkan memur çocuğu Meral Gürer’i, devlet okullarında okuyarak bugün İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener yapandır. Sen pek anlamazsın ama eğitimde sürdürülebilir bir vizyon; büyük, zengin ve mutlu bir Türkiye’nin anahtarıdır.

“Rantçı zihniyet doğayı da katletti”

“Eğitim gibi, sağlık gibi, memleketin en temel hizmetlerini, ticaret gören bu rantçı zihniyet, sadece adalet duygumuzu sarsmadı. Doğayı da katletti. Gözümüz gibi bakmamız gereken Kaz Dağları, delik deşik edildi. Cerattepe gibi bir cennet köşe, ahbap müteahhitlere yem edildi. Salda Gölü şantiyeye çevrildi.

“Bu memlekette, 672 yıllık tarih mirası olan Galata kulesine, matkapla, Hilti’yle girildi! İşte o kadar gözleri döndü, bu kadar yoldan çıktılar. Gürül gürül su akan her yere, HES’ten set ördüler. Çatlayan toprak, yaş almışların gözyaşlarıyla sulandı. Dünya her fırsatta yenisini dikerken, mübarek zeytinliklere kıydılar. Allah’ın bize bahşettiği, Türkiye’nin eşsiz doğası adeta betonla kaplandı.

“Güzelim ceylanlarımızı, Tunceli’de vatandaşın kutsal bildiği dağ keçilerini, ihaleyle yabancıya avlattırmaya kalkıyorlar. Şiddet gören, tecavüze uğrayan sevimli dostlarımızla ilgili, hâlâ kıllarını kıpırdatıp, kanun bile çıkarmadılar. Hayvanların işkenceye uğraması, katledilmesi, hâlâ sadece kabahat sayılıyor. Buna sessiz kalana selam vermek bile kabahat… Allah’ın emanetine bu kadar kayıtsız kalıp, üstüne de ‘Müslümanım’ diyebilmek, her beşere nasip olmaz. Bu arkadaşlara nasip oldu…

Milletine maske dağıtamayan iktidar beş müteahhitin milyarlarca lirasını geciktirmedi”

“İstikrarlı oldukları tek konu, verdikleri ballı ihaleler oldu.

Çocuklarımızın rızkı, rant çetelerine peşkeş çekildi.

Bire yapılacak işler, beşe ihale edildi. Geçmediğimiz yol ve köprülerden adeta haraç kesildi. Pandemi süresince milletine maske bile dağıtamayan bu iktidar, o beş müteahhitin milyarlarca liralık alacağını dakika geciktirmedi. Beş müteahhite ‘Hızır’ olan iktidar, Türk

milletine, ola ola ‘Hızır Paşa” oldu.

“İktidara geldiklerinde otomobil alınabilen parayla, bugün ancak 3 tane yeni model telefon alınabiliyor”

“Bu iktidar, 18 yıl boyunca, ne kadar çıkmaz sokak varsa, hepsine girdi. Ve tüm dünya büyürken, Türkiye’nin geliri 10 sene öncesine geriledi. Bugün milli gelirimiz, 2010 senesiyle aynı.

“Gelirimiz artmadı ama, giderlerimiz katlanarak arttı. İktidara geldiklerinde otomobil alınabilen parayla, bugün ancak 3 tane yeni model telefon alınabiliyor. O paraya bugün bilgisayar satılıyor, bilgisayar!

“Geçen sene 24 lira olan bir ürünün fiyatı, bugün 36 lira olmuş. Sorsan enflasyon yüzde 14. Kendilerini kandırıyorlar, bizi de kandırabileceklerini sanıyorlar. Oysa Partili Damat Ekonomisi’nin gerçekleri çok başka…

“Ayıptır, günahtır. Ama milletin hazinesini, doların artmasını sorun etmeyen, hatta sorun etmediği gibi, bir de üstüne espriler patlatabilen bir damat yönetiyor. Bundan büyük felaket olabilir mi? Bu arada, lafa geldi mi doların artması sorun değil ama Dolar düşsün diye sata sata merkez bankasında döviz bırakmadılar… Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu Damat Bey? 2001 krizinde bile, 1 Dolar 1.6 liraydı. Bugün neredeyse 8 liraya dayandı. Neredeyse 5 katı.

“Sayın Erdoğan; Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçince, Hani Türkiye prangalarından kurtulacaktı? Hani zengin olacaktık? Hani ekonomi uçacaktı? Bu mu damadınla el ele uçurduğunuz ekonomi? Ülkenin parasını pul ederek, kimi, neyi uçuruyorsunuz?

“Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi dedikleri bu ucube sistem, bırakın Türkiye’yi uçurmayı, her geçen gün uçuruma sürüklüyor. Bu sistem yüzünden mutfakta tencere kaynamıyor, pazarda fileler dolmuyor. Bu sistem yüzünden Türkiye’nin borcu büyüyor, geliri azalıyor, çalışanların maaşları kuşa dönüyor. Bu sistem yüzünden anaların evlatları iş bulamıyor, her gün daha fazla genç, ülkesinden umudu kesiyor. Bu sistem yüzünden yüzler artık gülmüyor, dertler her geçen gün daha da büyüyor. Bu millet, bu ucube sistemi hak etmiyor!

“Ona buna atarlanmayı diplomasi zanneden anlayışa son”

“Peki nasıl olacak? Söyleyeyim: Türkiye’yi ayağa kaldırmanın ilk adımı, bir Washington’a, bir Moskova’ya, bir Berlin’e, bir Londra’ya koşan şaşkınlıktan kurtulmaktır. Yani tam bağımsızlıktır. Tam bağımsızlık, itibarlı uluslararası ilişkiler demektir. Bunu sağlayacak, Türkiye’ye kaybettiği itibarını yeniden kazandıracağız. Türkiye’nin menfaatleri söz konusuyken bile, ona buna atarlanmayı diplomasi zanneden anlayışa son vereceğiz.

“Buradan ilan ediyorum ki; Türk dış politikası, milli çıkarlarımızın gerektirdiği bir karaktere bürünecek. Liderler arasındaki dostluk ilişkilerinin önemini biliyoruz. Ancak, ülkeler arasındaki ilişkinin, liderleri aşan, devletler arası bir ilişki olduğunu da biliyoruz. Bu yüzden, parlamenter sistemin ilk adımlarından biri, diplomaside işi ehline, yani liyakat sahibi diplomatlarımıza vermek olacak.

“Kişisel ilişkilerin kaprisleriyle değil, devlet aklıyla hareket edeceğiz. Önceliğimiz her zaman, Türk devleti ve Türk Milleti’nin menfaatleri olacak. Sisi’yle, Esad’la, onunla bununla şahsi kavgalar yerine, Türkiye’nin çıkarlarının kavgasını vereceğiz. ‘İngiltere, Almanya, Fransa ve şahsım olarak toplantı yaptık’ cümlesi, hayatımızdan çıkıp gidecek. O masadaki dördüncü taraf, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olacak.”

“Bu bize itibar, itibarla birlikte güven, güvenle birlikte yatırım getirecek. Bir başka ülkenin başkanı, Türk Devleti’nin başındaki kişiden bahsederken, ‘O beni dinler.’ diyemeyecek. Bilecek ki, karşısında, “Bu işten Türkiye’nin kazancı ne olacak?” diye soran bir irade olacak.

Bu ucube sistem değiştiğinde, Türkiye’nin komşularıyla ticareti yeniden büyüyecek. Ekonomik coğrafyamızdaki potansiyeli hayata geçirdiğimizde, Türkiye kazanacak, Türkiye’nin kazandığı yerde herkes kazanacak.

“İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş parlamenter sistemde, iktidar, bir ailenin değil, yeniden gerçek sahibinin, yani milletimizin olacak. Egemenlik yeniden, kayıtsız şartsız milletin olacak. Millet iradesini, yani Büyük Millet Meclisi’ni saf dışı bırakan, kararnamelerle ülke yönetip, milletin kararını hiçe sayan yönetim anlayışına son vereceğiz. Yönetenlerin canının istediği değil, milletin kararı geçerli olacak. Milletin meclisi, vekillerinin talimatla el kaldırdığı değil, milleti için çalıştığı bir merkez olacak.

“Deli Dumrul vergilerini kaldıracağız”

“Biz ‘Türkiye’yi düze çıkaracağız’ deyince, kaş göz oynatarak soruyorlar; ‘Kaynağı nereden bulacaksınız?’ diyorlar. Türkiye’nin kaynakları var. Yeter ki, çarçur edilmesin. Yeter ki, ranta kurban edilmesin. Yeter ki, eşi dostu zengin etmek için değil, milleti zengin etmek için harcansın. İlk iş israfa ve rant düzenine son vereceğiz. Varlık fonu macerasıyla, millet hazinesinin daha fazla yağmalanmasına izin vermeyeceğiz. Kaynaklarımızı doğru kullanacak, milletin parasını üretim ve istihdam yaratacak alanlarda değerlendireceğiz. Üretim artınca istihdam artacak. İstihdam artınca, insanlarımızın geliri artacak, geleceğe güveni artacak. Geliri artan, geleceğe güvenen insanımız, tüketmeye başlayacak. Tüketim artınca, üretim artacak. Artan üretim yeni yatırımlar, daha fazla istihdam getirecek. Türkiye kalkındıkça, milletin sırtındaki vergi yükünü hafifleteceğiz. Sıkıştıkça kasa gibi kullandıkları ÖTV’yi düşüreceğiz. Deli dumrul vergilerini kaldıracağız. Türk Milleti artık, geçmediği köprünün, uçmadığı havalimanlarının, gitmediği yolların parasını ödemeyecek.

“Vatandaşın üzerine çay atmayacağız”

“İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de iktidarla millet arasında mesafe olmayacak. Buna izin vermeyeceğiz. Siyaset vatandaşın ayağına gidecek, derdini dinleyip, çözüm üretecek. Zor şartlar altında mücadele eden millete, yardım görünümlü borç vermeyeceğiz. Bunun demokrasinin bir gereği olduğunu,

iktidarın lütfu değil, görevi olduğunu herkes bilecek. Vatandaş dara düştüğünde, devletinin arkasında olduğunu bilecek, görecek. Yoksullarla değil, yoksullukla mücadele edeceğiz. ‘Sosyal yardım’ sözü rafa kaldırılacak ve adı “sosyal hak” olacak. İhtiyaç sahibi her vatandaşım, devletin verdiğinin bir yardım değil, anasının ak sütü gibi helal bir vatandaşlık hakkı olduğunu bilecek. Geçim derdindeki vatandaşın üzerine çay atmayacağız, çay attırmayacağız.

“İstanbul Sözleşmesi yaşatacak”

“Kimsenin şüphesi olmasın; Türkiye’ye, hayatın her alanında nefes aldıracağız. Kadına el kaldırmaya kalkanlar, ellerinin tereddütsüz kırılacağını bilecek. Türkiye, 21. yüzyılda, kadınlarımızın sokağa çıkmaktan korktuğu bir ülke olma utancından, kurtulacak. Bakın burası çok önemli; Damat Bakan gibi demiyorum, burası gerçekten çok önemli: İyi Parti iktidarında, İstanbul Sözleşmesi yaşatacak!

“Değerli dava arkadaşlarım; İYİ Parti iktidarında; üreten ve rekabetçi bir ekonomiyi tesis edeceğiz. Ama rekabetçilik, Damat Bakan’ın dediği gibi ‘rekabetçi kur üzerinden’ tanımlanmayacak. Bu rekabetçi kur kısmını bütün ekonomistlere sordum kimse cevabını veremedi. Vizyonu, Türkiye’yi Bangladeş yapmaktan ibaret olan Damat Bakan bilmez ama Türk lirasını değersiz tutarak, ne rekabet, ne de ihracat artırılabilir. Hayat, hizmet sektöründen ibaret değil. Sanayinin işgücüne ihtiyacı var. O yüzden, sanayi, ticaret ve eğitim politikalarını birbirine entegre edeceğiz. Sektörlere insan kaynağı, gençlerimize istihdam yaratacağız. Türkiye’deki yatırım iklimi yeniden iyileştirilecek. Yatırımın durma noktasına gelmesinin sebebi, şirketlerin belirsizlikten, keyfilikten bıkmasıdır. Şirketlerin uzun dönemli planlar yapabilmesini sağlayacağız. İyileşen yatırım iklimi, hukukun üstünlüğünün yeniden tesisi ve nitelikli işgücüyle beraber,

Türkiye’yi yeniden yatırımların cazibe merkezi yapacağız.

Türkiye’yi, küresel değer zincirlerine daha iyi entegre edecek şirketlere, doğrudan yabancı yatırımlar için teşvikler vereceğiz.”

İyi Parti lideri Meral Akşener’in yeniden tek aday olduğu kurultayda kayıtlı bin 379 delege 150 kabinde oy kullanarak partiyi 2023 seçimlerine taşıyacak yönetim kadrosunu belirleyecek.

- Advertisment -