Yenilgi biçimlerinin en zelillerinden biri de, fırsat ele geçtiğinde eleştirdiğinin aynısını yapmak olsa gerek… Bir ömür boyu diktatörlüğe karşı özgürlük şiarıyla mücadele ettikten sonra mücadele ettiği iktidardan daha beter bir zulüm rejimi kuranlar, iktidarı zaptetmiş olsalar da galip gelmiş sayılabilirler mi?
Böyle yenilgiler ‘görünmez’ ama içten içe çürütürler.
Başlangıç cümleleri sizi yanıltmasın, konumuz siyaset değil, televizyon.
AHaber’in sabah habercisi Erkan Tan’la yıllar yılı dalga geçildi ama şimdi kanalların çoğunda sabahları Erkan Tan’vari, habermiş gibi yapan şovlar revaçta: Aynı mesaj verme kaygısı, aynı kutuplaştırıcı dil, aynı ajitasyon…
Kendisini iktidar tutumunun ve dilinin anti-tezi olarak sunan Halk TV’nin sabah saatlerindeki haber programı meselâ; her saat diliminde sunucunun şu sözleriyle başlıyor:
“Uyananlara, her daim uyanık olanlara selam olsun. Uyanmayanlar var, uyanmamakta ısrar edenler var. E, onlara da bir çağrımızı yapalım, seslenelim: Uyanmanın vakti gelmedi mi? Uyanmanın vakti gelip de geçmiyor mu?“
Şimdi, sabahları AK Parti’ye oy vermeyenlerin tamamının gayri milli, gayri yerli olduğunu zerk eden AHaber ayrıştırıcılığıyla bunun bir farkı var mı?
Fakat daha büyük bir sorun var: Son aylarda, muhtemel bir Millet İttifakı iktidarında Halk TV’nin AHaber’leşebileceğine dair yeni ve çok daha can sıkıcı bir karine belirdi: Halk TV, içeriğine ve önemine bakmaksızın Kemal Kılıçdaroğlu’nun bütün açıklamalarına canlı olarak bağlanmayı ve o anda yayında kim varsa onun sözünü kesmeyi itiyat haline getirdi.
Yıllardır süren bu yayıncılık felaketini eleştire eleştire geldikten sonra aynısını yapmaya başlamak olacak şey mi?
Bu, hiç iyi bir işaret değil. Muhtemel bir Millet İttifakı iktidarında, Halk TV’nin kaptanlığında kurulacak yeni Milli Televizyonlar Takımı’nın bütün oyuncularının, nerede ne dese Kılıçdaroğlu’na naklen bağlandığını düşünün…
Böyle bir durumda, o yeni iktidarın öncekinden farklı bir iktidar olacağını umabilir misiniz?